Hani
halk arasında, işin içinden çıkılamadığında, "Allah kolaylık versin"
denir ya; işte yaşamın bütün alanlarında da işin içinden çıkılamaz bir süreç
yaşıyoruz. İpleri birileri ellerine almış, kimisine oynasın diye, kimisine de
kırbaç gibi sallayıp duruyor.
--Halk
da böyle konularda "İpin ucu puştun elinde" diye çaresizliğini
anlatır ve dertlenir. Ama o kadar!..
--Milyarlarca
yıllık evrenin milyonlarca yıllık Dünyasının binlerce yıllık toprakları
üstünde; yine yüzlerce, binlerce yıldır yaşayıp gidiyoruz da, bir şeyler
değişse de hiçbir şeyin farkında değiliz gibi.
--Dünyanın
Miladi takvimine göre 1900'lü yılların sonuna gelinmiş, yeni bir milenyum'a(bin
yıl) giriş hazırlıklar yapılıyordu. Hatta isim bile aranıyordu. "Bilgi
çağı"ndan tutunda, "Bilişim çağı"na kadar verilmedik isim
kalmıyordu.
--Bilgi,
Bilişim, İletişim hepsi güzel şeylerdi.
--İnsanlar
öğrenecek, insanlar eğitilecek, öğretilecek ve daha güzel bir dünya için herkes
elini taşın altına koyacaktı.
--Hatta
o aralar, "insan okur" diyerek de okuma bile özendiriliyordu.
--Sonra,
evet sonra bir büyülü geçiş ile 2000'li yıllara girdik. Keşke, ..
--Dünya
üzerinde 16 devlet kurup-yıkan başka bir millet var mıdır bilmiyorum (yalan
biliyorum yok) ama, neden binbir emek ile "kurduğumuz bu Devletler
yıkılıyor" diye sorgulamayan; sadece kurup yıkmak ile övünen bir güruh ile
yuvarlanıp gidiyoruz.
--Sahiden
600 yıllık bu toprakların devleti Osmanlı İmparatorluğu neden yıkıldı, kim/ler
yıktı? Yanıt yok.
--Hatta
bazılarına göre devam bile ediyor. İyi de İNGİLİZ arkeolog, asker ve diplomat
Thomas Edward LAWRENCE, 1916-1918 yılları arasında Arap Ayaklanmalarını neden
örgütledi, çıkardı;
--Sina
ve Filistin Cephesi gibi olaylarda Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetine karşı
neden isyanlar örgütledi, Ortadoğu ve Arap coğrafyasını cetvelle bölüp neden
karton devletler kurdurdular?
--Günümüz
dünyasında elbette ki internet aracılığıyla "bilgi" daha kolay
ulaşılır olmuştur, doğrudur. Ama dünün sorgulanmayan o kitap ve defterlerindeki
tertemiz bilgilerinin yerini doğru, temiz ve güvenilir olanlar ile birlikte
kirli ve kirletilmiş bilgilerde aldı.
--İşte
bu durumlarda kişileri koruyacak mekanizmalarında olması, oluşturulması
gerekmektedir. Bu da Aile, Toplum ve Devlet gibi kurum ve kuruluşlar ile
birlikte eğitim ve öğretim ile yapılmalıdır.
--Devlet
ve milletin ortak noktalarını oluşturacak bu kuruluşlarında, kendilerini
sınırlayan ve tanımlayan alanlarının olması gerek.
--O
halde, ahlak, etik, din ve hukuk konularının içeriğine bir bakmak gerek.:
--AHLAK,
kaynağını Toplum ve Kişi Vicdanından alır. Ayıplanma ve onaylanma gibi
sonuçları olduğundan genel kabul görür.
--ETİK,
kaynağını Toplum, kişi vicdanı ve devletin kurumsallığından alır. Toplumsal ve
Hukuksal yaptırımlar doğurduğundan, sonuçları açıdan kaynağını aldığı yapılar
için bir özen ve uyum gerektir
--DİN,
kaynağını Tanrıdan alır. Günah ve Sevap diye sonuçları olur.
--HUKUK,
kaynağını Devletten alır. İyi Yurttaşlık ve Yasal yaptırımlı sonuçları olur.
--Bütün
anlatılanlardan sonra olmazsa olmazlar şöyle sıralanabilir. Eğitimli kişi, aile
ve toplum; millet ve güvenilir Devlet.
--Devleti
de çağımız demokrasilerinde siyasi erkler, düşünceler ve güçler yönetir.
--Burada
örgütlü ve ekonomik, askeri vb güçleri olanlarda sürecin tepesinde yer alır ve
ülkeyi, milleti, toplumu yönetirler.
--Sorun
bu yönetimin kurallarına gelip dayanmaktadır.
--Nasıl
bir yönetim?
--Bir
toplum içinde yaşayan insanların ekonomik, fiziki, sosyal ve eğitim gibi
konularda eşit olması beklenemez, olmaz da.
--İşte
burada toplumsal, etik, yasal, ahlaki, hukuki sayılabilecek birçok görünen
görünmeyen kuralları devreye girecektir.
--Bu
da yıllar içinde oluşur. İşte bütün bunların hepsine de kültür denilir.
--Toplumlar
kendilerini yönetecek siyasi süreçleri bu kriterler içinde değerlendirirler ve
seçimlerini yaparlar.
--Gelişmiş
toplumlarda her şeyin bir sebebi ve sonucu vardır ve sonuçlarına göre de bir
ödül ve ceza mekanizması işler.
--Az
gelişmiş toplumlarda ise bu işler biraz karışıktır.
--İşte
burada devreye "kurnazlık" gibi hiç de atik ve ahlaki olmayan ama
yasal olarak da bir yaptırımı bulunmayan süreçler devreye girer
--İşte
SİYASET, yüzden sonderece masum bir tercih ve yönetim süreci iken,
--İLM-İ
SİYASET, işin "çakallığı"na denilir. Etik ve ahlaki değildir ama,
toplumsal yargılama ve değerlendirme mekanizmaları çalışmayan toplum ve
ülkelerde, her şey "gücü gücü yetene", "yapanın yaptığı yanına
kâr kalır" gibi sonuçlar ortaya çıkar.
--Bu
ülkede yaşayan ve yarın doğacak herkesin boynuna borç, vergileri ile garanti
dahilinde geçilmeyen miktardaki paralarının bu kişilerin ödeyeceği paraları yok
sayarak, köprü ve yollar için "beğenmiyorsan geçme", hasta garantili
Hastaneler için "istemiyorsan gelme" denilerek yapılan ucuz siyaseti,
nasıl açıklarsınız ki?
--İşte
değerli dostlar, siyasetin ilm-i siyaset boyutu sayenizde yapılmakta, bizler de
hep birlikte bedelini ödemekteyiz.
--Ben
de Hasan Hüseyin Korkmaz gibi, "Öyle Bir Yerdeyim Ki/ ne karanfil ne
kurbağa/ Bir yanım mavi yosun/ Dalgalanır sularda/ Dostum dostum/ Güzel dostum/
Bu ne beter çizgidir bu/ Bu ne çıldırtan denge/ Yaprak döker bir yanımız/ Bir
yanımız bahar bahçe"