Şehirli yazarla, kentli yazarın güzellik anlayışları ve tabiata bakışlarında da önemli derecede zıtlık vardır. Kentli sanatçıda veya şair ve yazarda, Nedim, Fuzuli, Şeyh Galip, Yahya Kemal Tanpınar, Mehmet Kaplan vs. estetiğini bulmak mümkün değildir. Kentli kültürel algı, Gecekondudan evrilmiş gibidir. Kentli yazar ruhuna ve güzellik anlayışına, Kentli yazar “ Alp Buğday’ çının “Kan sıcak akacak” adlı romanındaki şu ifadelere dikkat ederek, bugünkü entelektüel yapı hakkında fikir sahibi olabiliriz.. “Abi siz orada ne karıları görüyorsunuz dimi? Yemişsindir o, Nurseli İdiz’i. Ne memeleri var karının ” Bu güne kadar hiçbir romanda bu kadar çirkin pis ifadeleri edebiyat adına kullanan olmadı. Bu hezeyanlar kentleşen metropollerdeki beton yığınlarında doğal doku özlemi içindeki insanların sapmaları olsa gerek. Modern sosyoloji göstermiştir ki, bir kır insanının, bir gecekondu insanının şehir insanına dönüşmesi 40-50 yıl almaktadır. Kentleşen Türkiye’de de bu süreçler yaşamaktadır.
İstanbul’a alternatif gösterilen dünya kenti denilen Antalya’mızda, betona boğulurken betona hayat veren yaşayanların sosyal kültürel durumlarının dikkate alınması gerektiği inancındayım. Bu değerler dikkate alınmazsa , insanlar bunalır, şehir, kendisiyle barışık olmayan arabesk insanlar haline gelir, nitekim öyle oldu. Böyle giderse bu şehir, yani Antalya'mız, bugünkü İstanbul’un ta kendisi olur şehirli değil, arabesk kentli insan oluşur.
Atatürk köylü milletin efendisidir derken, kente inen Türk insanını şehirli yapma amacını da taşıdı. Yoksul bütçe ile Devlet Opera Bale ve orkestralarını ve binalarını inşa etti. Çok sesli müzik çok sesli kültürü anlama yetisini oluşturur, demokrasi çok sesliliktir. Koroyu yöneten eli değnekli adam orkestradaki tüm sesleri anlayan adamdır. Tüm Avrupa şehirlerinin en görkemli binaları opera binalarıdır. Petersburg’da yani bir şehirde altı tane opera binası var. Viyana’da onlarca. Dünya kenti dediğiniz Antalya’da niçin adam gibi bir tane Opera ve bale binası yok? Masa Dağı Nazım imar planının da belediyeye ait yüzlerce kültür alanı vardı, hepsi konut alanına dönüştürülüp satıldı. Kültür yobazlığı buna denir. Deprem anında toplanma , saldırı halinde sığınacağımız bir yer yok. Dünya kenti imişiz! Bu iş lâfla olmuyor. Arap şehri Medine deki Mescid-i Nebevi’nin altı sığınak ve araba parkı. Almanya Dresden ve Berlin kentlerinin altıda öyle buraları gördüğüm için örnekledim.
Şimdiki Gecekondu Opera ve Bale binasının olduğu yer Antalya’nın sebze hali idi. Buranın altı sığınak üstü görkemli Opera ve Bale binası olarak tasarlanabilirdi. Burada bir rant sürtüşmesi olduğu gözlemleniyor. Mevcut boş alanda Tabelalar sık sık değişiyor.
Dikkat edelim üzerinde titrediğimiz Antalya'mız çakallara yem olmasın.
Devam edecek…..