Dün olayı en heyecanlı yerinde bırakmıştık. 1939 Yazı Avrupa bir barut fıçısı gibiydi en ufak kıvılcımla..
Güm!
Polonya dünya tarihinden son iki yüzyıldan beri silinmiş bir ülkeydi. Büyük Savaş’ın sonunda (1914-1918) yapılan uydur -kaydır anlaşmalar sonucu siyasi kimliğine tekrar kavuşmuştu ama bu iş epey sancılı olmuştu. Özellikle Almanya çok fazla toprağını Varşova’ya kaptırmıştı, koca Macaristan nerdeyse bir prenslik haline dönüşmüştü. Yani kimse bu son sınırları ve siyasi coğrafyayı hazım etmeye niyetli değildi. Elbette, en başta Almanya!
Adolf Hitler iktidara gelince kağıdı küreği bırakmış silaha sarılmıştı. Versay Anlaşmalarının artık kurbanı olma devri bitmişti. Ve bunu ilk anlayan Polonya olacaktı. Zaten daha önce yine 1919 dokümanları ile vücut verilen Avusturya ve Çekoslovakya yutulmuştu. Ren nehrinin batısına asker geçirilmiş ve zaten Versay Anlaşması artık tuvalet kağıdı haline döndürülmüştü.
O ana kadar sessiz kalan İngiltere ve Fransa şimdi Polonya hükümetine arka çıkıyorlardı. Hem de esaslı arka çıkıyorlardı eğer kim Polonya’ya dalarsa Londra ve Paris ona karşı savaşacaktı. Burada kasıt edilen açıkça Almanya idi. Ama bu iki batılı başkent de bir noktayı göz ardı etmişlerdi;
Ya Polonya ilk saldıran olursa..
Evet tuzak işte bu teori üstüne kurulacaktı. Polonya sınırı içinde birkaç milyon Germen kökenli insan vardı ve Polonyalı bazı hırbolar da bu insancıklara karşı çok adil davranmıyordu. Bu konu 1919’dan beri hep kanayan bir yara olmuştu. Almanlar Gleitwizt diye sınıra yakın bir yerde radyo kurmuşlar ve sınır ötesi yaşayan yurttaşlarına yayın yapıyorlardı. Ve yayınlar oldukça kışkırtıcı nitelikliydi. Bu durumdan Polonyalı paşalar rahatsızdı.
1939 Ağustos ayının son gecesi oldukça sıcaktı, Gleitwitz radyosu canlı yayındaydı. Birden yayın akışı içinde silah sesleri duyulmuştu, canlı yayın stüdyosunun camları kırılmıştı, ortalıkta panik içinde yardım isteyen sesler vardı..
Silah sesleri devam ediyordu.
Ve bütün bunlar radyonun tüm kapsama sahasında duyulmaktaydı ve ayrıca kayda alınmıştı. Ertesi gün gelen gazetecilere Polonya ordusu üniforması giymiş ve delik deşik edilmiş bir sürü ceset gösterilmişti.
Almanların anlattığına göre işte bunlar -hain- saldırganlardı.
E şimdi garibim batılı demokrasiler ne yapsındı.. Biraz tereddüt geçirmeleri doğal olarak, aksini ispat edemedikleri sürece Almanların iddialarını doğru kabul etmek zorundaydılar. Bu da hayati olan birkaç gün demekti bu arada Alman panzerleri çoktan Polonya sınırını geçmişti.
Önce Londra, birkaç saat sonra da Paris savaş ilan edeceklerdi. Tarih 3 Eylül 1939 idi İkinci Dünya Savaşı başlamıştı.
Peki kimdi o ölü askerler?
Savaş sonu mahkemelerde acı gerçek ortaya çıkacaktı; onlar Toplama Kamplarından zorla getirilen birkaç yüz insandı. Önce iğne ile uyutulmuşlar, radyo istasyonun çevresine serpiştirilmişler sonra da kurşun yağmuruna tutulmuşlardı.
‘Dünya var olduğundan beri hiçbir şey güneşin altında ilk kez olmaz’ lafı ne kadar doğru değil mi?