Siyaset/Politika, evrensel olarak insanların ülkelerine, toplumlarına, daha da ilerisi insanlığa, hizmet etme yoludur.

--Bunun da yolu yönetimi, biçimi, bir ideoloji, felsefe ve inanç bağlamında; fiklerlerini kişilere, topluluklara, topluma ve ülkeye anlatmak, tartışmak ve olabildiğince çok toplumsal ve sınıfsal kesim ile birlikte olup, bir süreç yönetmekten geçer.

--Bunu konuştuğumuz yerde, Demokrasi ortamıdır.

--Peki o zaman, biz demokrasiden ne anlıyoruz?

--Eğer "demokrasi"yi, sadece seçim; seçimi de "adamını/adamımı bul, bulmazsan madamını/madamımı bul" olarak anlıyor isek, gerisine hiç gerek yok. Noktayı koyalım, iki romantik söz, böcek-çiçek ile, hem birbirimizi hem de kendimizi kandırmayı sürdürelim.

--Siyaset bulunduğumuz ülke, bölge, beldeyi daha iyi yönetmek, bir başka insana değil de, insanlara, insanlığa hizmet için yapılmalıdır.

--Yönetim, başlı başına bir organizasyon ve süreçtir.

--Bu da öyle, cebime üç kuruş para koyayım ya da koyduklarını alayım, olmadı kullanışlı olduğumu göstereyim de, hem onlar hem de ben kazanayım mantığı ve niyeti ile olmamalıdır.

--İdeolojik bakıyor isek, bu ilkesel olarak böyle olmalıdır. Yok İnançsal olarak bakıyor isek de, o zaman da inancımızın genel doğrularında vicdan ölçülerinde yapmak gerekir.

--İdeoloji bir ilke, fikir, bilgi ve duruş gerektirir.

--Elbette ki inanç için de bu gereklidir ama önceliği, yapılan işin kutsallığında yatar ve Allah için yapılır. O Allah da herkesin Allahıdır, bu yüzden "Allah" için, herkese doğru olan hizmet, doğru siyaset/politikanın yapılması gerekmektedir.

--Görüldüğü gibi işin aslı, siyaset ya da politika ne dersek diyelim, İnsanın Ülkesini, yurttaşını, halkını sevmesidir öncelik.

--Bu yeterli midir?

--Burada durum karışıyor. Aldığınız aile terbiyesi, eğitim, kişide oluşan bilgi ve siyasi bilinç kişileri bu sürecin içine çekebilir. Kişiler kendilerini, inandıkları doğrulara feda edebilirler. Ettiler de!..

--Bilinen anlatımı ile, 68 Gençliği, 12 Mart'a; 78 Gençliği de kendisini 12 Eylül faşist darbelerine kurban ettiler. Hem de gönüllü gittiler dar ağaçlarına, işkencehanelere, sürgünlere halkları, yurttaşları, sizler için.

--Ya siz? Yanıtını kendiniz verin, kendinize.

--Haa, şunu diyenler olabilir, etmeselerdi.

--İşte sorunda burada, onların her biri, asılanlar, vurulan, işkence görenler, sürülen, ülkesinden kaçmak zorunda kalan herkes ama herkes kutsal saydıkları halkalarına, ülkelerine hizmeti bildikleri yollardan yapmak için kurban oldular, yaşamlarını sizin bu halinize gelmemeniz için feda ettiler.

--Kimin umurunda, denilebilir.

--İşte bunun yanıtı, "VİCDAN ve SORUMLULUK" denilen bir bilinç ve duyguda yatar. Bunu da ancak İNSAN OLANLAR ANLAR!..

--En son yaşanan 12 Eylül Darbesi ile olsun, ardından gelen siyasi süreçlerde olsun, insanlar kendi işlerinden, güçlerinden, ailelerinden, çoluk çocuklarından fedakarlık ederek halka hizmetin bir yolu olarak siyasete kendilerini kurban verdiler. Kurban ettiler.

--Peki gelinen nokta nedir?

--Sosyal ve siyasal olaylar öyle çetvel ile çizilip, resim gibi boyanıp rapor edildiği gibi yürüyen süreçler değildir. Doğru sanılan yanlışlar da olabilir. Ama burada niyet önemlidir.

--Ülkeler, siyasi kadrolar ile yönetilir.

--Bir ülke, sadece üzerinde yaşayanları ilgilendirmez. Onun üzerinde çıkarı olan herkesi ilgilendirir.

--Dün boşuna "zeytin yağlı yiyemem aman, basmada fistan giyemem aman" türküsü yaktırılmadı.

--Zeytinlikler, meralar, sökülüp gürül gürül ovaları sulayan dere, çaylara kurulan HESler ile çevre ve doğa, ülke talan edilmedi.

--Yarınlarda da, vicdanlı yurtsever insanlar şunları yazacaklardır;

--Kazdağları, Torosların ve Karadenizin ormanları, ovalar, sulak alanlar boşuna kazılıp, ağaçları kesilip madan, altın, mermer çıkaracağız diyenlerce yok edilmiş,

--Depolanan siyanür toprağa sızıp her tarafı zehirlediği yıllar yıllar sonra anlaşıldı, insanlar kanserden telef olmuşlar, diye yazacaktır.

--Nasıl Asker ülkesini aleni işgal edecek olanlar için var ve günü gelince de (hala öyle midir bilemem ama) gözünü budaktan, canını da kurşundan esirgemiyor ise;

--Siyasilerin de Ülkeleri için yönetsel olarak böyle görevleri vardır;

--Ülkesinin, yurdunun, yurttaşının çıkarlarını, yaşamsal haklarını ve özgürlüğünü gözünü budaktan sakınmadan savunması gerekir.

--Eeee çuvaldızı herkes kendisine batırsın.

--Sizin böyle siyasiler seçmek gibi bir durumunuz var mı? Sanmam.

--Sizde ne o göz ne de başka bir şey yok. Kral çıplak Yok. Yok.

--Boşuna ağlamayın. Ha bu iyi günleriniz.

--Sorun da, iktidar ya da muhalefet sorunu değil maalesef.

--Her ikisini de seçen, aralarında ki kayıkçı kavgasına alkış tutan da sizsiniz. Sizde bu kafa olduğu sürece,

--daha çok enseniz kızarır, daha çok kucak dolusu ayçiçek yağı ile ne marketler talan edersiniz, ne çok!..

--Hadi siz kolay gelsin, ben yeterince konuştum, hatta MV aday adayı bile olup boyumun ölçüsünü aldım. Ben Yoncimiğin "Bandıra bandıra ye beni"sini dinleyeceğim!..