Bu akşam TV'ler de bir haber. "GDO'lu ürünler Kanser yapıyormuş!.." E be günaydın. Haberi sunana bir şey demem ama, haberin yayınlandığı kanalın patronlarına gerçekten "eee be günaydın!.." Sen zaten yemiyordun da, ne oldu da, bunu haber yapman gerekti. Sakın kanser tedavisine, Devletin ödediği paralara ihtiyacın oldu da ahaliyi uyandırmak gereğini duydun. Yine de Sağ ol, niyetini bilmem de, sonu hayır olur umarım

--Eskiden her köyde bir de olsa öğretmen olur, üç-beş elli kaç olursa olsun o öğrenciler ile birlikte yaşar ve onlara, okumayı- yazmayı-matematiği-coğrafyayı-tarihi-dikiş dikmeyi bile öğretirlerdi. Sanırım dikiş dikmeyi de öğretmen okullarında öğretirlermiş, Köy Enstitülerinden kalma bir gelenek olarak.

--Bizim Köyün tarihi çok eskilere dayanıyor. Roma döneminden kalma arslanları Antalya Karaalioğlu parkına götürdüler. Kalan bir koca heykelin başı da nasıl oldu ise köy meydanı sayılan yerdeki çeşmenin başına konulmuş. Korkuteli'nin adını aldığı SULTAN KORKUT(Şehzade Korkut)'un saklandığı, TEKE BEYLİĞİ Döneminde, Beyliğin yazlık otağı, Osmanlı Döneminde Şehzade Korkut'a atfen OSMANHALİFELER (ki içinde "Helife" sözcüğü geçen tek yerleşim yeridir), Cumhuriyet ile birliktede OSMANKALFALAR KÖYÜ, Antalya'ya 100 km uzaklıkta Kurutulmuş Söyüt Gölü kıyısına kurulmuş ama Başkanlık Sisteminin azizliği sayesinde şimdi de Osmankalfalar Mahallesi

--Halil Öğretmen'imin (H.LALE) emek emek kocaman çelik levhayı keserek yaptığı, Mehmet Öğretmen'imin (M.ÖZKAYA) boyadığı ATATÜRK KOCATEPE'DE kaidesi vardı yıllar önce;

--Annemin-Babamın bile okuduğu "eski okul" denilen ama daha sonra arsasını adını aldığım Dedemin verdiği yere yapılan yeni okulun bahçesine; taşımalı eğitim denilen ucube sistem ile de okul kapatılınca da, Köy meydanına.

--Ve ben her öğretmenler gününde, savrulan Atatürk Cumhuriyeti gibi, savrulan o , Atatürk Kocatepe'de kaidesini, Mahmut Hocam'ın (Av.M.AKINCU) okuyun diye koltuğunun altında getirdiği roman-öykü kitaplarını, dersi dinlediğimi bilen, ama evde tekrar etmediğim için sınavda kırık not almam için çırpınan Halil Öğretmen'imi (H.AVCI), bir kaç yıl öncesi sonsuzluğa uğurladığımız, bizi sosyoloji-felsefe ile tanıştıran ve sevdiren Bahri Hocam'ı (B.ERGÜN), sınıfta öğretmen, dışarıda arkadaş Feyza Hocam (F.GENCER AYTAN) ve üniversiteden tutun da, yıllara meydan okuyuşuna hayran olduğum 21. yy için Planlama Grubu Lideri (http://21inciyuzyilicinplanlama.org/) Prof.Dr. Bilsay KURUÇ ve adını sayamadığım öğretmenlerimi anımsarım. Ve hep biraz burkulur, bu özverileri hak ettik mi, bu özverilere borcumuzu ödedik mi diye.

--Ve de Ceyhun Atıf Kansu'nun o Köy Öğretmeni Şefik Sınığ'ın o son sözlerinden esenlenerek yazdığı ve ona ithaf ettiği o:

"Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Bütün çiçekleri getirin buraya,

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer

BÜTÜN KÖY ÇOCUKLARINI getirin buraya,

Son bir ders vereceğim onlara,

Son şarkımı söyleyeceğim,

Getirin getirin...ve sonra öleceğim." dediği dizleri gelir ve gözyaşlarım bu kez içime değil ama, yanaklarıma akar.

--Muhtaç bir yaşamı olacak ailenin çocuğu değildim, bir şekilde bir iyi bir yaşamım olurdu ama,

--Ben yine de bu öğretmenlerime yaşamımı borçluyum.

--Sulu Gözler ile ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN ÖĞRETMENLERİM.

--Kaya diplerinde biten Çiğdemler gibi Bütün Köy Çocukları adına o mübarek ELLERİNİZDEN ÖPERİM ÖĞRETMENİM, ÖĞRETMENLERİM!..