YUMURTA yemeği geliyor akla Menemen denince. Hem kolay
hem tatlı. Öylesine kanıksadık ki bazı olayları.
ÜZERİNDE düşünesimiz bile gelmiyor. Bir Afganistanlı kızın (Çağdaş görünümlü, yüksek eğitimli ve Türkiye’de yaşayan) “Biz de sizin gibiydik bir süre önce.” dediğini yorumlayamıyoruz bile, ya da anlamak istemiyoruz. Bin kaç yüz yıl öncenin ‘burkalar’ altında kalmış yaşayışı içinde mahpus; müziksiz, sanatsız, tiyatrosuz ve sinemasız; tüm perdeleri çağdaş dünyaya kapalı kaldığından havasız ülkesi o kızın ‘biz’ dediği.
ANIMSARIZ bir parça düşünsek: Şeriat düzeni ilan etmeye kalkışan ve kendilerine engel olmak isteyen Yedek Subay Mustafa Fehmi Kubilay’ı şehit eden gericilerin yarattığı irtica hareketini. Menemen seçilmişti sahne olarak. Çok partili yaşamın deneme yıllarıydı. Birincisi kapatılmak zorunda kalan (1924) bir partiden sonra biri daha kurulmuştu (12. 08. 1930) Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) muhalefet olarak. Serbest Cumhuriyet Fırkası’dı adı. Laikliği savunmak, Cumhuriyet’e ve devrimlerine bağlı kalmak koşuluyla kurulan parti, bazı çevreler tarafından şeriatçı emellere alet edilmek istendi. Kapatıldı başkanı Fethi Okyar tarafından. Bu kapatılış harekete geçirdi bir tarikatı. Nakşibendî tarikatından İbrahim Hoca ve Derviş Mehmet çekti Yeşil sancağı. Tarih 23. 12. 1930. Toplandı kara kalabalık. Karşılarında bir manga askerle Kubilay adlı bir yedek subay. Verdi başını ‘Laik Cumhuriyet’ için. Engel olmak isteyen iki bekçi daha can verdi ve Cumhuriyet’in ordusu harekete geçti. Öldürüldü iki elebaşı. Sıkıyönetim ilan edildi Balıkesir, Menemen, Manisa’da. Mustafa Fehmi Kubilay’ın şahadeti üzerine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Başbakan Mustafa İsmet Paşa, Savunma ve içişleri bakanlarıyla birlikte zirve yaptılar. Sıkıyönetim Mahkemesi kararlarının ‘ödünsüz infaz’ını kararlaştırdılar. Mahkeme Başkanlığına da General Mustafa Muğlalı’yı atadılar. 2200 kişi yargılandı. 34’ü idama mahkûm oldu, 41’i de türlü cezalara...
20. YY’NİN son yılında da sürdü ülkemizde irtica depreminin artçı dalgaları. TBMM’YE uzandı bazı sempatizanlar. Başbakanlık Konutu’nda ağırlandı şeyhler ve ağababaları. Topluma şeriat enjekte etme denemeleri sürdü. Apartman bodrumlarına ‘Hizbullah’ vahşeti, ceset ceset belge ekti. Her olayda ülkemiz hasta oldu, öksürdü. Köy Enstitüleri’ni baltalayan anlayış neredeyse Türkiye’mizi şeriat kıyılarına götürdü. 11 Eylül Olayı’yla uyandı ABD ve AB, uyandıysa gerçekten. Atatürk’ün büyüklüğü anımsandı birden. Yıllardır desteklediği son sözde halifeye (Kaplan Sülalesi’ne) bile “Yeter!” dedi Almanya. Sıra geldi yurt içindeki uyanmaya. Uyuduk yeterince.
YUMURTA yemeği aklımıza gelmesin artık MENEMEN denince.