Bahar, toprakda çilekler, dallarda erik, çağlalar ile gelir. Leylaklar, Akasyalar, Erguvanlar da bahara ev sahipliği yaparlar. Hele sahillerde iseniz portakal, limon, mandalina, turunç, greyfurt dalları arasında rengarank çiçekler ve mis gibi kokuları.
--Bu yıl bahar bir garip geldi bütün dünyaya. Artık pencerelerden, balkonlardan görür olduk. Bahar kokusu çoktan uçmuştu dallardan ama, keşke umutları bari biraz saberetseydi. Neredee!...
--Nisan ayı da bitiyor artık. Cup diye önümüze düşüverecek Mayıs.
--Evet, önümüze düşüverecek mayıs!..
--İlk okulda pek bir anlamı yok idi ama, orta okuldan başlayarak bir çok anlamı olmaya başladı "mayıs"ın.
--Mayıs dedim ya, şimdi neresinden başlayayım "mayıs"ın.
--"Nisan-Mayıs ayları, gevşer gönül yayları."ndan mı girsem,
--Yoksa, "Bir mayıs, bir mayıs işçinin emekçin bayramı"ndan mı?
--Muammer Sun'un "19 Mayıs Marşı"ndan mı?
--"Hıdırellezi" atlasam doğa ana küser.
--Bir mayıs İşçi bayramını atlasam emekçiler.
--Tam bir mayıs durumu, işin içinden çıkılmayacak.
--O yüzden işi mayıs'a sardırmadan yavaş yavaş sıvışıp bahar, gönül-mönül işlerine dalayım.
--Bilindiği üzere iki kesimin hatfa içi yaş'tan dolayı, hafta sonu da "umumi"yetten dolayı sokağa çıkması yasak. Birisi "-18, diğeri de +65". Tam bir "mayıs"a sarma durumu, içinden çıkabilirsen çık.
--İnsan, bazen içinde yaşadığı şeyleri olağan saydığı için farkında olmaz. Onu öyle kabullenir.
--Malûm, köy delikanlısıyız. Orta Okul yılları, mayıs ayı gelince ilk haftası hıdırellez şennikleri, piknikleri, sonra 19 Mayıs Bayramı gösterileri için atlet-kilot meydan çalışmaları.
--Derken, mayısın sonu olur, dersler zaten tornistan. Yazılı- sözlü sınavlar o zamana kadar halledilmiştir de, bir aksiliği olanlar durumu boşluklarda telafi etmeye çalışır. Tam bir "mayıs" durumu.
--Derken, okullarde dersler gevşer, son haftayı bile beklemeden köy delikanlıları "pırrr" köylerine. Tarla, tokat işleri çıkmıştır.
--Orta Okula başlanan ilk yıl pek bir şey anlaşılmıyor ama, eskiden zırt-pırt atla arabaya, git köyden kasabaya diye bir şey yoktu. Ya bir işin olacak, ya da bir işi olana takılacaksın.Tam bir "mayıs" durumu.
--Hele bir de çocuk gönlünü kaptırmışsan. Yandı gülüm keten helvası. Sen köyüne gidersin, şehirdekiler kasabaya. Kasabadakiler ise yerli yerindedirler.
--Eeee kasabaya şehirden güzel kızlar, yakışıklı oğlanlar gelir. Boşalan sokakları, meydanları kahveleri, dondurmacıları da onlar doldurur. Renklenir sokaklara bakan balkonsuz evlerin pencereleri
--"Nisan Mayıs ayları, gevşer gönül yayları" dedik ya.
--Gerçekten gevşer gönül yayları. Yıl içinde dersler, sınavlardan başını kaşıyamayanlar bir de açılır saçılır ki, tut tutabilirsen.
--Güzel kızlar gelmiştir, hemen mahallenin oğlanları tur atmaya başlarlar sokaklar da. Dillerinde bir ıslık. "dü dü dü düüü" yani, "dün gece çok aradım, bir türlü bulamadım, kör olası çöpçüler, aşkımı süpürmüşler" şarkının ıslık namaleri inler sokaklarda.
--Kızlar, evlerinin pencerelerinde, perdelerin arkasında.
--Kız -oğlan kardeşleri olan şanslıdır. Onlar bir yerlere , birlerine ulaşır. Yazılan mektuplar renkli, zarflarda yolanır. Yoksa, yollarda çaresiz voltalar ile biter yaz. Mayıs'a basmak bu olsa gerek.
--Harala, gürele ile geçiverir nasıl olduğu bilinmeden başlayan bahar, yaz. Geliverir güz. Hoppp çantaları topla, hazırla göçü.
--Okullar açılır. Acı haberler tez gelir. Seninkisi, şunlar ile gezdi. Seninkisine şunlar asıldı ama "pas vermedi". Sağından solundan dedikodu kokan hikayeler. Kızgınlıklar, kavgalar, sitemler. Derken durum olağana döner. Her şey süt liman olur ve yeni bir yıl daha başlar.
--Tam bir güz mevsimi. Ekilmiş, biçilmiş, alan almış- satan satmış, herkes akıllanmış, taşlar yerli yerine oturmuştur.
--Şimdi bunu, gel de sen bir aydır sanal ders yapan oğlanlara kızlara anlat. Tam bir "mayıs" durumu.
--Okullar koronavirüs'den dolayı kapalı. Ana-baba zoru ile okutulan ders kitapları. Öğretmenlerin Watsap mesajlı ders ödevleri. Yetkililerin etkisiz ve yersiz açıklamaları.
--Kırılan yaz tatili umutları. Planlar.
--Sosyal mesafeler. Asosyal mesafeler. Densiz mesafeler. Bu ne ya. Biz nerelere gelmişiz böyle. Bu nasıl bir dünya.
--Dokunmak yok. Yaklaşmak yok. O yok, bu yok. Varlık içinde yokluk. Bu nedir ya. Tam bir "mayıs"a basma durumu.
--Sen de takın be bu "mayıs"a, O demek ki?
--Ben diyemem. Ama Sait Faik'in öyküsünden bir cümle: Küçük kızların mayıs kokan toprak sofalarda yetiştirdikleri koza sepetleri.." desem, meramımı anlatabilir miyim.
--Olmaz mı!..
--Eh yani günah beden gitsin.
--Bu "mayıs", yılın 31 gün süren 5',nci ayı değil. Bu mayıs, kışın saman yemekten bıkan inek, buzağı, tosun, düve ne var ise hepsinin bahar ile yedikleri yeşilliklerin dolayı sıçmaları. Cıvık, yayılmış O, işte. O.
--Beni, daha fazla zorlayıp da, beni "mayıs"a bastırmayın ya.
MAYIS'A BASMAK!..
İbrahim Uysal
Yorumlar