Defalarca gezdiği bir sergiyi yeniden gezebilir masalcı, bir resimde; amaçsız bir fırça darbesine anlam yüklemeye çalışabilir dakikalarca. Antalya Kültür Sanat önemlidir kendisi için. Amatör bir ressam ve şair olarak, ‘Şairler neden resim çizer?’ adlı sergide, ruhunun yansımasını arayışı bundandır…


Bir haftaya ne sığdırabilirsiniz sahi. Ailenizle, eşiniz-dostunuzla yediğiniz içtiğiniz, mırıl mırıl güz sohbetleriniz değil, kişisel tarihinize not düşecek neler yapabilirsiniz?


Masalcı bu ara bi açıldı ki sormayın gitsin. Azıcık gazetecilik oynama düşüncesinin de etkisiyle or’dan oraya savruldu. Siyaseti saymayalım ama bolca doğa, çevre, kültür, sanat içeren bir haftayı geride bıraktı.


Buyrun tura başlayalım o zaman.

Arada para kazanmak gerek değil mi? Ticari işlerimiz de var her ne kadar parayı sevmesek de. Ama araya kendini serpiştirir masalcı. Aktif gazeteciyken de böyleydi. İki haber programı arası kendine bir alan yaratır, fotoğraflar çekerdi, öyle dinlenirdi.


Şimdilerde aklına estiğinde binip bir otobüse, bi’yerlerde fotoğraf çekerken buluyor kendini. Sarısu olabilir mekan, Boğaçayı olabilir, Konyaaltı sahili olabilir.


Defalarca gezdiği bir sergiyi yeniden gezebilir masalcı, bir resimde; amaçsız bir fırça darbesine anlam yüklemeye çalışabilir dakikalarca. Antalya Kültür Sanat önemlidir kendisi için. Amatör bir ressam ve şair olarak, ‘Şairler neden resim çizer?’ adlı sergide, ruhunun yansımasını arayışı bundandır…

Müze’nin artık demode sayılacak sergi salonuna ‘Halk Eğitim Sergisi’ var diye gider, oysa birbirinden özgün resim ve heykeller vardır. Sanatçı, sanatını anlatmaya tenezzül etmez belki ama gene de salonu terk etmeyip her parçayı inceleyebilir.


Müze tamam, zaten dünyada Arkeoloji Müzesi denilince saygın bir müzedir, ama sonbaharda bahçesinde kahve içmek, bugün bile hiçbir ‘cafe’de alamayacağı hazzı verir masalcıya.

Bu sefer farklı bi’şey yaptı masalcı, bir kez daha girdi ‘İmparatorlar’ ve ‘Lahitler’ salonlarına. Hep profilden bakmıştı bugüne değin, bu kez objektifi yontuların ayak ucundan tuttu. Daha bi görkemli hale geldi mermer yontular.

Çok çalıştı çoookkkk… Milliyetçi Hareket Partisi tarafından organize edilen seri toplantılarda, sektör temsilcilerini dinledi parti kurmayları ile birlikte.  Azgın dalgaları dinleyip normalleşemedi, soluğu tenhalarda gizli huzur çeşmelerinden birinde buldu. Sevgili Arif Uğur Tan’ın ‘Benim Dünyam 37 07’ adlı mekânında.


Tam da CIA’nın Türk ajanı Ruzi Nazar’ı okuduğu dönemde. Oradaki kürenin Ortadoğu tarafını fona aldı, önüne bir miğfer, 2. Dünya Savaşı yıllarından, bir asker çantası, bir subay beresi (bol madalyalı) bir de yine o yıllardan bir matara koyup deklanşöre bastı.


Antimilitaristti kendisi, koşulsuz, sınırsız barışa inanır. Daha düne kadar sermayenin işine geldiği şekliyle hayata geçirilemeyen ‘Sınırsız Dünya’ ve ‘Serbest Dolaşım’ söylemlerinin, söyleyenlere göre ‘öteki dünyalılar’ tarafından uygulanmaya kalkışılmasından rahatsız olanlara inat savunur sınırsızlığı.


Siz bu satırları okurken yeni projenin ön görüşmesi ile uğraşır olacak masalcı. Salı günü Isparta’da fotoğraf öğrencileri ile buluşacak, Çarşamba belki İzmir yolcusu. Neyse, bitirelim şu başı sonu olmayan, 2003’ten bu yana bitmeyen masalın bugünkü bölümünü.