Öğretmenlik yaşantım boyunca hep bir sorunun yanıtını aradım. “İdeal öğretmen nasıl olur?” Bilim adamı, tiyatrocu, antrenör, psikolog, sanatçı ,insan kaynakları uzmanı, yetenek yöneticisi, bunlardan hangisine daha çok benzer? Sanırım öğretmen bunların karışımı olsa gerek. Öğretmenle koro şefi arasında da hep bir bağ kurmak istemişimdir. İyi bir model olabilir. Elbette farklı yanları olacak. İnsandaki keşfedilmemiş yetenekleri keşfetmek ve yetkin hale gelmesi için emek ve destek verirler her ikisi de.
Gelişmeye, öğrenmeye, eğitilmeye ve ifade etmeye açık tutum geliştirmek. Eğitimle içe alınanları dışa verdikçe, ifade olanaklarını kullandıkça zenginleşir, hayatı çoğaltır insan. Zaten sanat dediğimiz şey hayatı çoğaltmak değil midir? Sanatla nefes alır, yaşam bulur, coşku duyarız. Yaşama coşkusu. İçinde bulunduğumuz bizi kuşatan, boğan ortamda günlük etkinliklerimize sanatı dahil etmek ilaç gibi gelir hepimize.
Örneğin müzik beni besliyor. Kişisel bağım, ilişkim de var müzikle. Şarkı söylemekten zevk alıyorum. Üstelik yazma uğraşıma katkı sağlıyor. İçindekini dışarıya vurmaya, ifade etmeme olanak sağlıyor. Şarkı söylemek kendi sesimi var etmeye yarıyor.
Koro kültürü bir olma anlayışını hayata geçirir. Farklı ses tınılarının bir araya geldiği koroda his ve ses paylaşımı vardır. Arkadaş olmanın ötesinde sesdaştır onlar. Koro şefi öğretmenin sınıfta yaptığını sahnede yapar. Farklı seslerin uyumu için bütün sesleri tanımlamak ve dışarıdan anlaması için kulak vermek zordur .İşin sırrı kulak vermektir .Karajan adlı müzik insanı “İyi şef, orkestra karşısında kendi varlığını gereksiz kılmayı bilen şeftir “ derken kendisini öne çıkarmamasını, gizlemesini, koroyu görünür duyulur olmasının önemine işaret etmektedir.