Aslında yanının başlığının, "Kaos iyi mi, kötü
müdür?" şeklinde olması gerekir. Çünkü felsefi olarak "iyi"nin
karşıt "kötü"dür.
--Oysa evrende, her şey iki seçenek arasında
gerçekleşmez.
--Diyalektiğin "zıtların/karşıtların birliği"
yasası gereği, iki seçeneğin birlikteliği üçüncü yepyeni bir seçeneği ortaya
çıkartır
--Bilimsel olarak Evren, koatik/kargaşık bir süreç sonucu
13.7 milyar; dünyamız da 4.54 milyar yıl önce oluşmuştur.
--İnsan ise, Kuzey Afrika’da (Etopya) bulunan
kalıntılarına göre 315 bin yıl önce ortaya çıkmaya başlamıştır.
--Görüldüğü gibi, her şeyin başlangıcı bir kaos, kaotik
süreçtir. Dünya bile böyle Kosmos'da oluşan bir süreç sonucu ortaya çıkmıştır.
Doğmuştur..
--O yüzden, kaos durumlarının ya da kaotik süreçlerin
sonucunda olacak şeylerin de, ne kadar iyi şeyler olabileceğini unutmamak, göz
ardı etmemek de gerekmektedir. Evren, Dünya amcalar yaşam örnekleri ile bize
böyle diyorlar.
--Peki toplum ya da kişilerde oluşacak kaotik durumlardan
dolayı, üzülmeli miyiz, yoksa sevinmeli miyiz?
--Sürecin oluşumuna bakılınca elbette ortaya çıkan
koas/karmaşadan dolayı üzülmeliyiz. Çünkü yüzlerce acı ortaya çıkacaktır.
Ortaya çıkan sonuca ise; anlasak da anlamasak da, kavrasak da kavramasak da
sevinmeliyiz. Diyor Tarih ve Diyalektik amcalar.
--İnsan yaşamlarında da durum ve süreçler böyle olmalıdır
büyük olasılıkla. Biz insanoğlu çok sabırsız olduğumuzdan, onlu yaşlar ile
bulunduğumuz dünyadaki değişim ve dönüşümler, hemen, o an olsun istemekteyiz.
İşte sorun da tam burada başlamaktadır.
--İnsanoğlu binlerce yıl süren avcı-toplayıcı süreçten,
feodal sürece yüzlerce yıl içinde geçmiştir.
--Şimdi de yüzlerce yıl süren kapitalist sistem içinde
yaşanan "endüstri 4.0 dijital devrimler çağı"nı onlu bile olmayan
yıllar ile yaşamaktadır. Kullandığınız telefon ve bilgisayarlara bir bakın.
--İşte sosyal ve siyasal süreçlerde böyle hızlı
gelişmektedir, günümüzde. On yıl, yirmi yıl bizim için çok uzun olabilir ama,
sosyal ve siyasal sistem ve düzenler açısından bu süre oldukça kabul edilebilir
bir süreçtir.
--O yüzden, sosyal ve siyasal yönetim/iktidar süreçleri;
-- ya uygulamada yaptıkları hatalar ile ya da işin doğası
gereği yaşanacak ENTROPİK SÜREÇLER (doğal bozulma/yok olma süreci) sonucunda
yok olacaklar ve yerini başka süreç ve sistemlere devir ve teslim edecektir.
--İnsan ve toplum yaşamında da benzer süreçler vardır ve
yaşanmaktadır.
--Bu günün insanın yaşadığı bunalımlı süreçleri,
oluşturan sosyal, siyasal süreçler ile kişilerin kendilerinin yaşadığı ve bu
süreçlerden etkilenen yaşamları da, bu değişimden etkilenecek ve kişiler bu
süreçten etkilenmekten kaçamayacaklardır.
--Günümüzün bakış açısı ile KELEBEK ETKİSİ kaçınılmazdır.
--Ekonomi bozulmuş, dış ilişkiler sorunlu, ülkeyi yirmi
yıla yakın halen yönetenler bile sosyal, siyasal ve kişisel bozulma ve
sorunlardan söz ediyor ise, bu durum aslında sanıldığından da öte sorunludur.
--Kişiler, sistemler ve yönetimler sorunlu olmayı
sevmezler, yeni çıkış yolları arar ve bulurlar.
--Yaşanan seçim sürecine bir de böyle bakın bakalım.
--Ulusal düzeyde yayın yapan Tv'lerin sabah kuşaklarında
yayınlanan programlara ve konularına bir bakın, insan/insanımız ne hale gelmiş
göreceksiniz.
--Yirmi yıla yakın bir süredir, "dindar nesil"
yetiştireceğiz diyen bir yönetim ve anlayışı, bunun farklında olmayabilir mi?
Sanmam.
--İnsanlar, artık en sevdiklerine, eşlerine bile
kapattıkları sanal yaşamlarını, hiç tanımadıkları kişilere açmakta bir sorun
görmektedirler. Oysa yaşam, tesadüfü bir süreç değil, düzenli ve organize
olması gereken bir süreçtir.
--Sosyal, siyasal olaylar ve süreçler ile kişilerde
yaşanan bu olay ve süreçler artık bir yere evrilecektir.
--Doğanın kendisi her ne kadar kaotik bir süreç sonucunda
ortaya çıkmış ise de; Doğa, dengesizliği sevmez ve kendi içinde dengesini
oluşturur.
--O yüzden doğanın da, insanın da, sosyal ve siyasal
süreçlerinde dengesini bozmamak, bunlar ile fazla oynamamak gerek.
--Sonuç mu?
--Mart'ın sonu baharmış. Bahara kaç gün kaldı ki?