Seçime 12 gün
kaldı..
Bayramı saymazsanız geriye 9 gün kalıyor..
Elbette her seçim önemli, ama 24 Haziran’ın önemi bir
başka..
Ülkenin büyük
bölümü değişim istiyor.
AKP ve ortağı MHP ise kimsenin memnun ve mutlu olmadığı
düzenin devamında ısrarcı..
O nedenle de kamunun, AKP ve MHP’li belediyelerin tüm
olanaklarını seferber ediyorlar..
İktidar ve yancısı
koltuğu bırakmak istemiyor..
Ne pahasına olursa olsun sandıktan birinci çıkmak için
alışılmamış yöntemler deniyor..
Örnek olarak CHP’nin vaatleri arasında olan emeklilere
bayram ikramiyesi.
Dün başlatılan Kandil operasyonu..
Ve… İmar barışı..
Bir taşla iki kuş vurmak istiyor iktidar sahipleri..
Hem vatandaşın
birkaç metrekare kaçağını bahane edip, yandaşların trilyonlar tutan kaçak ve
işgallerine yasal kılıf bulacaklar, hem de seçim bütçesine taze para girecek..
Başvurular geçen hafta
Cuma günü başladı..
Başladı da imar barışının, rant barışına dönüşeceği
yönündeki görüşleri güçlendiren başvurular yapılıyor..
İmar Barışı düzenlemesinin Anayasa’nın ‘Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların
ödevidir’ hükmünü içeren 56.
Maddesi’ne ve İmar Yasası’na aykırı olduğunu söylüyor uzmanlar..
İnşaat Mühendisleri Odası(İMO)Genel Başkanı
Cemal Gökçe, bu konuda çok
çarpıcı görüşler ortaya koydu.
Yapı Kayıt Belgesi
için yapılan başvurularda yapıların,
kaçak olup olmadıklarını, deprem güvenliklerinin olup olmadığının mal sahibinin
beyanına bırakıldığını söyleyen Gökçe, şunları söylüyor: “Ondan sonra da mühendislik, mimarlık neden gelişmiyor diye TMMOB`u
hedef alıyorsunuz, bu doğru mu, adaletli mi?"
İMO Başkanının şu sözleri, İmar Barışı’nın imar
rantına dönüşeceği yönündeki görüşleri destekliyor :
“Hiçbir mühendislik çalışması görmemiş yapıyı
affetmek bir kere teknik çerçevede mümkün değil. 5 katlı yapıyı 8 katlı yapmak
doğru mu?”
Antalya’nın bunun o
kadar çok örneği var ki saymakla bitmez..
AKP’nin
düzenlemesinin imar barışı değil bir rant transferi olduğuna işaret eden Cemal Gökçe, şunları söylüyor :
"Türkiye tarihinin imar kapsamında bugüne
kadar görülmeyen en kapsamlı atfıdır. Sağlıklı bir çevrenin, güvenli yapıların
oluşturulması açısından sıkıntılı. Depremi yaşayan, insanın can güvenliğini
koruyacak yapıların kuralsız affedilmesi mal beyanına bırakılmış olması, deprem
ile ilgilide öyle bir ibare var, yine mal sahibinin beyanı esas alınır demesini
cumhuriyetimizin 100`üncü yılına yaklaşırken ayıp buluruz”
İmar barışına
meslek odaları ve uzmanlar soğuk ve mesafeli yaklaşıyor :
Uzmanların şu
görüşünü katılmamak olanaksız :
“Her ne kadar kanunun afet risklerine hazırlık
kapsamında çıkarıldığı belirtilmişse de, yapı kayıt belgesi verilerek kayıt
altına alınan ve kullanılmasına izin verilen binaların statik hesaplara/ deprem
yönetmeliklerine uygun yapılıp yapılmadığı, can ve mal güvenliği açısından risk
teşkil edip etmediği denetlenmemekte. Bu hususlara ilişkin sorumluluk, tamamen
maliklerin üzerinde bırakılıyor. Depreme
dayanıklı olmadığı için derhal yıkılması gereken binalar dahi maliklerince
yeniden yapılıncaya kadar veya yıkılıncaya kadar kullanılabilecek, olası bir
Antalya depremi için büyük risk taşıyor”
Ne ala memleket, sahilleri işgal eden de, kaçak yapılaşmayı
meslek haline getiren de, malzemeden çalarak
beton tabutlar diken de, hazinenin ve vatandaşın arazisine konup,
gecekondu yapan da, dağları,ormanları, tarım alanlarını, su kaynaklarını talan
eden de ‘Yapı Kayıt Belgesi’ alarak kaçağını yasal hale getirmiş olacak..
İleri demokrasi bu
olsa gerek..