Eskiden büyük laf etmeyi seven, halkın da uyuduğunu sanan siyasiler,
"11.Eylülde silah sesleri ile yatarken, Allahımıza bin şükür, 12.Eylülde
sabahı huzur ile yatağımızdan kalktık" diye başlarlardı söze. Evet, o
sabah(12.eylül) silah sesleri yoktu.
Çünkü, silahlar sahipleri tarafından o gece toplamış; dönemin gençliğinin
umutları, idealleri ve ideolojileri ile birlikte Mamak, Diyarbakır, sonradan
alelacele yetiştirilen Metris ceza-işkence evlerine, işkence çığlıkları
arasında; dönemin ABD'li yetkililerinin "bizim çocuklar başardı"
sevinç çığlıkları arasında gömülmüştü.
Bu günden o günlere bakılınca.......
O günler, gencecik fidanlar katlediliyordu. Tek tek seçilerek. Kimisi
görmezlikten geliniyor, kimisi da Devletin Resmi Yayın organlarından halkın
nabzına uyacak şerbet şeklinde veriliyordu. Ve halkımız da o gün bunu büyük bir
iştah ile içiyordu, kuru ekmeğine katık olarak.
Bu günler ise, ne ideoloji, ne ideal, ne de umutlar kaldı ülke geleceğine
ilişkin milyonlarca gençte. Ama yine gençler ölüyor. Sokakta. Dağlarda,
ovalarda, sınır boylarında. Hem de, 12 EYLÜLÜ BAŞARAN "ONLARIN
ÇOCUKLARININ" AĞA BABALARININ, YENİ TAŞERONLARINA VERDİKLERİ SİLAHLAR VE
MERMİLERİ İLE.
Halk Oylamasında hele bir "EVET" deyin de ölümler bitsin sözlerine
rağmen, ne ölümler bitiyor, ne de bitecek gibi görünüyor.. Üstelik ölenlerin,
şehit olanların tabutlarının başında bu sözleri verenler ile "Evet" verenler
kol kola.
12.Eylül'de "ideolojik gençler" biri birini
öldürüyorlardı, "onların çocuklarının işlerinin kıvama gelmesi için"
.
Ya bu gün. Bu gençler niçin ölüyorlar? Doğumuz da, Güney Doğumuz da, Kara
Denizimiz de? Büyük şehirlerin göbeklerinde!..
Sorundan canı da yanan sensin be canım fakir-fukara YURTTAŞIM.
Soruna sebep de. Ne diyeyim ki.
O gün de miting kürsülerinden kudretli NETKİM paşamızın ağzından çıkan iki
kelama kanıyor, al-kışlıyordun; bu gün de mikrofonlar önünde okunan iki kelama,
kasabının bıçağını yalayan dana gibisin.
Ne diyeyim ki sana.
İdeolojiler ölmedi. Sadece hakim sınıflar, emperyalizm, kendine
düşman fikir ve düşünceleri yaralamaya, tutsak etmeye çalışıyor. Kendi
çıkarının, demini üç gün daha sürdürmek için.
Bunca yoksulluk ve sefaletine rağmen ELBETTE Kİ SENİN DE BÜYÜK KATKI VE
ALKIŞLARIN SAYESİNDE be canım Yurttaşım.
Türkiye'de, 7.Haziran.2014 ve 16.Nisan.2017'den sonra her şey
değişti. Buna kimileri istikşafi olarak destek verdi. Kimileri de her türlü
gücü kullanarak gelinde bu güne.
Artık, hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Milyonlar, artık o
eski günlerin hayalini kurmasın boşuna.
Artık:
-birileri bir şey isteyecek,
-birileri bir şey diyecek,
-birileri bir şey düşünecek
VE
VE SEN DE CANIM KARDEŞİM,
ki bu kafa sen de olduğu sürece, kasabının bıçağını yalayan dana gibi sürünün
içinde olmaya, kalmaya devam edeceksin.
UYANDIĞINDA, ARTIK HER ŞEY ÇOK AMA ÇOK GEÇ OLACAK İSE DE!...
Sen hala suçu, derdine deva olacak ideolojiler de bulmaya devam
ettikçe.
İki kilo şeker, doğal gazlı evinde iki torba kömüre,:
ÖMRÜNÜ,
ÇOLUNUN ÇOCUĞUNUN GELECEĞİNİ
birilerine kurban ettikçe,
Bu düzen böyle gidecek ve sen ağlamaya, birilerinin değirmenine su taşımaya
devam edeceksin be
SEVGİLİ YURTTAŞIM!..
Ne diyeyim.