Antalya’nın en özel, güzel ilçelerinden İbradımızda uzun süredir yağmalanan ormanımızın sesini duyan yok. Yüzlerce sedir ve ardıç ağacının çoktan katledildiğini söylüyor çevreciler ve belediye başkanı…

 

Ve aylardır süren bu katliam maalesef yargı sürecine rağmen durmak bilmiyor. Oysa özel bir popülasyonu olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne aday olan bir yer Karamıklı ve Sülek Yaylası’nın bulunduğu alan…

 

Maden gerekli gerekli. Ama her yere ruhsat şart mı? Vatandaşın, sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının isyanının bir hükmü yok mu?

 

Her isyanı ‘istemezük’ ilan edip aşağılarken yok olan orman, bitki örtüsü ile elimizden gidenlerin farkında mıyız, bilmiyorum!

 

Bir yere mermer ihracatından kazandığımızı, bir yere de kaybettiklerimizi koyalım. Hangisi ağır basar…

 

Üzücü ama kaybettiklerimiz daha ağır diye düşünüyorum. Yanlış yer seçimleri dolayısıyla tarıma, turizme, sağlığımıza büyük yara açılıyor…

 

Bu işi yapanlar da ‘Biz görevimizi yapıyoruz ama yapmayanlar var’ diyebilir. Onlar da haklıdır. Ama ormanı katledip bir tarafa fidan dikince orman olmuyor, ne yazıkki!

 

Üstelik gerekli prosedürün bile yerine getirildiği meçhul…

 

Şimdi üzülüyorum, uzaktan uzağa İbradı’ya. İç çekiyorum…

 

Elimden gelen örgütlenme ve kamuoyu oluşturma çabalarını gazeteniz ekibimizle yapıyoruz ancak yetmez…

                                                                                                     

Başkanın yaptıkları da yetmez…

 

“Yalnız kaldım” diyor ama yalnız değil. Halk O’nunladır muhakkak. Çadır kursunlar, kepçenin önüne yatsınlar…

 

Yine İbradı için yollara çıksınlar…

 

Bize ne düşerse yanlarındayız…

 

Mermer başka yerden de çıkar ama kaybedilen o eşsiz ormanı kolayca bulamayız…

 

İbradı’nın çığlığı bizim çığlığımızdır ve biz İbradı’nın yanındayız…

 

Vekiller, başkanlar da bu çığlığa ses verir, umarız…

 

 

Zira onların da bu kıyımı durdurmak için çabalaması esas olmalı!