"Basın hürdür. Sansür edilemez" deniliyor, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 28. maddede. Ama gelin görün ki hukukun askıya alındığı bir süreçte her şey gibi bu hakkımız da Emniyet Genelgesi ile askıya alınıyor...
Emniyet mensupları görev yaparken görüntü almak yasakmış, sakıncalıymış. Sanki özel hayata müdahale yapılıyor. Görev yapan emniyet mensubunu, görevini yapan her gazeteci görüntüleyebilir, haber yapabilir...
Emniyet Genel Müdürlüğü peki neden 'yasak' diyor? 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde orantısız güç kullanılmasına rahatsız olması gereken Emniyet Müdürlüğü, basına 'yasak' diyor...
İnsan hakları, basın, ifade özgürlüğü demokrasinin olmazıysa bu yasak, yok hükmündedir. Ama 3 Mayıs öncesi gelen yasak, manidardır. Şöyle ki, güya 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü...
Gönül tabii mesleğimizi özgür icra etmeyi istiyor. Ama insan hakları, demokrasi gibi basın ve ifade özgürlüğü de kalmadı...
Kağıt üzerinde var olan haklarımızı birer birer kaybederken, tek tip basının inşası günden güne gerçekleşiyor. Bakın bir bakan geliyor Antalya'ya ve haber verilmiyor, basına. Sadece birkaç malum haber ajansı çağrılıyor. Yerel basına davet yok. Çünkü herşeye rağmen dizginlenemeyen bir yerel basın var...
Sansür, ceza, ambargo, davalar, işsizlik ile baş etmeye çalışan ve her koşulda görevini yapmaya çalışan biz gazeteciler bu yasağı da hukuksuz her karara karşı durduğumuz gibi tanımıyoruz. Biz gazeteciliği iktidar sözcülüğü yapmak için okumadık. Kimse bunu hayal etmesin...
Mustafa Kemal Atatürk'ün 'fazilet adaları' dediği yerel basınımız olarak tüm imkansızlıklar ve olanaksızlıklar karşısında, hükümetin güdümüne girmeden tüm gerçeklikleri, haksızlıkları, hukuksuzlukları dile getirmeye halkın ve haklının sesi olmaya devam edeceğiz...