İnsan ve toplum yaşamında her gün o kadar çok şey yaşanıyor ki; ne insanın, ne de toplumun başının dönmemesi mümkün değil. Değişim, dönüşüm olarak.
Kapalı toplumların dünyaları, her türlü ilişkileri ve seçenekleri elbette ki sınırlıdır. Ama günümüzde kapalı toplum, kapalı aile gibi kavramlar biraz havada kalır gibi oldu artık. Böyle bir şey yok. Her şey o kadar aleni ki!..
Geçen gün bir paylaşım gördüm "kitap okumak, cep telefonunun pil kullanım ömrünü uzatır" diyordu.
Teknik bir açıklama gibi görünse de, sosyal, sosyolojik bir naif/yapmacıksız bir anlatım olmuş.
Gazetelerin 3'üncü sayfalarına, Tv'lerin gündüz yayınlarına bir göz atsanız her şey aleni. Her ne kadar görmemeyi, duymamayı ve anlamamayı tercih etsek de.
İkili ilişkilerde kimin eli kimin cebinde belli değil.
Sosyal ilişkilerde tabular birere yıkılıyor ve yok oluyor.
Bireysel özgürlükler, birey bile olamamış kişilerce hoyratça bireysel özgürlük sanılarak sergileniyor.

DEMOKRASİ kavramı ve tanımı ile ilgili olarak bir Amerikan Düşünce Kuruluşu uzmanının makalesinde yıllar önce okuduğum bir tanımın benzerini Ankara Palas Buluşmaları'nın Ekim ayı konuğu, Türk -Amerikan ilişkileri uzmanı, kendi değimi ile çok iyi sokak dili Türkçe konuşan Joshua W.Walkr'de kullanınca, düşündüğüm şeye iyice ikna oldum. 
"DEMOKRASİ, HALKIN HER KONUDA KENDİNİN KARAR VERDİĞİNİ SANDIĞI REJİMİN ADIDIR!." diyorlar..

Kişisel, aile ve toplumsal hayatta çok büyük bir erozyon/aşınma yaşıyoruz ama, ne bunu kabul ediyor ne de yaratacağı sonuçların zamanında farkında oluyoruz. Çok yazık.

Tesadüfen olduğu sevgilisinden ayrıldıktan sonra, sevgilisine inat sevgili bulan oğlanlar, kızların arasında yaşıyoruz.
"Oy namustur" diye bize çaka satıp, oy vermemizi gazlayanların, verdiğimiz oyları yok sayarak partilerden partilere, dünya görüşlerinden, dünya görüşlerine uçtuğunu görüyoruz.
En son dine inanıp Müslüman olduğunu söyleyip, başka dinlerin taşeronluğunu yapan kişi ve cemaatleri görüyoruz.
Bu ülkenin vergilerinden alınan silahlar ile yine bu ülkenin kıt kanaat olanakları ile açtığı okullarda eğitilen yine bu ülkenin olduğu sanılan çocukların, bu ülkenin kutsallarını vurmalarına tanık oluyoruz.
Eğitimin ne kadar önemli olduğu konusunda ahkam kesmeyecek kimse yoktur. Ama son zamanlarda zenginleşen ama bilgi, fikir ve düşünce yoksunu, yoksulu insanları her yerde görür oldu.
Dost ve müttefik dediklerimizin canımıza, malımıza kast ettikleri konunda kuşkum yok artık. Namus? O kadarını bilemem

Çürüme bulaşıcıdır ve telafisi ve tedavisi de yoktur. Ya hepsini atar yenisine bakasınız ya da kurtarabildiğiniz ile bir süre idare edersiniz.

İnsani olarak Arkadaşlık, dostluk ilişkilerinde,
İnanç gibi kutsallarımızın yaşanmasında,
Devlet, Millet, Ordu gibi olmazsa olmazlarımızın önceliğinde 
Siyaset gibi günümüzü ve yarınımızı etkileyecek bir konuda bile tercihimizin ne olması gerektiğinin farkında değiliz.

Sosyal yaşam ve insani ilişkiler de, çöp torbaları gibi, belli bir kullanım süreleri vardır. Sağlıklı şartlar sağlamaz isek, olağan biçimde, olağan olarak doğaya bırakır isek, kendiliğinden bozulmaya ve yok olmaya başlar.

Her alanda bir bozulma yaşıyoruz ama, baktığımız ve gördüğümüz her şeyin sanal olduğunu bir gün, cep telefonlarının şarjının bittiği gün anlayacağız. 
Avucumuzun içinde ki yaşadığımızı sandığımız renkli dünyada (bizim sandığımıza bakmayın siz) birlerinin oyuncağı olduğumuzu çok geç anlayacağız da! O zaman da, neye yarayacak ise!..

Yaşanan toplumsal aşınmanın en azından kendimiz ile kısımının farkına varsak mı?
Herkes, kendi kapısının önünü süpürür ise, cadde ve sokaklar temiz olurmuş da!..
Henüz vakit varken!..Ne dersiniz?