Siyasi liderler verdikleri hatalı kararlarla tarih boyunca hem kendilerine, hem halklarına, hem diğer canlılara, hem de cehenneme çevirdikleri  gezegene zarar vermiştir...

Küba

Rüşvet, yolsuzluk, zimmet, hırsızlık, yağma, talan ve yurt dışına para transferi yapmakla ünlü diktatör Batista ve mafya çetesi niteliğindeki bakanlarını, bürokratlarını Küba halkı 1959'da devirmiştir...Eğer Küba halkı bunu içtenlikle, samimiyetle istemeseydi Fidel Castro ve Che Guevara Battista'nın faşist ve oligarşik diktatörlüğünü yıkamazdı...

İtalya

İtalyan halkı da kolayca kandırılan bir halktır...İtalyanlar Mussolini'nin Roma İmparatorluğu'nu diriltip, yeniden kurup dünyanın lider ülkesi olacağız palavralarına kapılmış, ordularını Hitler'in kiralık katilleri olarak kullandırmış ve Libya, Etiyopya, Sovyetler Birliği gibi ülkelerde büyük savaş suçları işlemiştir...

İspanya

1588 yılında İspanyollar İngiltere'yi istila etmeyi denediler...Bunun içinde bu olay öncesinde donanma gemilerini inşa etmek için egemenlikleri altındaki topraklardaki tüm ormanları katlettiler...Çok sayıda İspanyol İngiltere'nin yok ettiği İspanya donanmasıyla birlikte Atlantik okyanusunun dibini boyladı...

Maya'lar

Uzak geçmişte Amerikada, Asyada, Orta Doğuda, Afrikada pek çok uygarlığı (mesela Maya'ları) , kuraklık, susuzluk, yağışsızlık sonucu ortaya çıkan gıda kıtlığı, açlık ve beraberinde getirdiği salgın hastalıklar yıktı... 

Su kıtlığı kitlesel insan ve hayvan ölümlerine yol açtığında siyasi liderler din adamlarına danışarak hayvan hatta insan kurban ederek tanrıları yatıştırmaya, tanrıların kendilerine bol yağış vermesini sağlamayı denediler... Yakın geçmişte de her susuzluk döneminde yağmur duasına çıkılıyordu...

Osmanlı

Gökyüzünün incelenmesinin günah olduğuna ilişkin fetvalar birbiri ardından havada uçuşurken, Meleklerin bacaklarının, baldırlarının , mahrem yerlerinin gözlemlendiği iddiaları rasathanenin bombalanarak yıkılmasıyla sonuçlanırken, Güney kutbunu gösteren küresel haritalar yapan Piri Reis idam edilirken, Piri Reis'in haritaları üzerinde yemek yenen tepsi ya da gazete niyetine kullanılıyordu...Osmanlı'nın bilime yaklaşımı buydu...Osmanlı halkı "tövbe tövbe melekleri gözetliyorlar , röntgenliyorlar bu rasathane denilen melun yuvasında," diyordu...

Türkiye Cumhuriyeti

Türkiye Cumhuriyeti de fay hatları gerçeğini 17 Ağustos 1999'a kadar on milyonlarca insanından gizledi...İhsan Ketin'in 1948'de yayınlanan deprem haritalarını 1999'a kadar birkaç bilim insanı hariç Türk halkından saklayan bir ülkede bilim gelişemedi...

Aziz Sancar, Uğur Şahin, Özlem Türeci, Mehmet Öz ne başarmışlarsa yurt dışında oldukları için başardılar...Türkiye'de kalsalardı hiçbir uluslararası başarı elde edemezlerdi...

Bizler ezanın Türkçe mi, Arapça mı okunması gerektiğini tartışırken yurt dışında Mars gezegeninde şehirler kurulması planlanmaya başlamıştı: 

Bakınız: Alexander Bogdanov'un "Kızıl Yıldız-Red Star (Russian: Красная звезда; 1908) ve Wernher von Braun'un "The Mars Project" (1953)... İlki Rusya'da, ikincisi Amerika Birleşik Devletleri'nde...

Hırs, kibir, aşırı özgüven, aşırı gurur, açgözlülük, gözü doymazlık, gösteriş ve şatafat merakı,  lüks hayat düşkünlüğü, Lale Devri özlemi içinde yanıp tutuşan, "Ben yaptım oldu", "Her şeyin en iyisini ben bilirim" anlayışına sahip siyasiler, bağnaz ve yobaz din adamlarıyla her dönemde koalisyonlar kurdular, fatura bizlere çıktı ve çıkmaya devam ediyor...

Günümüz Türkiye'sinde fiyat istikrarsızlığı ve yüksek enflasyon için hükümetin bulduğu günah keçisi emekliler ve asgari ücretle çalışanlardır...

Oysa market tekelleri enflasyon ateşine benzin ve tiner sıkarak yangının gökyüzüne bile erişmesine yol açmaktadır...Tekelleşmiş, aralarında fiyat rekabeti değil, etiketleri yukarı yönlü değiştirme konusunda gizli mutabakatlar, anlaşmalar olan, rekabet kurulunun suç ortaklığı yaptığı beş-altı market zincirinin yarattığı fiyat istikrarsızlığıyla hükümetler asla mücadele etmemiştir ve şu anda da etmemektedir...Tahminlere ve yaygın iddialara göre bu zincirler siyasi otoritelere yaptıkları yüklü bağışlarla üzerlerine gelinmesini engellemektedir...

Fiyat istikrarsızlığına yol açan bir diğer faktör: Akaryakıt vergilerinin yüksekliğidir

Temel ihtiyaç maddeleri karayolları ağıyla ülkenin her yanına ulaştığından, demiryolu taşımacılığı çok uzun yıllardır ihmal edildiğinden, lojistik sektörünün kullandığı mazot, motorin, akaryakıt, benzin fiyatları üzerindeki yüksek vergiler de, taşımacılık maliyeti olarak fiyatların üzerine binerek enflasyonu tırmandırmaktadır...

İşsiz sayısını düşük göstermek, istihdam sorununu çözüyormuş gibi yapmak için kamuda, belediyelerde bir yumurtayı yirmi kişinin taşıdığından kimse söz etmiyor...Kamuda, belediyelerde personel orduları ve fazlası vardır...Devlet ve belediye kadroları küçülmelidir...Çok yakında toplanan vergiler memur maaşlarını ödemeye bile yetmeyecek hale gelecektir...

Hükümetteki, bakanlıklardaki, belediyelerdeki lüks harcamalar, saltanat sevicilik, şatafat merakı , israf, yolsuzluk, harcamalarda şeffaflığa yanaşılmaması, harcamaların denetlenmemesi, 10 liralık hizmet karşılığında yüz liralık naylon fatura alındığı iddiaları toplanan yüklü vergilerin doğru yerlere harcanmadığı düşüncesini güçlendirmektedir...

Vergi yükü süper zenginlerin değil orta gelirlilerin ve kıt kaanat geçinenlerin üzerindedir...Vergi adaletsizliği vardır...

2017 anayasa referandumuyla Kanuni Sultan Süleyman yetkilerinin bir siyasi liderde toplanması,  hükümeti kontrol edenlerin anayasa mahkemesi kararlarını bile uygulamaması, adaletin yavaşlığı, adaletin gecikme rekorları kırması yurt dışında yargı bağımsızlığına sahip olmayan, hukuk devleti niteliği taşımayan bir ülke izlenimi yaratmıştır...

Yabancı sermaye hızlı işleyen bir adalet sistemi olmayan ve tam bir hukuk devleti niteliği taşımayan bir ülkeye asla yatırım yapmaz...

Komşu ülkelerdeki büyük çatışmalarda Türkiye'nin zaman zaman tarafsızlık politikasından vazgeçmesi de yabancı sermaye yatırımlarının ülkeden uzak durmasının bir başka nedenidir...

Süleyman Demirel 1991: 'Türkiye'nin birinci sorunudur enflasyon. Hakikaten bugün, enflasyon dediğiniz halk günlük yaşar, halkın birinci sorunu geçim sıkıntısıdır. Esas enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlakı bozar, borcu olan borcunu ödemez, alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır. Onun için batılılar, enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler. Tek kollu canavar derler. Batı enflasyondan fevkalade çekinir.’