Öyle bir döneme girmiş ve yaşıyoruz ki,
ortalık da bilenden, yapandan, edenden, başarandan, iyiden, güzelden
geçilmiyor.
Siyasilerden iktidara baksan her şey güllük
gülistanlık, halkın bir eli yağda bir eli balda. Kıskananlar çatlasın modunda.
Muhalefete baksan İktidarın yaptığı
yanlışlara, yönettiği süreçlere demediğini bırakmıyor ama ne iktidarın oyları
yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlara koşut düşüyor, ne de yapılan
muhalefet eleştirileri yeterince karşılık buluyor ve önerileri halkın günlük
yaşamında bir anlam kazanıp, "işte beni kurtaracak parti ve projeler"
diyenlerin sayısı olması gerektiği sayıya ulaşıyor.
Dolar alıp başını gidiyor tamam.
Üreticilerin ürünleri hariç her şey ateş pahası, fiyatlar dolar olmuş uçuyor.
Ve utanmaz bir sürü adam da hala halkı salak yerine koyup, bunun günlük yaşama
etkisi ne olur ki gibisinden laflar ediyor.
Beyler herkes aklını başına alsa iyi olur
artık.
Bıraksın artık herkes karnından konuşmayı.
Gerisini bilmem ama en azından bizler gibi milyonların zekası ile alay etmeyi.
Yok öyle bir koltuğa oturuldu diye bizim sahibimiz gibi davranmayı.
Bizim sahibimiz falan da yok. Yaşamımızın her alanında bedeller ödeye ödeye
bu günlere geldik. Sahte diplomalar ile savrula savrula değil. Yeter be!...
Yanlış nereden yapıldı ise, oradan
başlanır düzeltmeye. Tamam bu gün sorununu yaşadığımız ilk CB seçimi nerede
yapıldı. TBMM'de.
Kardeşim, sıradan bir elman alırken bile
kırk dereden su getirip, pösteki saydıran devlet, bugün "diploma var,
yok" lakırtılarını yapacağına, belge diye gösterilenlerin kaynağına sormaz
mıydı?
Geçin bu kayıkçı kavgalarını ya, bıktık. Bu
bir orta oyunu, yeter ya.
Sorun diploma, ya da ekonomi, işletme
okunup okunmaması değil. Sorun ülkede
halkın yaşadıkları. Ve Halk da artık sorunlarına bir çözüm üretilsin istiyor.
Laf ile peynir gemisi buraya kadar geldi ve dayandı. Bıçak kemikte artık!..
İktidar bu saatten sonra iktidarda kalmak
için elinden gelen, gelmeyen her şeyi yapacak, gelmeyen kısımlarına da
yerli-yabancı kimin ile ne yapılacak ise onu yapacak, kime ne verilecek ise onu
verip günü kurtarmanın yolunu arayacak ve bulacaktır da!..
Muhalefetin iyi niyetli çabalarını elbette
ki görmezlikten gelemeyiz. Anadolu'yu karış karış dolaşmalarını, muhtardan
tutunda, dolmuşçuya kadar herkesin derdi ile dertlenmeye, bunu seslendirmeye
eyvallah.
Ama sonuç?
İktidar bildiğini, muhalefette elinden
geleni yapıyor ama halkın ne acısı bitiyor ne de sorunu. Yoksulluk aldı başını
gidiyor, dolar gibi.
Peki, bu durum olağan bir şey midir? Hayır.
Bu sorunlu ve hastalıklı bir durumdur. Her
iki kesim de tribünlere oynayıp, selam çakmakta seyircilerini heyecanlandırıp,
durumu idare etmekteler. Bu onların
günlük sorunlarını çözerken; halk, yurttaşları sorunlarını sineye çeke çeke
artık sona geldiler.
İktidar bir şekilde elinde ki basın,
sermaye, kamu kaynakları gibi her türlü olanağı sonuna kadar kullanmaktadır.
Muhalefete gelince, halkın o kadar zorunlu
kabulüne karşın, siyasi söylem ve projeleri bağlamında yeterince karşılık
bulduklarını anket sonuçlarına bakınca görüyoruz.
Açıkça itiraf etmeliyim ki, son zamanlarda
muhalefetin düzenlediği ve benimde
katıldığım, izlediğim bazı çalıştay, sempozyum ve toplantılarda gözlediğim iki
önemli konuyu da burada sizler ile paylamak isterim.
Tamam bu aralar yerel yönetimlerin
kazanılması ile kamuoyunda olumlu bir karşılık bulunuluyor. Ama bu göreceli bir
kabuldür. Yerel iktidarda (belediye) pek fark edilmez ama mutlu edilen kesim
dar bir kesim ve özellikle de, partilerin yönetim kesimine yakın
olanlardır. Bunların dışındakilerin
sorunları ise yavaş yavaş seçim sürecinde başlar ve görünür hale gelir.
O yüzden genel seçimlerin çok yakın
göründüğü sürece girilmişken, kadroların kendilerini tatmin ve yönetimlere
reklam ettikleri görülmektedir.
Bunu çek etmenin yolu son derece açıktır.
Sormamız gereken soru şu. Maden her şey yolunda, yapılan onca çalışmanın halk,
seçmen nezdinde ki karşılığı nedir. Anket sonuçları çok öyle seçmeni tatmin eder
boyutta olmadığı görülmektedir.
Özellikle parti üst yönetimlerinin bu süreci
bir kez daha gözden geçirmeleri ve sorgulamaları gerekmektedir. O kadar genel
merkez, örgü, yerel yönetim/ belediye ve gönüllü çalışmasına karşın, neden istenilen
başar, sonuç elde edilemiyor diye!..
"Aynası iştir kişinin, lafa
bakılmaz" derler Anadolu'da.
Tabi seçmenlerin de, yurttaşların da,
partililerinde artık kendilerine de sormaları gereken sorular yok mudur.
20 yıldır süren tek parti yönetimi ve bu
dünyada bir benzeri olmayan ve işin içinden çıkamayacağımız yaşanan sorunların kaynağı olan bu yönetimin
ayakta kalması, sürmesi yalnız yönetenlerin ve iktidardan nemalananların
başarısı mıdır? Yoksa bizim de atladığımız, görmediğimiz, görmezlikten geldiğimiz
ne var diye de sorulması gerekmiyor mu?
Sevgili çıkmaz yolun pek sayın yolcuları, bir çay molası verin de
bir düşünün isterseniz!..