TRT – Türk sineması işbirliğini 1974’te başlatan Bülent Ecevit, İsmail Cem, Metin Erksan ve Halit Refiğ’in ortak bir tutkuları vardı: Kemal Tahir hayranlığı…
Halit Refiğ Bülent Ecevit'in en çok değer verdiği
yönetmendi...
Bülent Ecevit ve İsmail Cem TRT'nin İngiliz devlet
televizyonu BBC tarzında yayın yaparak Türk halkının genel kültür seviyesini
yükseltmesini arzulamış ve buna uygun planlamalar yapmışlardı...
Halit Refiğ pankreas kanserinden kaybettiğimiz en değerli
aydınlarımızdan biriydi...Kendisini tanıma şansım oldu...
29 Ekim 2021'de ilk gösterimi ve seslendirilmesi
yapılan Mimar Sinan Operası, Halit Refiğ’in “Koca Sinan” adlı film
senaryosundan yola çıkarak Bertan Rona tarafından opera için
uyarlanmıştı...
1974’te, Türkiye nüfusu 38 milyona ulaştı ulaşmasına da,
sendikalı işçi sayısı hâlâ bir milyonun altındaydı. Tarım sektörü sanayi
sektörünün gerisine düşmek üzereydi. Aynı dönemde kent nüfusu köy nüfusunu aşmıştı.
1973'te petrol üreticisi ülkeler o güne kadar sudan ucuz
satın alınabilen petrol fiyatına rekor zamlar yapmaya başladı ve petrole
bağımlı Türk sanayi ve Türk ekonomisi de kaçınılmaz olarak çok fena bir darbe
aldı...1972 yılında %7.42 olan Türkiye ekonomisi büyüme oranı 1973 yılında
%3.2’ye geriledi. Bunun yanı sıra, aynı dönem içerisinde enflasyon oranının da
%10.9’dan %29 seviyesine yükseldi... Belirtilen hususlardan da anlaşılabileceği
üzere Türkiye petrol kaynaklarına sahip olmayan bir ülke olduğundan dolayı 1973
petrol krizinden kötü bir şekilde etkilenmiştir. 1 varil petrolün fiyatı 2
dolardan 34 dolara kadar yükselmiş ve bu durum literatüre “petrol krizi” olarak
geçmiştir.Bu nedenle Türkiye’nin ithalat giderleri rekor seviyelerde artış göstermişti.
O dönemde Türkiye’de her eve siyah beyaz televizyon
giriyordu, sinemaseverler özellikle bu nedenle artık sinema salonlarındaki
renkli Türk filmlerine bile yüz vermiyordu, deyim yerindeyse insanlar evlerinde
seyredebildikleri siyah beyaz filmleri evlerinin dışında ücret ödeyerek
izleyebileceği renkli filmlere tercih etmişti. Bu konuda Refiğ, ”TV, Türkiye’de
her eve girmeden önce Türkiye sinemalarında film seyredenler yetişkinler,
aileler, gençler ve çocuklardı. TV evlere girdikten sonra aileler, yetişkinler
sinema salonlarından çekildi” diyecekti. Türk filmlerinin aile seyircileri
(özellikle kadınlar) artık evine kapanmıştı, sinemalar seks filmlerinin
istilâsına uğramıştı, Kıbrıs’a asker çıkarmamıza kızan Amerikalılar da
Türkiye’ye Amerikan filmi ve Amerikan silâhı ambargosu uygulamaya başlamıştı.
İşte bu dönemde Cumhuriyet Halk Partisi ile Milli Selâmet Partisi, yani Bülent
Ecevit ile Necmettin Erbakan koalisyonu kuruldu.
Ecevit, TRT Genel Müdürlüğü’ne İsmail Cem’i getirince,
İsmail Cem Türk sinemasının en değerli yönetmenlerinden Metin Erksan, Lütfi
Akad ile Halit Refiğ’i TRT için Türk edebiyatının ölümsüz eserlerini uyarlamaya
davet etti. Üstelik TRT bu üç yönetmenimize 35 milimetre sinema tekniğiyle
çalışabilme olanağını sağladı. Tek eksiklik bu filmlerin renkli çekilmemesiydi…
Bu karar (TRT – Türk filmciliği işbirliği) Türk televizyon tarihinin en güzel,
en isabetli, en yerinde kararlarından biriydi. Beş bin kadar TRT çalışanıysa bu
karardan hiç memnun kalmadı. Onlara göre yozlaşmış Yeşilçam’ın yozlaşmış
mensupları bu kuruma adım bile atmamalıydı. TRT’ye sadece ve sadece TRT
mensupları film yapabilmeliydi. Yeni TRT Genel Müdürü İsmail Cem, 500 Günlük
döneminde, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Metin Erksan ve Lütfi Akad’ın sinema
filmlerini de TRT ekranına taşıdı. Bunlar arasında Halit Refiğ’in “Haremde Dört
Kadın”ı da vardı. Halit Refiğ’in o dönemde TRT için gerçekleştirdiği, Türk
edebiyatı uyarlamasıysa, mini dizi, siyah beyaz çekilen “Aşk-ı Memnu” oldu.
“Aşk-ı Memnu”yu sinemaya uyarlamayı ilk düşünen sinema
yazarı, tarihçisi ve film eleştirmeni Nijat Özön’dür. Memduh Ün’de aynı romanı
modernize ederek uyarlamayı tasarlamıştı. Halit Ziya Uşaklıgil’den Halit Refiğ
tarafından uyarlanan “Aşk-ı Memnu” dizisinin sanat yönetmeniyse Annie
Pertan’dı. Dizi bir anda Müjde Ar’ı Türkiye’nin en iyi oyuncuları arasına
katacaktı.
Halit Refiğ yıllar sonra bu satırların yazarına ,
"TRT bürokrasisisi ve TRT’nin maaşlı kadroları 1974 yılında üç
Türk sinema filmi yönetmenine (Metin Erksan, Lütfi Akad ve Halit Refiğ) o zamanki TRT Genel
Müdürü İsmail Cem tarafından TRT’de film çekmek için iş verilmesini
katiyen hazmedememişlerdir” demişti...
Bülent Ecevit, 1967'de yayınlanan "Devlet Ana"
romanının hayranıydı...Ecevit Halit Refiğ'in "Devlet Ana"yı dizi film
haline getirmesini istiyordu.Devlet Ana'nın yazarı Kemal Tahir ise bu konuda
Bülent Ecevit'ten çok farklı düşüncelere sahipti...
Ecevit Kemal Tahir'in "Devlet Ana" adlı eserini
Halit Refiğ'in dizi filme uyarlamasını çok istiyordu...
Kemal Tahir'in bu konudaki düşünceleri nasıldı?
Kemal Tahir: Bizimkiler Devlet Ana'yı aşırı milliyetçi
buluyorlar... "Ivan the Terrible" filmi Sovyetler Birliği için aşırı
milliyetçilik sayılmıyor da "Devlet Ana" her ne hikmetse el sürülmez
oluyor.Aslında mesele o değil. Bizde ne bir Sergei Eisenstein ayarında rejisör
ne de "Ivan the Terrible" (1944 ) filminde oynayanlar kadar güçlü
artistler var.Bu kadar güçlü bir ekibimiz olsa onlar da kendilerine güçlü
konular arayacaktır.Sergei Eisenstein çok büyük bir rejisördür.
Kemal Tahir bu sözleri Hulusi Dosdoğru'nun Ivan the
Terrible filmini seyrettikten sonra sorduğu şu soru üzerine söyledi:
Ruslar biraz zorlayarak da olsa kendi konularını pek ala
filme almışlar.Bizim Devlet Ana'mız çok daha mükemmel bir film olmaz mıydı?
Kaynak Kitap: "Batı Aldatmacılığı ve Putlara Karşı
KEMAL TAHİR" Yazar: Hulusi Dosdoğru (1974) Müthiş İvan, Sergei Eisenstein
bahsi bu kitabın 523-524 numaralı sayfalarında yer alıyor...
BÜLENT ECEVİT "DEVLET ANA"YI ANLATIYOR:
‘‘Kemal Tahir, Devlet Ana romanı ile güç bir işe
girişmiştir: Yüzyıllarca dünya tarihinde ağırlığını duyurmuş olan, ona rağmen
gerçek kimliği çok az tanınan bir büyük devletin, Osmanlı Devleti'nin
karakterini çözümlemeye çalışmıştır.
Kemal Tahir'in çizdiği Osmanlı Devleti öncesi Anadolu
tablosu, Anadolu halkının bu özlemlerini canlandırmakta; Anadolu halkının
güçlü, güvenli, adaletli bir devlet ihtiyacını belirtmektedir. Heyecanlı bir
serüven gibi sürükleyici, bir toplumsal psikanaliz gibi aydınlatıcı, bir tarih
araştırması gibi öğretici bir yapıt, Devlet Ana...
. . .
Osmanlı Devleti'nin kuruluşu, Anadolu Türk Ulusunun
oluşumunda önemli bir aşamadır. Bu devletin Anadolu'da sağladığı birlik ve
kurduğu yeni düzen öyle bir toleransa dayanıyor, öyle geniş bir çerçeveye
oturuyordu ki, bu çerçevenin içine giren bütün unsurlar, bütün etnik gruplar,
kiminin kökleri Anadolu'nun binlerce yıl derinlerinde, kiminin kökleri Asya'da
olduğu halde, tek bir ulus meydana getirebiliyordu.
Devlet Ana'dan, yalnız bir devletin değil, böyle bir ulusun
da doğuşunu okuyoruz. Bu yeni ulus, yalnız Anadolu'nun geleceğini değil,
Anadolu'nun tüm geçmişini de kapsamış ve Türkleştirmiş oluyordu.
Devlet Ana, edebiyat tarihimizin de, tarih edebiyatımızın
da önemli olaylarından biridir.’’
Halit Refiğ Bülent Ecevit'in en çok değer verdiği
yönetmendi...
Bülent Ecevit ve ekibi, Halit Refiğ’in Halit Ziya
Uşaklıgil’den “Aşk-Memnu”yu, Kemal Tahir’den “Yorgun Savaşçı”yı ve “Devlet
Ana”yı uyarlaması için neredeyse devlet mekanizmaları üzerindeki bütün
kudretini, etkisini ve nüfuzunu kullandı. Örnek vermek gerekirse Türk Silâhlı
Kuvvetleri’ni 1978 ve 1979 yıllarında “Yorgun Savaşçı” filminin çekimlerine tam
destek vermeye bizzat Bülent Ecevit ikna etti.
Ne yazık ki, “Aşk-ı Memnu” TRT sansürünce makaslandı ve
kesilerek yayınlandı, “Yorgun Savaşçı” uzun yıllar rafa kaldırıldı, 12 Eylül
askeri darbesinden sonra "Yorgun Savaşçı"nın çok kötü bir kopyası
hariç negatiflerinin imha edilmesine karar verildi... “Devlet Ana” Ecevit
desteğine ve ısrarına rağmen 2001'de çekilemedi bile.
Türkiye’de seçim sandığında en çok oyu alanın her zaman
ve her yerde iktidar olamamasının belki de en çarpıcı örneklerinden biriydi bu
durum.
Halit Refiğ’in çilesi devlet tarafından kendisine 1989’da
ısmarlanan “Gazi ile Latife” adlı senaryosunun da filmleştirilmemesiyle devam
etti / sürdü. Kültür Bakanlığımız senaryoyu Refiğ’e sipariş etti ve 1993 ile
1998’de iki kez bu senaryoyu kitap olarak bastı. Üstelik Bakanlık sipariş
ettiği diğer Atatürk filmleri senaryolarını kitap olarak basmadı bile.
Bu olayın en çarpıcı yanı Türkiye Cumhuriyeti Kültür
Bakanlığı’nın Halit Refiğ’in “Gazi ile Latife” senaryosunun filmleştirilmesine
karar vermesi ve bu kararını uygulamaması…
Konuyla İlgili Not:
Stalin Çar Ivan IV Vasilyevich'in (Ива́н Васильевич; 25
Ağustos 1530 – 28 March -18 Mart 1584) hayranıydı...Stalin kendini İvan'ın 20.
yüzyıldaki reenkarnasyonu olarak görmekteydi...Çar Müthiş İvan Rusya'nın Kurucu
babasıydı...
Stalin, yönetmen Sergei Eisenstein'a bir Çar Ivan filmi
sipariş etti..."Иван Грозный, Ivan Grozniy-Ivan the Terrible-Müthiş
Ivan" Alma Ata Kazakistan'da çekildi...Hem de Almanlarla savaş tüm hızıyla
sürerken...1941-1945 arasında Almanlar 27 milyon Rusya vatandaşını öldürürken
bu film çekildi...
Ataları Litvanya Tatarlarından gelen Müthiş İvan’ın annesi
Yelena Glinskaya, Altın Ordu hanı Berdibek kızı Tulunbek-hanım’ın torunuydu...