Çocuklar bilmedikleri, görmedikleri, öğrenmedikleri şeylerden çok korkarlar. Deprem de çok anlatılmayan üzerine düşülmeyen doğal afetlerimizden birisi. Kahramanmaraş depreminin ardından çocukların korku, duygu dolu, hüzünlü bakışlarını görüyoruz. Geleceğimiz, evlatlarımızın hissettiği kötü duyguların sorumlusu bizleriz. Nedeni çok açık ve net. Çocuklarımızı afetlere hem fiziksel hem de psikolojik olarak hazırlamıyoruz.

Yaşadığı bölgenin jeolojisini, ekolojisini, coğrafyasını tanıyan çocuklar yetiştirmek, geleceğin tedbirli, bilinçli toplumlarını oluşturmak demektir. Bunun için de ilkokuldan lise eğitimine kadar Anadolu’nun genç oluşumlu kuşakta yer aldığını, dünyanın en etkin deprem kuşaklarının biri üzerinde bulunduğunu temel seviyeden başlayarak vermek, ülkemizde yaşanan ve yaşanması beklenen depremlere karşı, bilinçlenme konusunda en etkili çözüm yollarından biri olabilir.

Afetlere karşı en büyük kozumuz eğitim olmalı. İyi ve geniş kapsamlı anlatılmış bir müfredatın üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey yoktur. Yılda 2 veya 3 kez düzenlenmiş olan tatbikatlar yeterli değildir. Ülkemizi tanıma ve afetlerle mücadele konusunda eğitimler arttırılmalı, okul müfredatlarında daha fazla yer verilmelidir.

Uzman Coğrafyacı- Jeomorfolog ve aynı zamanda Coğrafya Öğretmeni Rukiye TOYRAN ile yaptığım görüşmede dile getirilmeyen ve göz ardı edilen çok önemli bir noktaya değinmişti. Deprem sonrası büyük üzüntü duyduğunu, yaşanılan afet öncesi ve sonrasında hazırlıklı olmadığımızı dile getirdi. Sözlerine şu şekilde devam etti;

Depremin neden olduğu sarsıntılar, çürük binaların yıkılmasına, bir kez daha sevdiklerimizi kaybetmemize sebep oldu. Coğrafya insan ve mekan arasındaki ilişkiyi inceleyen bilimdir. Coğrafya bilimi bizlere doğayı anlamayı, ona uygun şekilde yaşamayı, afet riskinin olduğu sahaların belirlenmesi, zemin kalitesinin tarım, sanayi, yerleşme gibi hangi unsurlar için uygun olup olmadığı konusunda planlamalar yapılmamıza yardımcı olur. Kahramanmaraş'taki yıkımın büyük bölümü gevşek zeminler oluşturan alüvyon türü kayaçlar üzerindeki alüvyon ovalar üzerinde gerçekleşmiştir. Yerel yönetimlerde Coğrafyacılara yer verilmesi, mekânsal planlama çalışmalarında, arazi kullanımı ve arazi kullanım kabiliyeti sınıflarının belirlenmesinde önemli katkılar sunacaktır. Coğrafya bilimini ülke – başkent ezberlemekten ibaret sanılması sonucu MEB müfredatında azaltılması ile sonuçlanmıştır. Halk bazında bilinçlendirilmesi adına müfredattaki Coğrafya dersi arttırılmalıdır. Coğrafya Hayattır, Hayat Seçmeli Olamaz.