Sözlerime nereden başlayacağımı bilemiyorum, ancak bu konunun sizlere ulaşması gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden duygularımı paylaşmak amacıyla bu yazıyı kaleme aldım. Belki de çevreye duyarlı olan ve benimle aynı hisleri paylaşanlar vardır…
Antalya son yıllarda, turizm potansiyeli ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken bir destinasyon haline geldi. Asırlardır birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı tarihi, masmavi denizi ve muhteşem doğal manzaralarıyla göz kamaştıran bu kent, her yıl yerli ve yabancı binlerce turisti ağırlıyor. Son dönemde yaptığım arazi çalışmalarımda, bir botanik araştırmacısı olarak en fazla dikkatimi çeken nokta, Toros Dağları'nın batısından doğusuna kadar şirketlerin dağları talan etmesi oldu. Manzaraya karşı oturup baktığımda bu durumu bir farenin peyniri kemirmesine benzetiyorum...
Dağlar şirketlerin esiri olmuş…
Antalya'nın en önemli karakteristik özelliklerinden biri olan sıra sıra dizilmiş dağları ve tepeleri, mermer ocaklarının her geçen gün artmasıyla beraber bozulmaktadır. Toroslar, yıllar boyunca doğanın muhteşem bir eseri olarak oluşmuştur ve Antalya'nın kimliğinin bir parçası haline gelmiştir. Ancak, mermer ocaklarının yayılmasıyla doğal silüetin giderek tahrip olduğunu ve yerini çıplak, boşluklarla dolu manzaraların aldığını üzülerek belirtmek isterim. Bu manzara değişimi, yerel halkı ve turistleri derinden etkilemektedir…
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, ancak şehir merkezine doğru yavaş yavaş ilerleyen mermer ocaklarının farkında mısınız? Çok uzaklaşmayalım, Antalya Sarısu Plajı’nın kuzey tarafında yer alan alanların kademeli olarak mermer ocaklarına dönüştüğünü biliyor musunuz?
Doğal güzelliklerin yanı sıra, mermer ocaklarının çevreye verdiği zararlar da göz ardı edilemez. Yüzlerce ağaç kesilerek yok ediliyor, habitatlar tahrip oluyor ve yer altı su kaynakları kirleniyor. Bunlar, ekosistem üzerinde derin etkiler yaratan süreçlerdir. Ayrıca, ocaklardan kaynaklanan toz ve duman, havayı kirletmekte ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Doğa ve insan sağlığı arasında hassas bir denge bulunmaktadır.
Şehir merkezine yakın bir mermer ocağı, sosyal etkiler açısından da önemli sorunlar ortaya çıkarabilir. Ocağın faaliyetleri, çevrede yaşayan insanların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Gürültü kirliliği, toz ve hava kirliliği gibi faktörler, sağlık sorunlarına, uyku problemlerine ve stres gibi psikolojik etkilere yol açabilir. Ayrıca, turizm açısından da olumsuz bir etki yaratır. Şehir merkezi, genellikle turistlerin yoğun olduğu bir bölgedir ve mermer ocaklarının görüntüsü, turistlerin ziyaret motivasyonunu azaltabilir ve turizm gelirlerini olumsuz etkileyebilir.
Antalya, turizm endüstrisi ve doğal güzellikleriyle benzersiz bir bölgedir. Ancak, mermer ocaklarının yayılmasıyla bu benzersizlik kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hem yerel halkın hem de turistlerin katkılarıyla bu sorunun çözümüne odaklanmalıyız. Mermer ocaklarına karşı çevre bilincini artırmak, sürdürülebilir çözümler üretmek ve Antalya'nın doğal güzelliklerini korumak için birlikte hareket etmeliyiz. Bu, gelecek nesillere yaşanabilir ve eşsiz bir Antalya bırakmamız için önemli bir adımdır…