Ülkenin en ücra köylerinden, kasabalarından çıkıp ülkenin en önemli makamlarında oturmak Cumhuriyet sayesindeyken değerini bilmemek, tartıştırmak ne acı. Ne utanılacak şey Cumhuriyet resepsiyonlarını birilerine göre şekillendirmek…
Ankara’da da durum aynı, Antalya’da da. Son yirmi yıldır neredeyse tartışılmayan bir resepsiyon kalmadı. Hep davet krizi, ambargolu kişi ve kurumları tartıştık…
Bir de her milli bayramda hastalananlar var…
Ya kulaktan ya solunum yolundan illa bir rahatsızlık var…
Biz de 99. yılında Cumhuriyet Resepsiyonu’nda ambargolu kurumlardan biriyiz. Yıllarca çeşitli zamanlarda ya gazetemiz ambargo yedi abone yapılmadı ya da davetlerde şahsımıza ambargo uygulandı…
İşte son ambargo gazetemiz
sahiplerine…
Bu bizim için bir eksiklik olmadığı gibi aksine rahatsızlık verdiysek doğru yolda olduğumuzun resmidir. Ancak hiç kimsenin Cumhuriyet Resepsiyonu’nu kafasına göre toplama hakkı yok…
Bu Cumhuriyet hepimizin…
Bize her gün Cumhuriyet, her yer Cumhuriyet…
Bu arada geçen yılki resepsiyona katılıp eksiklikleri sosyal medyadan paylaşmış, haber de
yapmıştık…
Siyahlar içinde süslenen balo salonunda bayraksız, marşsız sönük bir kutlama yapılmıştı…
Sanki matem günü gibiydi…
Oysa her yıl büyük coşkuyla kutlanırdı, Cumhuriyet…
Bu yıl ise tamda 100. yıla 1 kala, davet krizi ile gündeme geldi Antalya. İşin garibi hiçbir basın örgütünden de ses yok. Ne bir sorgu ne bir açıklama…
Artık ya görmüyorlar ya bilmiyorlar ya duymuyorlar…
Ya da Valilik ile temasları yok. Bu arada daha dün bir açılış dolayısıyla bir aradaydı Sayın Vali gazetecilerle…
Acaba içlerinden biri çıkıp sormuş mudur, “Sayın Vali, gazete sahiplerine neden davet yok?” diye…
Belki Vali’nin de haberi yoktur bilinmez…
Ama her ne olursa olsun sonuç kabul edilemez…
Anadolu basınının, milli mücadelenin ateşinin yayılmasında önemli hizmetleri vardır ve bu hizmetleri kimse yok sayamaz, değersizleştiremez…
Atatürk’ün emaneti Cumhuriyet’i sonsuza dek yaşatacak olan millettir…
Ve millet bu azim ve
kararlılıktadır…
Kim ne düşünürse düşünsün…