31 Mart Yerel seçimi sonuçları muhalafet için heyecan, umut ve yeni beklentiler ortaya çıkarırken, iktidar çevrelerinde telaş ve durumdan vazife çıkarma halleri yarattı.
Seçmen tabanında kendini gösteren toplumsal mutabakat, halkı çantada keklik gören sağlı sollu siyaset erbabını bir kez saha şoke etti.
Bu şok hali nedeniyle olsa gerek, kazananlar boy boy teşekkür ilanlarıyla, sokaklara taşan mazbata törenleriyle göreve başlarlarken, kaybedenler olabildiğince itiraz ve seçim tekrarı yollarını zorlayarak, meseleyi seçmen iradesinin çok gerisinde ve alabildiğine kişiselleştirerek ele aldıklarını bir kez daha ortaya koymuş oldular.
Seçimlere ilişkin ilk tespit olarak denilebilir ki, seçime katılan ve çoğunluk oylarını alan partiler, ne ekonomi politiği, ne siyaset tarzları ve ne de yönetim anlayışları olarak topluma yeni bir açılım sunmamışlardı.
Muhalefet, iktidarın toplumu yönetememe krizinin olumsuz yansımalarından medet umarken, iktidar cenahı ise eline geçirdiği kamu gücüne güvenerek, muhalefeti bölerek, hedef tahtalarına yapacağı atışlarla seçim başarısı elde edeceği hesabı yapıyordu.
İkinci önemli tespit, tek adam yönetiminin toplum çoğunluğunun hayatını daha da çaresiz ve çekilmez hale getirirken, yakın gelecek için umut vermemesi ve buradan hareketle Cumhur İttifakı adayları karşısında kazanabilecek muhalefet adayının desteklenmesi fikrinin bu seçimlerin ana dinamiğini oluşturmasıdır.
Böylece hiç umulmadık yerlerde dahi seçim kazanan CHP 1. Parti haline geldi.
Üçüncü dikkati çeken tespit, seçmen tabanının önemli bir kesimi kendisiyle çelişmemeye özen göstererek bir adım sağa ve bir adım sola yönelerek iktidar karşısındaki tepkisini ortaya koymuş olmasıdır. Böylece Cumhur İttifakında AKP ve MHP erirken, yer yer HÜDAPAR ve daha çok YRP oylarını artırdı. CHP de ağırlıklı olarak merkez sağa yakın oyları bünyesinde toplamış görünüyor.
Bu haliyle kriz koşulları Siyasal İslamın radikalleşme seçeneklerini geliştirirken, CHP yi merkez sağ ve merkez sol koalisyonunun adresi olmaya hazırlıyor.
Birinci tespitin doğal bir sonucu olarak mevcut egemenlik ilişkileri yerli yerinde duruyor. Siyasi irade yerel ölçekte de toplumsal desteğini kısmen iane/iaşe yollarıyla sağlama yolunu tercih ederken, yerel yönetimlere yüklenen işlev gereği kamu kaynakları sermaye çevrelerine aktarılmaya devam edecek.
Bu nedenle başta sağlıklı çevrede yaşama ve barınma hakkı, ulaşım hakkı, kamusal alanlardan ve imkanlardan eşit ve serbestçe yararlanma hakkı, doğal, tarihsel, kültürel değerlerin korunarak toplumcu politikaları esas alan denetlenebilir, şeffaf, katılımcı gerçekten sosyal belediyecilik anlayışının hayat bulması, toplumsal dinamiklerin bu yolda örgütlenerek mücadele vermelerini bekleyecek…
Yine ikinci tespitin bir uzantısı olarak, eşitsiz yaşam koşullarını, çaresizlik hallerini ve bağımlılık ilişkilerini takdiri ilahi olarak takdim eden, bu statükonun şöyle veya böyle sürdürülmesine vesile olan tedavüldeki siyaset anlayışının geriletilmesi ise emek ve demokrasi güçlerinin el birliği içinde hareket etmeleri, farklılıklarımızla birlikte yaşamsal değerlerimizi her alanda inatla savunmaları ile mümkün olacak…
Üçüncü tespit ile tanık olunduğu gibi, ‘bu halk bana mecbur edalarıyla merkezi yönetim ile uyumlu oy kullanmazsanız hizmet alamazsınız tehdidinde saklı olan diktatoryal yaklaşımlar her toplumda er ya da geç, ama bir şekilde gereken cevabı bulacaktır.
Bu seçimde gerçekleştiği gibi, sürekli düşmanlaştırılmak istenen muhalifler, itilmiş kakılmış muamelesi gören dar ve sabit gelirli emekçiler/emekliler, kendilerini her an tehdit altında gören kadınlar, geleceksizlik hissiyle umutsuzluğa sevk edilen gençler, güce tapınmanın, kurtarıcılara bel bağlamanın çıkmaz bir yol olduğunu fark edenler kısmen de olsa sandıkta eylem birliğini sağladılar.
Şimdi sandıktan çıkma, toplumun ortak çıkarları için yaşamın içinde var olma, temas kurma, yaşam alanlarımız için örgütlenme, kendimizle ilgili karar süreçlerini yakından izleme ve müdahil olma zamanıdır…