Son zamanlarda Antalya ve CHP'de yaşanan bazı olayları görünce, bugün sadece iki fıkra yazayım edim.

--Birisi Ağa'ya Maraba'nın, "ağa traktörün direksiyonunda köyden kasabaya giderken de sen vardın, şimdi köye geri dönüyoruz, direksiyonda yine sen varsın" dediği;

--Diğeri de, "üç tel saçı olan bir adam", berbere gider traş olaya gider. Berber, adama "nasıl tarıyorsanız ona göre traş edeyim" der.

--Adam da, "birini sağa, birini sola, diğerini de arkaya."

--Traş olurken, berber saç telinin birini koparır, adama bakar, adam da "devam et", derken biri daha kopar, berber adamın yüzünde bakar, adam telaşsız koltuktan toparlanır, "bırak kardeşim DAĞINIK KALSIN!.." der ve kalkar, gider.

--Hani Lewis Carroll'un Alice Harikalar Diyarında anlattığı masalımsı öyküde olduğu gibi, "Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin bir önemi yoktur".

--Gelinen noktada herkes, bir şeyler yapıyor, emek harcıyor, özveride bulunuyor; sonuç bir hiç. Bir arpa boyu yol alınmıyor. Herkes yerinde patinaj edip duruyor.

--Ha, bazılarının patinaj etmeleri, onların lehine ve işine geliyor, çoğu kişinin ise, lastikleri aşınıyor.

--O yüzden ben size, bir korsan öyküsü anlatayım.

--Avrupalı bir arkeolog, Ant dağlarının tepesinde İNKA Medeniyetini araştırmak için, İnka Harabelerine gider. Bilindiği gibi, İknalarda krallar kutsaldır, kullandıkları her şeyleri özel ve som altındandır.

--Araştırmalarını bitirip, memleketine dönecek araştırmacı da, hatıra olsun diye çantasına bir kaç parça altından kaşık, bıçak vb atar.

--Yaşam bu, hep ne oldum diye yaşanır ama, gün gelir, "ne olacağım" diye niye düşünmedim sorusunu sordurur insana.

--Gün gelir Arkeolog yoksullaşır, para sıkıntısı çekmeye başlar. İnka Harabelerinden aldığı altın malzemeler gelir aklına ve sandıktan çıkartır, bir kuyumcu-antikacıya satar.

--Eeee bizim atalar da "hazıra dağ dayanmaz" derler ya; O para da biter, bir diğer parca, bir diğer parca derken, antikacının dikkatini çeker ve bunu bir meyhane akşamı, arkadaşları ile paylaşır.

--Bunu duyan korsanlar, hemen arkeoloğu bulurlar ve rehberlik yapmasını isterler. Arkeolog, yol uzun And Dağlarında, Peru'da Cusco şehrinde bir dağının 3.500 m yüksekliklerinde zirvede, Urubamba Vadisinde dese de, korsanlar yola çıkmaya kararlıdırlar.

--Bir korsan gemisi hazırlanır ve yol çıkarlar. Uzun bir yolculuktan sonra limana demirlerler ve yaşlı İnka rehberini bir meyhanede bulurlar.

--İnka hükümdarı Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yıllarında bölgede kurulan medeniyeti gezmek istediklerini söyleyerek, sabah erkenden yola çıkmak üzere anlaşırlar.

--Erzaklarını sırt çantalarına yükleyen korsanlar ile İnka rehberi yola çıkıp, sarp ve yüksek Ant dağlarına tırmanmaya başlarlar.

--Yaşlı Rehber, her 300-400 metre tırmandıktan sonra bir mola veriyor ve korsanları dinlendiriyor.

--Bir iki moldan sonra, altı aylık yolculukta dinlenmiş, altınlara tez kavuşmak için heyecanlanan korsanlar, rehbere isyan ederler.

--Bir an önce tırmanalım, yola çıkalım, biz yorulmayız!..

--Deneyimli rehber sakin sakin anlatır:

--"Çok hızlı tırmanıyoruz, ruhlarımızın bize yetişmesi için, OTURUP BİRAZ DİNLENMEMİZ GEREK!.."

--Bu aralar, COVID-19 dünya salgını, ekonomik sorunlar, yönetim soruları ve çıkışsızlık derken toplum ve insanlar gerçekten bunalmış durumda; burnundan soluyor ama, burunlar maskeden görünmüyor.

--Uzun zamandır uzak kaldığım Ankara'yı arabam ile bir dolaşayım dedim; Kızılay, Tunalı Hilmi Caddesini görünce içim "cızz etti." Kendimi bir başka dünyada hissettim.

--Caddelerde birer ikişer yürüyen maskeli, göründüğü kadarıyla bezgin ve gönül yorgunu insanlar, kapalı ya da öylesine açılmış dükkanlar, soğuk caddeler ve sokaklar.

--Halkın bildiği, yaşadığı sorunları dillendiren siyasiler ve siyasi söylemler. Çok üzgünüm ki, halka sunulan, halkın insadığı projeler pek yok, olsa da inanılılık sorunu almış başını gidiyor.

--Yepyeni bir dünyada, yepyeni bir ekonomik ve üretim düzeni kuruluyor ve sistemi yaygınlaşıyor. Yaygılaştırlıyor.

--İnsan yaşamı, çalışma yaşamı ve özel yaşamlar savruluyor ama, herkes eski türküleri çığrımakta; ya da yeni bir iki alafranga çalgı, çengi ekleyerek durum idare edilmektedir.

--Egolarınız yüzünden hepimiz batıyoruz.

--Çoğunuzun sorumsuzluğu ve vurdumduymazlığı ile de çok şeyi kaybettiğimizi umarım çok geç anlamayız.

--Bari yazılanları, söylenenleri, dinlemiyor, dinlemek istemiyorsunuz,

--oturup başınızı iki elinizin arasına alıp da bir düşünün;

--Bu gidiş nereye ve kimler ile diye ya!