Bazen kendime soruyorum, 1900'lü yıllarda yaşayanlar hep birlikte mezarlardan çıksalar ve hepimizin karşısına geçseler, sonra da yaşadıklarını ve yaptıklarını anlatsalar; olanlar ve gelinen durum karşısında "nedir bu hal?" deseler, ne yanıt verebiliriz diye.

--Tabi yanıtı, pişkin pişkin gülenler, kıs kıs gülüp ellerini oğuşturanlar, tarihe karşı soysuz ve sorumsuz olanlar mı verecekler yoksa her zaman ki gibi, her şeye her zaman bedel ödeyenler mi, verecekler!..

--Dün 22 Aralık, en uzun günün sabahı idi 2019'da. Artık herkes gözünün önünde olanı görmediği için dürbün ile bakıyorlar olanlara ve olaylara.

--Dürbün enteresan bir alettir, düzgün tutar ve ayarlarını iyi yapar iseniz, istediğinizi istediğiniz netlikte gösterir.

--Bir de dürbünü ters tutanlar vardır, iyi niyet ile ya da değil. Dürbünü ters tutar ve bakar iseniz de, burnunuzun dibindekini bile kilometrelerce uzakta gösterir.

--İlk zamanlar sadece ders kitaplarında bir kaç paragraflık bilgi olarak geçen SARIKAMIŞ HAREKATI/FAİCİASI/OLAYI ne dersek diyelim, artık sosyal medyanın da etkisi ile en ince ayrıntısına kadar inceleniyor ve paylaşılıyor. Ne güzel.

--Bugün ise 23 Aralık. Ankara'da soğuk rüzgarlar esiyor ama diğer yerlerde hava ve durum ne bilemiyorum.

--Ülke işgal altında. İstanbul'da İstanbul Hükümeti, ordu Komutanı-Genel Kurmay Başkanı bile Alan General. Üretmeden tüketen bir Osmanlı, en son Kırım savaşına kadar durumu idare ediyor, o vergisi, bu vergisi diye diye, olmayınca da, matbaa gavur icadı, fabrika yapmak için de bilgi ve sermaye gerekti, Cumhuriyet ile bir gecede cahil olmadan önce çok "okur yazar olduğumuzdan"(!?), yabancı tefeci ve bankerlerden borç almak gerekti.

--"Borç yiğidin kamçısı" idi ama, ortada borç olup, yiğit de olmayınca, hesabı ödemek ahaliye kalmıştı. Hoop İngiliz, Fransız, Alman, Avusturya-Macaristan ve İtalyan bankerleri

temsil eden 5 yabancının yanında Osmanlının 2 temsilcisi ile Düyun-u Umumiye kurulmuştu bile, tütünden tuza her şeyden para tahsil etmek için.

--Yani Osmanlı Sarayında bile neredeyse "Osman" kalmamıştı.

--1919'u, Amasya Genelgesini, Sivas-Erzurum Kongrelerini biliriz, derken bir 29 Ekim 1920' de bu toprakları ve yaşayan halkları bir arda tutmak ve toplamak için TBMM kurulmuştu.

--Sakarya Savaşı, Başkomutanlık Meydan Muharebesi derken 1922'nin Eylül başlarında Ülkenin Yurtsever Asker, Sivil İnsanları hep birlikte kurtuluşa karar vermişlerdi.

--Ve 1923'ün Nisan'ında CUMHURİYET ilan ediliyor, ardında da temmuzunda LOZAN Antlaşması yapılıyordu.

--Zaman su gibi akmıyor. Zaman bedel ödete ödete geçiyordu.

--Derken, yıl 1930 oluyor. 23.ARALIK olmuş; Genç CUMHURİYET kurum ve kuruluşlarını, ilkelerini, yasalarını yavaş yavaş oluşturmaya, yerleştirmeye çabalıyor. Halk, bir heyecan içinde, el ele, gönül gönüle!...

--AMA BİRLERİ RAHATSIZ!...hen de çok rahatsız..

---Hilafet kaldırılmış, Tekke ve Zâviyeler kapatılmış,

---YENİ ANAYASA yapılmış ve Türk Medeni Yasası kabul edilmiş,

---Kadınlara Siyasi hakları verilmiş,

---Çok partili siyasi yaşama geçme çabaları deneniyor,

---Eğitim Birliği sağlanıyor ve HARF DEVRİMİ yapılıyor,

---Öşür/Aşar Vergisi (Osmanlı- Müslüman çiftçiden alınan %10'luk vergi) ve Galata Köprüsü geçiş ücreti kaldırılmış!.. .

--Bazılarının huyudur, kanı kan ile yıkamak.

--Düşman İzmir'den kovuldu ya, İzmir'den girmek gerekti.

--DERKEN bir sabah 23.Aralık.1930'da MENEMEN'de İngiliz Ajanı olduğu belgeli Nakişbendi Şeyhi Derviş Mehmet ve kandırdığı cami cemaati ile birlikte sabah namazından sonra, CAMİDEN ALDIĞI yeşil Sancak ile HİLAFET İLAN EDEREK, MENEMEN Meydanına dikilir.

---Öğleye kadar sancağın etrafında dönerek, ilan ettikleri Hilafeti duyururlar. Olayı haber alan yetkililer, İlçenin Jandarma Komutanı, genç ve Çağdaş Cumhuriyetin ÖĞRETMENİ, Asteğmen Mustafa Fehmi KUBİLAY'ı, olayı engellemesi için görevlendirirler. Bir manga askeri ile olay yerine giderler ama İsyancılar kalabalık ve silahlıdır, KUBİLAY'ı yaralarlar. Cami avlusuna olayları yatıştırmak için giden Kubilay'ın başını oracıkta Derviş Mehmet, testere bıçağı ile keserek meydanda ve sokaklarda dolaştırır.

--Ve bugün aradan 89 yıl geçmiştir.

--Çağdaş, Gelişmiş toplumlar, yönlerini hep ileriye, geleceğe dönerler. Bilgi ve Tarihten bir ders alırlar!..

---Çağdaşlık ve Gelişmişlikten nasibini alamayan toplumlar ise oldukları yerlerde döner dururlar!..

 

--Genç Asteğmen Öğretmen KUBİLAY soruyor, size.

---Bazıları "TARİH, TEKRARDAN İBARETTİR!..." derler...

---Bazıları da, "HİÇ İBRET(olumsuz örnek) ALINSAYDI, TARİH, TEKERRÜRDEN İBARET OLUR MUYDU!..."

--Bir kaç gün önce, Katara-Arap sermayesi gelsin diye şeriat yasası çıkarttınız, her geçen günü şeriata pirin veriyorsunuz. O kadar ki, yönetimi ele geçirmek için darbe bile oldu.

--Bir şeyleri görmek için daha ne olmasını bekliyorsunuz?

--89 yıl önce ben neden yaşamımı yitirdim. Öldüm. Şehit oldum?

--Ben bu soruya yanıt veremiyorum . Utanıyorum.

--SİZ ne yanıt verirsiniz bilemem? Kubilay gelinen noktayı sorguluyor, AMA BİRLERİ HÂLÂ Cumhuriyetten RAHATSIZ , bunu bilin!..

-- Siz, dürbünün neresinden bakıyorsunuz bilemem ama

Bu yazılar bile son olabilir. Anmalar gibi.