Henüz ortaokula gidiyorum içimde inanılmaz bir heyecan var. Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde yaşıyoruz. Okulda müdürümüz yanıma geldi ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı için yurtdışından misafir çocuklar geleceğini, misafir etmek isteyip istemediğimi sordu.
Hiç düşünmeden kabul ettim, çok heyecanlanmıştım. Nasıl bir çocuk geliyordu, acaba hangi ülkeden geliyordu nasıl anlaşacaktık? Her gün kafamda tuhaf bir soru ile uyanıyordum çok heyecanlı idim. Odamı topladım, kendimce hazırlıklar yaptım. Annem geleneksel yemeğimiz sepi dediğimiz yufka ekmek üzerine bulgur pilavını döküp tavuk etleri ile birlikte yediğimiz bir yemek yaptı. Uzun ve heyecanlı bekleyiş sonunda çocuklar otobüsten indiler. Öğretmenim benimle kalacak olan çocuğu benimle tanıştırmaya çalıştı ama dilini bilmiyor. Çocuk Lübnanlı esmer, hafif şaşı, etnik kıyafetleri de yoktu. Oysaki kafamda hep onların etnik kıyafetleri ile geleceği düşüncesi vardı. Çocuk adını söyledi ama zerre aklımda kalmadı. Çocuğu evimize götürdüm ama hiç konuşamıyoruz birbirimize sadece işaretler ile bir şeyleri gösteriyoruz sonrasında eve geldik ve çocuk annemin yaptığı yemekleri büyük bir iştahla yedi. Şimdi düşününce çocuk ve ailesi bence çok cesaretli. Annesi babası yanında olmadan hiç tanımadığı bir ailede kalıyor. Çocuğun ve ailesinin yaşadığı heyecan hiç düşünemiyorum. O zamanlar cep telefonu da yok. Çocukla biraz sohbet etmeye çalıştım ama hiç bir şey anlatamadım, çocuk da anlatamadı. Bana bozuk paralar verdi, kendi ülkesine ait. O gün bir para koleksiyonu yapmaya karar vermiştim. Ben de ona bozuk para üzerinde karanfil deseni, arkasında Atatürk resmî olan 10 bin Lira verdim. Çocuk bozuk paraları baya inceledi. Sonra gözlerini kocaman açıp Atatürk diyebilmişti. Atatürk resmini görünce yakın akrabasını görmüş gibi sevindi. Tanıdık biri ile karşılaşmış gibi idi. Çocuk Türkiye hakkında araştırma yaparak gelmiş olması beni mutlu etti. Sonra içinde dünya haritasının da olduğu bir ansiklopediden Lübnan’ın ve Türkiye’nin yerine baktık kendi ülkesini haritada görünce gene heyecanlanmıştı bana bir sürü şey anlatmaya çalıştı. Saat geç oldu ve artık uyku zamanı. Ertesi gün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı idi gösteriler hazırladık her yeri süsledik. Bando ekibimiz tüm ilçeyi dolaştı bayraklar, balonla, ütülü kolalı dantel yakalarımız, örgülü saçlarımız fırfırlı beyaz çoraplarımız çiçek gibi olmuştu tüm çocuklar. TBMM’nin açılışını, Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı tüm dünya çocukları ile beraber çocuk eşitliği ve hümanist duygularımız ile kutladık, aramızda hiç bir ticari, dini, siyasi bir beklenti yoktu. Biz yeni arkadaş edinmenin, ülkemizi, kendimizi tanımanın heyecanı ile sadece çocuk olarak mutlu olmuştuk. O gün anladım ki TBMM’nin açılış günü olan 23 Nisan, tüm insanlara karşı hümanist, sevgi dolu, ihanetten uzak, barışı ve birlikteliği düşünerek çocuklara armağan edilmiş. Atatürk çocuk sevgisinden, dostluğundan, yenilikçiliğinden feyz almaları için bu günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak düşünmüş.
Şimdi bakıyorum ülkemizin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve bazı devlet büyüklerimiz 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamaya gitmiyor. Bunun sebebini gerçekten çok merak ediyorum. Dünyanın öbür ucundan hayatında bir kere bile görmediği yere ailesinden uzak bir çocuk gelebiliyor ve bu ülkenin milli değerlerine saygı gösterip İstiklal Marşı’nda saygı duruşunda duruyor ama bizim ülkemizi yöneten insanlar tenezzül edip Anıtkabir’e gitmek istemiyor. Dünyanın herhangi bir yerinde ki çocuk kadar da olamıyoruz yani. Ayrıca son yıllarda o çocukların gelmesi için de artık bir organizasyon yapılmıyor. Oysaki tüm dünya çocuklarının bayramı. Çocukların bayramı bile kıskanılıyor bu ülkede.
Türk gençliğine ve tüm dünya çocuklarına olan inancım yüksek. Bu dünyayı çocuklar güzelleştirecek. Yaşasın 23 NİSAN.