Her yıl
bütün dünya ile birlikte ülkemizde de kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı (Emek ve
Dayanışma Günü), bu yıl da yurdun çeşitli kentlerinde ve değişik İşçi
Sendikaların öncülüğünde yapılan yürüyüş ve törenlerle kutlanmıştır. Tabii buna
“kutlamak” denirse…
Bayrama işçiden
çok, çeşitli Sivil Toplum Örgütleri ile bir kısım milletvekilli ve yurttaşlar
dışında, devlet katından kimsenin katılmadığı görülmüştür. Buna geçtiğimiz
günlerde alınan Baskın seçim kararı üzerine Türkiye’nin seçim atmosferine girmesinin
neden olduğu söylenebilir mi bilmiyorum. Ancak emeğiyle ülkemizin kalkınıp
gelişmesinde büyük katkısı olan işçi ve emekçilerimizin bu evrensel nitelikteki
Resmi Bayramına, Bakanlık düzeyinde de olsa birilerinin katılması beklenirdi ama,
devletin tepelerinden katılan kimse olmamıştır.
Medyanın Sessizliği
Öte
yandan, Doğan Medya gurubunun bilinen nedenlerle satılmasından sonra %90’nı siyasal
iktidarın eline geçen genel Medyanın, birkaç gazete ve TV kanalı dışında beklenen
ilgiyi gösterdiği de söylenemez. Söylenemez çünkü, kutlanması bile devletçe
belirlenen alanlarda yapılan İstanbul’daki Bayram töreninde DİSK Genel
Sekreteri Sayın Arzu ÇERKEZOĞLU’nun,
“Bu 1 Mayıs, ülkemizin tek kişinin
ağzından çıkan sözle yönetilmesine emekçinin itirazıdır” diyerek başladığı
konuşmasına kulak verip itirazlarını, istem ve önerilerini halka duyurmak,
sorunlarını dile getirmek, çözüm yollarını araştırmak, yaşanan gelişmelerden
yurttaşları doğru olarak bilgilendirmek, toplumum ‘ortak sesi’ olan Medyanın başat görevi değil midir? Yoksa bütün
bunlar bir tevatür (yaygın söylenti) de biz mi yanılıyoruz anlayamadık doğrusu…
Peki, yalnız
bunlar mı? O gün muhalefet partileri, yerel yönetimler, toplum katında ağırlığı
olan Sivil Toplum Örgütleri, işçi dostu aydınlar ve halk neredeydi, bir gören
ve bilen var mı?
O zaman Eyy Medya, Eyy Muhalefet, Eyy Halk; nedir bu sessizlik, bu edilgenlik, bu biat!
Cumhurbaşkanlığı Mesajı
Öyle sanıyoruz
ki bütün bunların nedenlerini anlayabilmek için Bayramdan bir gün önce Cumhurbaşkanlığınca
yayımlanan 1 Mayıs Mesajını okumak gerekir. Bu mesajda, işçi ve emekçinin
giderek ağırlaşan yaşam koşulları, önlenemeyen iş cinayetleri, işsizliğin tavan
yaptığı, kısacası çalışanların yana yana kül olduğu bir ortamda, “15 yılda emekçilerin hak ve hukukunu
gözetmeye, sorunlarını devlet imkânları ve ülke kaynakları el verdiğince
çözmeye gayret ettik. …Çalışanların üretimden gelen güçlerini kullanmalarının,
haklı taleplerini demokratik yollardan göstermelerinin, sorunlarını müzakere
yoluyla halletmelerinin önünü açtık. Sahiden meselesi işçi hakkı olan,
gerçekten emekçilerin özlük hakları için mücadele eden sendikalarla, sivil
toplum kuruluşlarıyla şartsız, ön yargısız masaya oturduk, konuştuk, uzlaştık. …İşçilerimizin hakkının, hukukunun korunması
doğrultusunda yapılacak her türlü samimi çalışmayı desteklemeye devam edecek,
işçi ve emekçi kardeşlerimizle sonuna kadar kol kola, omuz omuza yürüyeceğiz.
Tüm dünyada birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü olarak kutlanan,
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün anlamına uygun şekilde, provokasyonlardan
uzak bir bayram havasında kutlanmasını, çalışanların sorunlarının dile
getirilmesine ve çözüm yollarına ışık tutmasına vesile olmasını temenni ediyorum”
denmesinden de anlaşılacağı üzere ilgili yerlere istek, vaat ve temenni
şeklinde gerekli mesajlar verilmiş bulunduğu için söyleyecek başkaca söze de
gerek kalmamıştır artık.
Sendikaların Ataleti Türkiye’de
sosyal devlet ilkesinin 1961 Anayasası ile benimsenmesinden sonra hızla gelişen
İşçi ve Memur sendikaları da, 2000’li yıllardan itibaren gerilemeye başlayarak
bugün çöküşün eşiğine gelmiştir. Sözü daha fazla uzatmadan şu kadarını
söyleyelim ki 1980’li yıllarda 40 Milyon nüfusu olan ülkemizde 4 Milyon
sendikalı işçimiz olduğu halde, bugün 80 Milyona ulaşan nüfusa karşın; 1.7 Milyon
sendikalı işçinin olması, bu gerçeği çarpıcı bir şekilde otaya koymaktadır
zaten. Sendika ağaları, bu ataletin nedenlerini hiç düşünüyorlar mı acaba?
Son Söz
Sonuç olarak, bütün bu açmazlardan
ülkemizi kurtarmanın çaresi de, OHAL koşullarında alınan Baskın Seçim Kararı
üzerine 24.06.2018 tarihinde yapılacak seçimler sonunda, sandıktan çıkacaktır
elbet. Bu bağlamda, yaptığı konuşmayla 1 Mayıs’a damgasını vuran sayın
ÇERKEZOĞLU’nun konuşmasında, “Bu ülkeyi
karanlığa teslim etmeyeceğiz, bu memleketi ‘kahreden ve yaratan ellerinizle’ bu
gidişi durduracak, bu ülkeyi yeniden karacağız” şeklindeki sözleri umut
vermiştir bize.
Haydi o
zaman kolay gelsin!