Yüce önderimiz, ulusal
kahramanımız, sevgili Atamız Mustafa Kemal ATATÜRK’ün heykelleri
üzerinden manevi kişiliğine karşı kimi hain odaklarca yapılan çirkin
saldırıların sürdüğü esefle görülmektedir. Bunun son örneğini, Mustafa Kemal’in
Kurtuluş savaşını başlatmak üzere ilk adımı attığı Samsun’daki Onur Anıtı’nın
yıkılmak istendiğini de yüreğimiz sızlayarak gördük. Yıkmaya kalkışanlar,
başaramayıp kaçmış olsalar da toplumun tepkisinin günlerce sürüp geniş
kitlelerce kınanması ve bunların sosyal Medya’ da yer alması nedeniyle
halkımızın böylesi saldırılara sessiz kalmadığını görmek sevindirmişti bizi.
Sevindirmiştir ama Atatürkçü
olduğuna kuşku duymadığımız kimi arkadaşların da somut olayda halkımızın
gösterdiği haklı tepkilere hiç değinmeden, öteden beri Atatürk’ün heykel ve
büstlerine karşı bağnaz ve gerici odaklarca yapılan saldırılara toplumun
tepkisiz kaldığını ileri sürerek, Atatürkçü olamadığımızın uluorta dile
getirmelerine de o kadar üzüldük.
ATATÜRK’ÜN YOLUNDAN SAPANLAR
Oysa bu arkadaşların haklı
olarak, gelmiş geçmiş tüm siyasal iktidarların öteden beri Atatürk ilke ve
devrimlerine özde aykırı düşen ve ülkenin yönetim biçimini (Cumhuriyet
Rejimini) değiştirmeye kadar varan uygulamaları ile bugünlere gelindiğini
anımsatıp; bizim de asıl tepkiyi onun heykellerine saldıranlara değil; ancak
Atatürk'ün yolundan sapan ve çağdışı kalmış uygulamalarla onun öğreti ve
eserlerini yıkan politikacılara karşı gösterilmesi gerektiğini belirtikten
sonra, ”Bunları yapmadığımız için Hiçbirimiz Mustafa Kemal
olamadığımız gibi gerçek Atatürkçü de değiliz” yargısına
varmasının, Atatürkçü yurttaşlar için haklı gerekçelerle yanlış sonuca
varılmasından başka bir anlamının olmadığı kanısındayız.
ESERLERİNE SAHİP ÇIKMAK
Bu eleştirilere karşı önce şunu
vurgulamak isteriz ki Atatürk'ün heykellerine saldıran bedbahtların amacı,
doğrudan heykele zarar vermek olmayıp Atatürk'ün düşünce ve eserlerini toplum
katında küçük düşürüp manevi kişiliğini itibarsızlaştırmak; kısacası heykelleri
üzerinden kötüleme/tahkir etmek kastı olduğu gözetildiğinde, bunlara tepki
göstermenin de heykellerine sahip çıkmak değil; tam da Atatürk'ün düşünce ve
eserlerini sahiplenmek olduğu yadsınamaz. Bu yüzden de halkımızın heykeline
yapılan saldırılara karşı tepki göstermesinin, Atatürkçülük olmadığını söylemek
doğru olmadığı gibi bunun, toplum psikolojisi ve duygudaşlığı (empatisi) ile
bağdaştıramadığımızı da belirtmek isteriz.
HER TÜRK ATATÜRKÇÜ’DÜR
Öte yandan, kadim Türk ulusunun
özellikle dil ve töre/kültür açısından yenilikçi ve devrimci karakteri ile
gizil/potansiyel bir güce sahip olduğu tarihsel bir gerçekliktir. Böylesine
şanlı bir toplumunun, Mustafa Kemal'in önderliğinde Türk Kurtuluş savaşı ile
istilacı Emperyalist devletleri hezimete uğratıp Cumhuriyet’in de ilanından
sonra, bir 'Kurtarıcı İlah' gibi gördüğü Atatürk'ü -gözleri
olup da sessiz kalan dilsiz şeytanlar dışında- gönülden sevdiğine
kuşku yoktur. Bu nedenle, onun heykellerine yapılan saldırıların, manevi
kişiliğine karşı yapılmış sayılarak tepki gösterilmesi ne kadar doğruysa; bunun
Atatürkçülük sayılmayıp, toplumun 'Atatürkçüler ve Atatürkçü
Olmayanlar' diye ikiye ayrılması da o kadar yanlıştır. Bize
göre, Türkiye'yi Vatan bilen ve Ne Mutlu Türküm Diyen
Herkes Türk'tür, Her Türk de Atatürkçüdür. Eşyanın doğasına da uygun
düşen bu savsöz/aforizma, hiç kuşku yok ki Türk toplumunun büyük çoğunluğu için
böyledir, bunun aksini savunmak da abestir, safsatadır.
İSTEMEDEN DE OLSA…
Sevgili Atamızın yol
göstericiliğine/mürşidine her zamankinden daha çok gereksinim duyduğumuz şu
sancılı günlerde, hiçbirimizin Atatürkçü olamadığının ileri
sürülmesinin; istemeden/sehven de olsa Atatürkçülerin töhmet altında
bırakılmasına neden olması bir yana, Atatürk'ün düşünce ve devrimlerini inançla
savundukları için Cumhuriyet düşmanı hainlerce katledilen onca devrim
şehitlerimize ve halen Atatürk’ün yolundan sapan karayobaz cahillere karşı
mücadelesini inanç ve kararlılıkla sürdüren yurtsever aydınlarımıza, hatta bunu
ortaya atanların da kendilerine karşı yaptıkları bir haksızlık olmuştur.
ATATÜRKÇÜLER TÜKENMEZ
Burada yeri gelmişken, Atatürk’e
ve onun heykellerine saldırarak, çamur atarak, katlederek Atatürkçüleri
yıldırıp tüketeceklerini sanan Emperyalist devletlerin yardakçısı hainlere de
şunu anımsatmak isteriz ki sahrada kum tanesi tükense de şehitlerimizin
kanlarıyla sulanan Türk yurdu Anadolu'da Atatürkçüler tükenmez, tüketmeye de
kimsenin gücü yetmez.
BAŞAT SORUNUMUZ VE ÇÖZÜMÜ
Sonuç olarak, bugün Türk toplumunun
Atatürkçülükle de Atatürkçülerle de bir sorunu yoktur. Ancak Emperyalist
devletlerin yörüngesinde ve onların sinsi ve çirkin emellerine hizmet eden,
onulmaz bir yara gibi yüreğimizi sızlatan, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı bir
iktidarın; ne yazıktır ki yaklaşık Yirmi yıldan beri yönetimde bulunması başat
sorunumuz yaramızdır ama, bu sorun da toplumu örgütleyecek bir liderin ortaya
çıkması ile tez zamanda aşılacaktır elbet.
Bunun nasıl olacağını merak
edenler için de hemen belirtelim ki sevgili Atamızın daha önce söylediği ve
doğruluğunu yine kendisinin yapıp kanıtladığı o ünlü sözünü anımsatmak isteriz:
"Kendi kişisel çıkarları için yabancılarla işbirliğine giren ve gücünü halktan almayan küçük bir azınlığın dışındaki tüm güçler; aralarındaki etnik, dinsel ve siyasal ayrılıkları erteleyerek, Ulusal Kurtuluş mücadelesi yolunda birleşmelidirler.”
Mustafa Kemal’e ve onun yoldaşı
Atatürkçülere, Derin Saygılarımızla…
Ertan URUNGA, (E) Askeri Yargıç
(*) Mustafa Kemal Atatürk’ün destansı yaşamının son On Sekiz yılına
sığdırdığı öğreti ve devrimleri, Dünya bilim çevrelerince “Kemalizm” olarak
anılmaktadır. Ancak onun amacı ideolojiler peşinde koşmak olmadığı için
izim’lere sıcak bakmadığı da bilindiğinden halkımızın ayni anlamda benimseyip
yaygın olarak kullandığı öztürkçe “Atatürkçülük” sözcüğünü
-kimi Kemalistlerin çekincesi olsa da- tercih ettiğimizi öncelikle belirtmek
isteriz.