Öncelikle belirtmek gerek ki; bu yazıyı “keyf alarak” değil, “hicap duyarak” kaleme alıyorum.
Önce EXPO 2016’nın neresinde olduğumu açıklayayım ki “kuyruk acısı” diyeceklerin çanını otlayalım.
İlk EXPO koordinasyon toplantısı yapıldıktan sonra üyesi olmaktan onur duyduğum Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı’na “Ben Antalyalıyım. Bir ‘gönüllü’ olarak EXPO için çalışmaya hazırım” diyen ama hiçbir şekilde ihtiyaç duyulmayan kişiyim.
Bir Antalyalı olarak tabii ki izliyorum, hala gazeteci yerine koyup soranlara yanıt vermeye çalışıyorum ama bu her zaman mümkün olamıyor.
Örneğin:
Aksu köprüsünü raylı sistemin nasıl aşacağını bilmiyorum. Tıpkı geçenlerde açıklanan ‘Varsak- Kızılırmak güzergahında Mevlana Kavşağı’nın nasıl aşılacağını bilemediğim gibi. EXPO ile tanıtım ve turizmi uçuracağını beyan edenler belki raylı sistemi uçuracaklardır.
Benim bireysel beklentim EXPO’nun Aksu’yu uçuracağı yönünde olsaydı Mandırlı’daki kooperatif hissemi satmazdım.
Önceki gün bi soru geldi: “Cumhurbaşkanı uhtesi ne kazandıracak?”
Sıkıntı psikolojik değil, fiziksel. Burada sorun yapılan hataların, ya da zamanında yapılmayan işlerin yumurtlanacağı bir folluk aranmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na “peygamber” sıfatı yükleyip “mucize” bekleyenler tabii ki vardır, ama ben onlardan değilim. O da İslam Peygamberi gibi bir faniidir.
Antalya Büyükşehir’i CHP alınca buraya yapılacak yatırımlar askıya alınmıştır. AKP Muratpaşa İlçe Başkanı “İspanya’da raylı sistem yok. Burada da gereksiz” demiş, hemen ardından istifa etmek durumunda kalmıştır.
Sadece bu mudur?
Genel Sekreter değiştirmekten, bütçenin nerede nasıl kullanılacağına karar verememekten, İspanya’daki fuara katılan turizmcilerin eline TÜRKÇE broşür tutuşturup “bunu da dağıtır mısınız? Denen günlerden nereye mi geldik? Türkiye’nin en önemli turizm fuarı olduğu söylenen EMİT’e.
EXPO’ya 80 gün var. “Türkiye’nin ilk EXPO’su” yollara dikilen tabelada kaldı, Antalya’nın bile olamadı. Adı “Uluslararası” olabilir ama sayısı şimdilik 20’yi bulmayan, beşinci sınıf ülkelerin “rica minnet” getirildiği bir “peyzaj festivali” haline geldi.
Acıttım mı?
Benim de içim acıdı….
EMİT’te Antalya Büyükşehir Belediyesi standında turizm adına hiç bir şey göremediğimde, dört bir yana yayılan ekranlarda “değişim” diyerek fonda ezan sesi ile camii projesi sunulurken içim acıdı. Camiye, dine karşı olduğumdan değil, inancın böyle alet edilişinden.
Evet acıdı….
Daha birkaç ay öncesi “bedelini ödeyip” aldığınız “Çiçek Şehir Antalya”nın oraya yansımadığını görünce acıdı.
Evet acıdı, hem de çok acıdı.
Aklımın erdiği günden bu yana Antalya’nın yetiştirdiği en vizyonlu politikacı, aynı zamanda turizmci kimliği olan Dışişileri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “kimse bulunmadığı için” EXPO standını ziyaret edemediğinde içim çok ama çok acıdı.
Hadi, zaten sorununuz var, şu Altın Portakal’ın misyonunu EXPO’ya yükleyin, “Uluslararası Peyzaj Festivali” yapın. Ödülleri de “En İyi Bahçıvan”, “En Yeni Saksı Çiçeği”, “En Başarılı Balkon Düzenlemesi” filan olarak verin.
Ekibinizin bu konuda tecrübesi zaten sabit bana ihtiyacınız yok.