İnönü Ruslara da asla güvenilemeyeceğini çok iyi biliyordu...

Ruslar bir zamanlar İsveç toprağı olan yerleri işgal ederek İsveç bataklıklarının üzerine 1703'te Saint Petersburg'u (bir ara bu şehrin adı LeninGrad'dı) inşa ettiler...

1932 

Başbakan İsmet İnönü ile Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Atatürk'ün temsilcisi olarak kendilerine eşlik eden Ankara’daki Sovyet Elçisi Suriç’le birlikte Rusya’ya gittiler. 25 Nisan 1932’de gemiyle İstanbul’dan Odesa’ya hareket eden heyet, oradan trenle ayın 28’inde Moskova’ya ulaştı. Başbakan Molotov ile Dışişleri Bakanı Litvinov kendilerini büyük bir törenle karşıladı. Eşinin yanında geziye katılan Mevhibe İnönü’ye büyük saygı gösterildi.Moskova’da bir hafta kalan İnönü, Stalin’le de görüştü. Kremlin’de Sovyet Devlet Başkanı Stalin başta olmak üzere üst düzey yetkililerle birçok görüşme yapıldı. Görüşmelerin ana teması ekonomik ilişkilerin geliştirilmesiydi. Görüşmelerin dışında Stalin, İsmet İnönü ile bizzat ilgilendi. İnönü’ye, başta otomobil olmak üzere, demir çelik ve kumaş fabrikalarını gezdirdi. 3 Mayıs’ta Saint Petersburg -Leningrad’a geçen İnönü, 10 Mayıs’ta yurda döndü...

2024: 


Dünya çapında, tarım tüm su tüketiminin yüzde 70'ini oluşturuyor...

Hindistan’ın tarım rekoltesi dörtte bir azaldı, Çin’de bazı bölgelerde kuraklık bazı bölgelerde ise seller nedeniyle pirinç tarlaları zarar görmüş durumda…

Tunca nehri de kurumak üzere...

Bilim insanları, Bangladeş ve Hindistan'ın kuzeydoğu bölgelerinde son yıllarda görülen düzensiz ve aşırı yağışların iklim değişikliğinden kaynaklandığı görüşünü açıkladı...

Bozcaada'da bir zamanlar 30-40 metre derinde su bulunurdu. Şimdilerde 70-80 metreye inmek gerekiyor. 

"Desalinasyon" denen tuzlu suyu arıtma süreci çok pahalı...  Desalinasyon için çok elektrik harcanması gerekiyor...

Nate Halverson adlı araştırmacı gazeteci “The Grab" adlı belgeselde susuzluk, kuraklık, çölleşme, yeraltı sularının daha derinlere çekilmesi, oluşan obruklar, gıda kıtlığı ve 3 milyar insanın sağlıklı beslenme imkanından yoksun olması gibi konuları detaylı bir şekilde analiz etti...


Nate Havelson: 


“20. yüzyılda dünya için petrol nasıl bir öneme sahipse 21. yüzyılda da gıda ve su aynı öneme sahip olacak...Bir araştırmacı gazeteci olarak öldürülme endişesine beni en çok sürükleyen haber bu oldu” 

Çin, ABD’nin en büyük et üreticisi WH Group’u 2013’te 7,1 milyar dolar vererek satın almıştı. Yani ABD’de tüketilen her dört domuzdan birinin sahibi şu anda Çin...

Suudi Arabistan bağlantılı yatırımcılar ABD’nin Arizona eyaletinde 39 bin dönüm tarım arazisini satın aldı... Arizonalı çiftçiler Suudi şirketin yeraltı sularını son damlasına kadar tüketmesi nedeniyle tarlalarını sulayamıyor, kuraklıkla karşı karşıyalar...

Paralı asker şirketi Blackwater’ın kurucusu Erik Prince Frontier Resource Group isimli şirketiyle Zambiya halkının tarım arazilerine el koydu...


Ukrayna'nın devasa tahıl üretim potansiyeline el koymak sadece Hitler'in değil Putin dahil tüm diktatörlerin en büyük hayali...

Film (The Grab) süper güçlerin ekonomiyi ve yasa dışı paralı askerleri yiyecek ve su stoklarının kontrolünü ele geçirmek için kullandığı birçok ulus devletin küresel ısınmaya verdiği tepkiyi ana hatlarıyla anlatıyor. 

Hikaye, film yapımcılarının ABD'deki tüm domuzların dörtte birinin kontrolünü verdiğini söylediği ABD merkezli Smithfield Foods'un Çinli WH Group tarafından 2014 yılında satın alınmasıyla başlıyor. 

Ardından Arizona'daki kurak arazilerin bir Suudi şirketi tarafından satın alınması konu ediliyor...


Ruslar, tarım arazisi için aşırı soğuk olan bir bölgede çalışmak üzere Amerikalı kovboyları işe alıyor. 
Değişen iklim şartları nedeniyle Arktik / Kuzey Kutbu bölgesindeki donmuş çayırların bir süre sonra hayvancılığa elverişli hale geleceğini hesap eden Rusya yakın zamanda büyükbaş hayvan ticaretinde lider olmak istiyor...

Ruslar video konferansla görüşme yaptığı Amerikalı kovboyları Rusya'da çalışmak üzere işe alıyor...Bir zamanlar Arjantin bu alanda büyükbaş hayvan ticaretinde liderdi...

Blackwater, Afrika'daki topraklara el koymak için anlaşma yapıyor. 

Tüm bu ticari düzenlemeler, faaliyetler filmde birkaç kez duyulan ve hükümetler, ticari işletmeler,şirketler ve paralı asker şirketleri gibi yasal ve yasa dışı askeri aktörler arasındaki bağlantıları tanımlayan "parayı takip etmek" ifadesi ile bağlantılıdır.


Film yapımcıları sonuçta bunların tamamının iklim değişikliğinden kaynaklanan değişikliklere karşı planlanmış tepkiler olduğu sonucuna varıyorlar.

Film, çoğunlukla arşiv ve araştırma görüntü kolajlarından oluşsa da, film ekibinin dolaşımının, çekim yapmasının engellenmesi ve Zambiya havaalanında gözaltına alınması gibi bölümler de içeriyor...


Suriye diktatörü Hafez al-Assad'ın da Türkiye'den daha fazla su koparabilmek için bulduğu çözüm Apocuları / PKK terör örgütünü himayesine almak olmuştu...


Hafez al-Assad Türkiye ile su pazarlığında çok uzun yıllar PKK terör örgütünü kullanmıştır...

Uzmanlar ürünlerin bölgelerin yağış miktarına göre belirlenmesi gerektiğini vurguladı: Yanlış tarım kuraklık getiriyor...

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı sorunlar giderek yakıcı bir hal almaya başladı...

Türkiye’de başta Konya olmak üzere birçok kentte buna bağlı olarak kuraklık görülmeye başlandı. Uzmanlar, yanlış tarım teşvikinin kuraklık riskini artığını ve buna bağlı olarak da birçok sorunun ortaya çıktığını ifade ediyor. 


Türkiye’nin en büyük ovalarından olan Muş Ovası’nda, tarımsal üretim gerilirken bölgede hayvancılık terk ediliyor ve göç artıyor. Uzmanlar ve STK temsilcileri, iklim krizi kadar yanlış tarım politikaları ve kirliliğin de burada etkili olduğunu dile getirdi.

3 milyon 570 bin dekar tarım arazisi ile Türkiye’nin üçüncü ekilebilir alanına sahip olan Muş Ovası, son yıllara kadar tarım ve hayvancılığın önemli merkezlerindendi. 

Ancak iklim krizi, yanlış tarım politikaları ve ekonomideki sorunlar, ovada verim kaybına neden oluyor. Üretimin hızla düştüğü ovanın ekili alanları da her geçen yıl azalıyor.

Ganoslardaki ve Istrancalardaki dereler tamamen kurudu... 

Meriç Nehri’nin debisi de aşırı düşmüş durumda. Çiftçi yağmur bekliyor...Çünkü ekim zamanı geliyor ama toprak kuru ve sert...


Su Politikaları Derneği ve Hidropolitik Akademi Başkanı Dursun Yıldız, Türkiye’nin büyük heyecanla başlattığı ama son dönemde gölgede kalmış bir projesinden söz etti. Yıldız, “Güneydoğu Anadolu Projesi”ni hatırlayalım diyor.

Yıldız; “İklim değişikliği, savaş kapıda, dünya gıda krizini konuşuyor. İnsanlığın ilk tarımsal üretimi yaptığı verimli topraklarda 40 yıl önce ‘GAP’ diye bir projeyi başlattık. Enerji bölümü hemen hemen tamamlandı ama projenin sulama ve tarımsal üretim hedeflerinde hâlâ yolun yarısındayız” dedi.

"Artık herkes kabul etti, tarım stratejik bir sektör oldu. Su zaten stratejik bir doğal kaynak. GAP’ta toprak çok verimli, su da var. Şimdi bu projenin yeniden eski heyecanıyla ele alınması zamanıdır" diyen Dursun Yıldız, hidroelektrik enerjimizin dörtte birinin oradaki barajlardan geldiğini, GAP’ın en stratejik avantajının bölge kalkınmasına ve gıda arz güvenliğimize sağlayacağı büyük katkı olduğunu belirtti.

Yıldız, “GAP projesinin tamamen devreye alınması ile ülke ekonomisine 6.7 milyar dolarlık katkı sağlayacağı hesaplanmış. Bence enerji ve gıda krizine ilerleyen dünyada bu katkı bundan çok daha fazla olacak. Çünkü bizi ve insanlığı gelecekte temiz su ve toprak kurtaracak” dedi.


GAP Projesi’nin, ilerlemesi boyunca sosyal, ekonomik, politik birçok problemle karşılaştığına vurgu yapan Yıldız, projenin durmadığını, ilerlediğini ama kendisine bağlanan büyük umutları beklendiği gibi gerçekleştiremediğini belirtti. 

Projenin kamu yatırımlarından aldığı payın son dönemde azaldığını ifade eden Yıldız, projenin son dönemde biraz gölgede kaldığını da söyledi.

Yıldız, “GAP’ı tümüyle tamamlayabilmiş olsa idik gerek bugün gerekse gelecek için büyük bir gıda arz güvenliği avantajımız olacaktı. Şimdi GAP’ı tekrar hatırlama zamanı. GAP, Türkiye’nin ve bölgenin gıda güvencesinin anahtarı” dedi 

Yıldız “Rahmetli Cumhurbaşkanı Demirel’i saygıyla analım. Aman GAP’ı kimselere ‘GAPtırmayalım’” vurgusu yaptı.

Küresel ısınma sebebiyle son günlerde televizyon kanallarının vazgeçilmez haberi ‘kuraklık’ oluyor. 
Türkiye’nin her tarafından göllerin, akarsuların ve derelerin kuruduğu ya da azaldığı haberleri ardı ardına gelmeye başladı. Hem içme suları hem de tarımsal amaçlı kullanılan sular bitme noktasında...


Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su kaynakları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Halim Orta :

“Son bir yıllık yağışlara baktığımızda, uzun yıllar ortalamasına göre, Edirne yüzde 50, Kırklareli yüzde 40, Tekirdağ yüzde 35 daha az yağış aldı. Diğer bölgelerde de tablo çok farklı değil. Kuraklık 31 doğal afetin içerisinde en sessiz ve sinsi olanıdır, geldiğinde çaresiz bırakır, ne kadar süreceği belli olmaz.”


SU HAVZALARINI KORUMAZSAK


Prof. Dr. Orta: 

“Milli kuraklık merkezi kurulmalı, kuraklık sigorta kapsamına alınmalı, su havzaları korunmalı, yerüstü su kaynakları geliştirilmeli, yeraltı suyu beslenmesinden daha fazla tüketilmemeli, atık sular arıtılarak tekrar kullanılmalı, kurağa dayanıklı bitki tür ve çeşitleri geliştirilmeli, çok su kullanan ve kirleten sanayi üretimi azaltılmalı, tarımda suyu etkin kullanan sulama yöntemleri desteklenmeli, şehirlerde su kullanım etiği geliştirilmeli, yerel yönetimler su ücretlerini çok dikkatli bir biçimde belirlemelidir.”


Prof. Orta: “Su ücretleri mutlaka sosyal adalet kavramı da dikkate alınarak ‘trafik lambası metodu’ ile belirlenmelidir” diyor. 

Tarifede barem uygulanmasını söylüyor ve örnek veriyor: Şehirde yaşayan 4 kişilik bir aile, ortalama olarak ayda 12-15 metreküp su kullanır. Ücreti makul olmalıdır. (Yeşil ışık) Bu miktarın yüzde 20-30 aşılması halinde aşılan miktara yüzde 100 fark uygulanmalı. (Sarı ışık). Bundan sonra artık savurganlıktır. Uygulanacak fark yüzde 300-500 gibi caydırıcı olmalı (Kırmızı ışık). Trafik lambası metoduyla insanları su kullanımında tasarrufa yöneltilmesi gerektiğini savunuyor ve ekliyor.

“Suyun siyasete malzeme yapılmaması gerekir. Çünkü bol olursa hayat bereket getirir, kıt olursa da felaket...”


The Grab (2022)

Yönetmen: Gabriela Cowperthwaite
Yapımcılar: 
Gabriela Cowperthwaite
Blye Pagon Faust
Amanda Pike
Nicole Rocklin
Nathan Halverson