Günlük yaşamda bazı kavramlar bilinçaltına yerleşir. Onların beynimizde bir sözlük tanımı yoktur ama, aklımızda, benliğimizde ve yüreğimizde bir algısı, bilgisi vardır.

--Peki amagenellikle algıladığımız, fakat sorgulamadığımız o "güven" dediğimiz şey nedir?

--Ben iletişimde en önemli konulardan birinin de, kullanılan sözcük, kavram ve dilin olduğunu düşünürüm.

--İletişimi de, aynı sözcükten aynı duygu çerçevesinde düşüneceğimiz ve davranışları sergileyeceğimiz şey olarak anlar ve algılarım.

--Kişilerde güven, öncelikle özgüven ile başlar. Özgüven de kişinin kendisine güvenmesidir.

--Kendisine güvenen bir kişi, çevresi ile iletişime geçer. Çocuk, daha doğduğu andan itibaren, güvenli bir kucak ister. Onun için Anne, Baba olmasının ilk anda bir anlamı yoktur.

--Sahiplenen, kabullenen ve güvende olduğu kişilere, "ana-baba" olarak, benliğinde roller vermeye başar.

--İnsanların özgüvenleri yıkıla yıkla, kırıla kırıla güven ile güvensizlik arasında gel gitler başlar.

--O halde "güven",korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusudur.

--İnsanların güvenlerinin sarsılması da, bu duygunun yara bere alması ile başlar.

--Bunlar kısaca genel doğrulardır.

--Güven, güvensizlik, güven duygusunun zedelenmesi ise, kişisel olmaktan çıkar, en az bir muhataplık ile başlar.

--Aile gibi kapalı gruplarda güven, güvenlik duygusunun bir sonucudur. Çünkü aile, en başta güven, güvenlik gibi kavramlar üstüne oturur. Neslin devamı, sosyal yaşam, refah gibi kavramlar ise, bunların hepsinden sonra gelir.

--İlk insanlar arasında güven, güvenlik, açlık-tokluk, barınma gibi temel içgüdüsel konular üzerine oluşmuş ve gelişmiştir.

--Zaman ile insanın evrimleşmesi ile sosyalleşmesi, başka insanlar ve gruplar ile yaşanan iletişim, kişiler arası güven duygusu kavramının oluşmasına ve gelişmesine sebep olmuştur.

--Güven olayı her çağın özelliğine bağlı olarak oluşur ve gelişir. Güven duygusu temel olarak, belki her zaman ve dönem temel olarak aynı olsa da, güven olayı zamanın ruhuna bağlı olarak değişir.

--Her kişinin karşı karşıya geleceği "güven" olayı, zaman, zemin ve koşullara bağlıdır.

--Örneğin, dağ başında sürülerini otlatan bir çoban için temel doğa olayları ve doğada karşılaşması olası canlılar üzerine oluşmuş ve gelişmiştir.

--Geçi bu günün çobanlarının bile sanal bir yaşamlarının olduğu aşikardır amayine de çok karmaşık ilişki ağları olan modern toplum insanları için ise, güven birden fazla gereklilikler ile oluşur ve gelişir.

--Kapalı toplulardan savunması açık toplumlara geçildikçe, insanlar arası ilişkilerde geçirgenlikler artar.

--Örneğin, özellikle çok farklı yer, aile çevresi ve kültürlerden üniversitelere gelen öğrenciler, ilk aşamada ilk karşılaştıkları ile birer koloni oluştururlar.

--Zaman ile bu herkesin sosyal, siyasal, ekonomik ve etik değerleri doğrultusunda yeniden tanımlanır ve güvenli bir ortamda buluşulur ve sosyalleşilir ve yaşanır.

--Oysa, günümüz insanın yaşadığı asıl sorun, sosyalleşmek düşünce, duygu ve beklentisi ise sanal ortamlarda yaşadıklarıdır.

--Unutulmaması gereken şey, artık bilginin herkesçe çok kolay elde edilebiliyor olması, bazıları için bir avantaj iken, bazıları için ise bilgilerinin, tavır ve davranışlarının açık oluyor olması, aynı zamanda savunmasız duruma gelmesi de demektir.

--Hoş, herkesin bir özeli vardır amaartık özellikle sanal ortamlarda insanların her türlü davranış, düşünce ve duyguları bilinir ve kullanılır olmuştur.

--Artık çok eskiden imiş insanların "maskeli baloları". Günümüz insanının yaşadığı maskeli balolar ise artık, sanal ortamlara yaşananlardır.

--Hep, en iyi, en güzel, en yetenekli, en nitelikli, en yakışıklı, en başarılı insanlardır, günlük yaşamda mum ile aranılan bu insanlar. Neden ise!..

--Yaşam dokunulan, yaşanılan, üzülen, sevilen, mutlu-mutsuz, başarılı-başarısız olunan bir süreçtir.

--Kendi çevrelerinden kopup, hatta kaçıp gelmiş, kendi, çevreleri olmayan çevrelere sanal olarak olsa bile ikamet etmiş insanlar, istesek de istemesek de, günlük yaşamımızın birer parçası olmuşlardır.

--Burada tercihimiz ne olmalı.

--Yer, içer, gezer, tozar, yatar, kalkar, yazar, çizer, olur ise olur, olmaz ise atar geçerim demek bir yaşam biçimi olabilir mi?

--Acaba, kurtulmaya çalıştığımı sanal yalnızlıklara, başka gerçek yalnızlıklar ekleyerek, nereye kadar yol alınabilir ki?

--Hiç düşündük mü?

--O yüzden, kişi, kişilik, özgüven, özgürlük, sosyalleşme, yalnızlıktan kurtulma gibi sebepler ise yarattığımız, yaşattığımız durum, acaba yalnızlığımıza yakılan ateşin koruna, iki odun da bizim atmamız olmasın!..