Elbette ki hem yazımın başlığı hem de içeriği 1917 Sovyet Devrimi’nin Lideri Lenin'in o ünlü, "Sol Komünizm, Çocukluk Hastalığı" ile ilgili mektup, makale ve kitabından ve sözünü ettiği konu ve konular ile ilgilidir. Ama Türkiye versiyonu olarak.
--"Neden böyle bir yazı ve başlık" sorusu ile başlayayım. Evet neden "Sol Küçük Burjuva Hastalıkları"? 1917'de Çarlık Rusya'sında, Çarı devirerek Proleterya/Halk Devrimi yapan Lenin'de konuya böyle bir yaklaşım ve bakış açısın ile 1920 yılında yazmıştır, "Sol Komünizm Çocukluk Hastalığını".
--Bu konuyu bilenler bilir; bilmeyenler için de Lenin, bu konudaki yazılarını özellikle O dönemin en güçlü sol partisi olan Alman Sosyal Demokrat (SDP) içinde ki, Parlamento içinde mücadele yerine, Parlamento dışı mücadeleyi savunan grupları eleştirdiği yazıları ve stratejisi ile ilgilidir.
--Lenin her durumda, en gerici Parlamento'da bile mücadelenin yürütülmesi gerektiğini savunmuştur.
--Bu doğru bir yaklaşımdır. Parlamento, çok geniş bir toprak bütünlüğünü temsil ettiği gibi, yasaların çıktığı, devlet yönetimlerinin belirlendiği yerlerdir. O yüzden de halk, işçi sınıfı adına kullanılması gereken her türlü fırsatın kullanılmasını savunur.
--Lenin'in "Sol Komünizm Çocukluk Hastalığı"ndan, gelelim Ülkemizde ki "Sol Küçük Burjuva Hastalığı"na.
--Rusya'da Romanov Hanedanlığı, 21 Şubat 1613 tarihinde Mikhail’in Çar seçilmesiyle Monarşi yönetimini ele geçirir ve 300 yıl, Şubat 1917 Devrimine kadar Rusya’yı yönetirler
--Dönemin bir başka İmparatorluğu ise Avusturalya-Macaristan İmparatorluğu’dur. O da, Kuzey ve Orta Avrupa'da Habsburg Hanedanlığı’nın 13. yy'da Alman Kralı Rudolf ile başlayan imparatorluk serüveni 1918 yılına kadar sürmüş ve parçalanmıştır.
--Tarihin bize biçtiği rol ise, Anadolu Selçuklu Devleti’nin parçalanması ile ortaya çıkan ve Anadolu'da kurulan ondan fazla beylik içinden, Osmanoğulları'nın 1299 yılında beyliklerini kurmaları ile başlayan ve zaman ile de diğer Anadolu Beyliklerinin katılması ile Osmanlı İmparatorluğu olan Devlet, emperyalist devletlerce parçalanmış ve Atatürk'ün Öncülüğünde verilen Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan ve 1922 yılında da Ankara hükümetince Hilafet ve Saltanatı kaldırması ile son bulmuştur.
--İyi de niyetim Tarih dersi olmadığına göre bunları niçin yazdım?.
--Tarih, şunu göstermiştir ki, 19. yy'a girer iken Avrupa ve Avrasya'nın en güçlü üç devleti olan bu imparatorlukların yerine kurulan Almanya, Rusya ve Türkiye Cumhuriyeti Devletleri’nin geçmiş bir imparatorluklarının olduğu gerçeğini bir kenara yazıp koyayım. Sonra…
--Almanya 2. Dünya Savaşı öncesi Faşist, Baskıcı bir Nazi Dönemi yaşıyor ve bu gün ise Dünya'nın en gelişmiş ve demokratik ilk 5 ülkesinden birisi oluyor.
--Peki Rusya, 1917 Devrimleri ile kurulmuş, çarlık ile birlikte feodal yapıları da tasfiye ederek, halkın yönetiminde bir Sosyalist Devlet Yönetimi kurmuştur.
--Kocaman bir coğrafyadan, çok farklı ekonomik, kültürel alt yapıları olan devasa sosyalist devlet ise, 1980'lerden sonra başlayan süreçler ile Mihail Gorbaçov ile de son bulmuştur. Bazı kopmalar, kayıplar olsa da Sovyetler, birliğini koruyup, sistemlerini yürütmeye çalışmaktadırlar.
--Peki Ülkemiz Türkiye'de durum nedir?
--1960'lardan sonra tüm dünya olduğu gibi, ülkemizde de başlayan özgürlük ortamı 1970 ve 1980 faşist darbeleri ile hem ülkenin yarı devletçi ekonomik hem de sosyal-siyasal gelişmesine büyük darbeler vurmuş, sol, sosyalist düşünceyi ezmiş, yok etmiştir.
--Amerikancı Ilımlı İslam/ Yeşil Kuşak Projesi’nin önü açılmıştır. Bu sayede de sol ve sosyalistler, bütün yönetim kademelerinden, Siyasi Yapı (CHP dahil), Üniversiteler ve Devlet kadrolarından uzaklaştırılmış ve yepyeni Liberal kadrolara partiler, kurumlar ve devlet teslim edilmiştir.
--Buraya kadar olanlara itirazı olan olur mu? (yeşillik olsun, ben de iki kelam kesip rol çalayım diyenler hariç)
--O zaman Lenin'in sorduğu soruyu, biz de soralım. NE YAPMALI ve NASIL YAPMALI?..
--Sürecin doğru tanımlanması, yol haritasının da doğru çizilmesini sağlayacaktır.
--Öyle sen, ben, bizim oğlan oturup kahve muhabbeti ile büro ve parti binaları geyikleri ile bir yere varılmayacağını artık insanların görmesi gerek. Tünel göçmüş, yol tıkanmıştır. Hanibal'ın dediği gibi, Ya bir yol bulacağız, ya da bir yol yapacağız!..
--Bulur muyuz, yapar mıyız ayrı bir konu ama ülke dışından ülkemize ve ekonomik durumumuza gerçekçi bakanların analizlerinde kaygıları var. Her şeyin sonuna gelinmiştir demiyorlar ama bu da böyle gitmez noktasına gelmişler.
--Ha bu gözlem ve analizi sadece iktidara değil, maalesef Muhalefet Partileri için de yapıyorlar. Neden mi, uluslararası sermaye kendini güvende hissetmek ister, mümkün olduğunca ülkelerin iç dinamiklerine karışmamaya çalışır ise de ittifaklarını da ona göre seçer. Hayal görmeyelim.
--Bu işeri okuyan, gören ve anlayanlar şunu çok iyi biliyorlar. AKP ile ilgili, bu kesimler arasında bir kriz var. Peki geriye neler kalıyor. CHP, İYİ Parti, HDP, MHP, SP, Babacan ve Davutoğlu vb!..
--Eğer sol, CHP hala o eski çocukluk, küçük burjuva hastalığını sürdürür ise:
--31 Mart 2019 seçimleri ile alınan Millet İttifaklı başarıda sorunlar ile karşılaşabilir ve hoş geldin 1989 DEJAVU'sunu yeniden, yeniden yaşamış oluruz.
--Ben parti Genel Merkez yöneticilerine, seçilen Belediye başkanlarına hiç bir şey demem. Neden mi? Gayet basit.
--Siyaset bir ideoloji gerektirir. Amerika'da bile. Peki, şu anda laf kalabalığına getirmeden söyler misiniz, seçtiğiniz çok milletvekillerinin ve belediye başkanlarının ideolojilerini, herkesin söylediği iki kelam dışında söylediklerini ve düşüncelerini.
--Ha sen bir mok musun derseniz, artık hiç de alçak gönüllü olmayacağım. Evet öyleyim. Geçmişim ve bu günüm ile.
--Gemi karaya oturmak üzere. Bir çoğunuz yaşam kalitenizi kaybedeceksiniz. Dükkanlarınızı kapatacak, çalıştığınız bir iş yeriniz olmayacak, kalmayacak. KRAL ÇIPLAK, görün artık.
--Adamım yok ise madamımı arama sevdasından vazgeçmeyip, siyasi yalakalığı sürdürmeyi iş haline getirmeyi sürdüğümüz sürece, o işimiz de olmaz. Neden mi? Gayet basit. Çünkü, bu işin içinde olup, sizi bu oyuna dahil edenler de oyunda olmayacak da ondan!..
--Dost, acı söylermiş.
-İyi ve Koronasız bir gün dilerim.