İnsan yaşadıkça, gerçekten "zamanın ruhunun olduğuna" inanıyor ve bunu yaşıyor. Belki de bu yüzden Ankara'yı biraz daha farklı seviyorum.

Hani derler ya, memleketin "doğduğun yer değil, doğduğun yerdir". Bu gerçekten doğru.

Bana bazen sorarlar, "ya Antalaya gibi Cennet bir yer bırakılarak, Allah'ın Ankarasında olur mu?" diye.

Hani bazen ben de düşünmüyor değilim ama geriye dönüp yaşadıklarıma şöyle bir bakınca da, iyi ki Ankara'ya gelmişim dediğim de az olmuyor.

Bir Ankara çekimi film vardı, "Aşk Tesadüfleri Sever" diye, gerçekten de yaşamda "tesadüfleri" de göz ardı etmemek gerek.

Elbette ki ailem, evim, arkadaşlarım, anılarım ve hatta geleceğim memleketim Antalya'da ama yaşanmışlıklarım ise Ankara'da.

Neden ise, pek umutlu girdiğim 2000'ler, gittikçe hayal kırıklıklarına ve mutsuzluklara boğulmaya başladı.

Hele 2023 ise, Ankara'da bir Antalyalı olarak iyice hüzünlü geçiyor.

Ankara'da yaptığımız bir Portakal Gecesi etkinliğine Dernek Başkanı olarak yaptığım bir davete AP Milletvekili "Çarıklı" lakaplı İhsan Ataöv'ü davet ettiğim zaman, "Çocuk, gelir alısan gelirim" demişti.

Böyle bir gecede, kapıda misafirlerin karşılanacağı bir organizasyonda çok zordu ama "İhsan Amca" istemişti, gereken yapılacaktı.

Yolda ve masada neler neler anlatmıştı. Siyasetin güzelliklerini, hizmetlerini tabi ki bir de (belki beni bildiği için) MV olduğu döneminde solculara yaptığı bazı şeylerden duyduğu rahatsızlığı ve pişmanlığını bana anlatmak gereğini buluştu.

İhsan Amcayı, bir güz günü 2011'de, 30 Ekim'de sonsuzluğa uğurlamıştık.

İhsan Amcayı, Erol Abi (Erol Öcal) izledi.

Antalya'nın efsane bürokratı Erol Abi, Savcılık görevlerinden sonra Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü, Yargıtay Üyesi, Daire Başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevlerinde bulunmuştu. Onu da, 2018'in bir kış günü 25 Aralıkta sonsuzluğa uğurlamıştık.

Arada başka kayıplarımızda olmuştu ama 2023'e ilk CHP Genel Başkanlığı da yapmış olan Deniz Baykal'ı da 11 Şubat'ta kaybetmiştik. Gönlü Antalya'da kalsa da Devlet Mezarlığı, mekanı olacaktı.

Antalya Lisesinin o yıllar efsane öğrencilerinden, Dr Kadri Yakut (sağlıklı bir ömür dilerim), Deniz Baykal, Vural Savaş, Olcay Baykal.

Deniz Beyin ardından bu kez de, Başkent Üniversitesi kurucu Rektörü, CHP Mv Mehmet Haberal'ın özel ilgisi ile Başkent Üniversitesi Hastanesinde tedavisi sürerken 15 Şubat'ta da Vural Şavaş'ı Ankara, Gölbaşı sırtlarında defin ettik.

Bir hafta önce bir Ağabeyim, Dostum ile Gazeteciler Cemiyeti'nin Çevre Sokaktaki muhteşem Galerisine bir çay-kahve içip sohbet ederiz diye gitmiştik.

Kapıda Atatürk Lisesinden bir arkadaşı ile karşılaşınca, sohbeti birlikte yaptık. Kendisi uzun yıllar Ankara Belediyesinde, Vedat Dalokay'lar, Ali Dinçer'ler, Murat Karayalçın'lar ile birlikte üst düzey yöneticilikler yapmıştı.

CHP'de politika yapmışsa da, o da Deniz Baykal'ın azizliğine uğrayanlardan idi. Laf döndü, dolaştı Antalya'ya gelince, tabiki Deniz Baykal'a ve dönemin efsane savcılarından Enver Konyar'a de gelmişti.

Yaş olarak dönem arkadaşlıkları vardı. Enver Beyin yaşadığı sürgünler, sorunlardan, siyasi süreçlerine kadar her şey konuşuldu.

Tabi konuşmanın en ilginç tarafı ise, "Antalyalı, o savcı" diye başlayan sohbette savcının adı kimsenin aklına gelmedi.

Ben de anımsayamaynca, önceki CHP Antalya Gençlik Kolları Başkanı Recep Durmasür'e sormak aklımdan geçti ve telefon açtım.

Tam, "o ünlü Savcının adı ne" diyecektim ki, biraz komik oldu ama "Savcı" dedikten sonra, "Enver konyar" ismini anımsadım. Gülüştük.

Bu kez de 27 Aralık'ta Savcı, Antalya sevdalısı Enver Konyar'ı, toprağı Antalya'da sonsuzluğa uğurluyorduk.

Laik Cumhuriyetin yılmaz savaşçı Savcısı toprağın bol olsun.