Sağ Dikey Reklam Alanı Genişlik: 160px Yükseklik: 600px
Antalya Haberleri
Antalya
PARÇALI BULUTLU
26°
Akdeniz Gerçek Röportaj Kültür yoksa vicdan da yok!

Kültür yoksa vicdan da yok!

Yerel yönetimlerde daha önce görev almış,  Antalya Barosu önceki dönem Başkanlarından Av. Cengizhan Gököz ile deprem sonrası yaşananları ve hukuki süreci konuştuk. Hukukçu Gököz, “Yaptığı evler yıkılmayan bir müteahhide ‘Ne yaptın da senin evler yıkılmadı?’ diye sormuşlar. Müteahhit de, ‘hukuken yapılması gerekenleri yaptım’ diyor. Mevzu, bu vicdan. Hukuka uymak, hukukun üstünlüğüne inanmak bir kültürdür. Biz bunu çoğaltmalıyız. Kültür yoksa vicdan da yok” dedi. 

8 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Kültür yoksa vicdan da yok!

6 Şubat 2023 Sabahı 11 ilde on binlerce hayatın yok olmasına yol açan deprem sonrası merak edilenler ve süreci hukukçu kimliğiyle kentin önemli isimlerinden Cengizhan Gököz ile konuştuk. Hukuki süreçten başlayıp kentsel dönüşüm ve deprem planlamasına kadar çok konuyu irdelediğimiz Gököz ile sonuçta eğitim, bilim, hukuk ve vicdan noktasında ortaklaştık. İşte o röportajımız…

6 Şubat Pazartesi sabahı Türkiye kara bir güne uyandı. Deprem sonrasında bilimin çöktüğü bir süreci gördük. Deprem mi öldürdü? Yoksa denetimsizlik, cehalet ve kural tanımamak noktasında geldiğimiz seviye, imar barışı, imar affı mı öldürdü? Bir hukukçu gözüyle neler yapılmalı? Yaşanan kaybın maddi, manevi tazmin boyutu nedir? Müteahhitlik kısmı ve yapı denetim kısmı konuşuluyor ama kural koyucular, idare boyutu ile Anayasa açısından neler olmalı?

Afet durumlarında çok ses çıkıyor. Bazı kesimlerden öyle bir eleştiri geliyor ki sanki depremi ülkeyi yönetenler yaptı. Gemi geldi Amerika geldi gibi bilgi kirliliği var. Cumhurbaşkanı da bu durumun bir kader planı olduğunu söyledi. Bizim buradaki tartışacağımız konu depremin sonuçlarında ve öncesinde neler yapılması gerekiyordu ve neler yapılmadığını konuşmamız lazım. İmar hukuku açısından jeofizik ve jeoloji mühendisleri buradaki fay hattının bilindiğini söylüyordu. Yakın bir zamanda deprem olacağı söylendi. İmar planlamaları yapılırken imara açılan yerlerin fay hattının geçtiğini görmediniz mi? Burada ilk gördüğümüz müteahhitlerin tutuklanması oldu. Bu filmi biz 1999 Gölcük’te gördük. 1999’da Veli Göçer’in üstüne deprem adeta göçtü. Suç işlendikten sonra kişi ve kamu zararı doğduktan sonra istediğiniz kadar erken yakalayın istediğiniz kadar doğru cezayı verin hiçbir önemi yok. Acıyı dindiremiyorsunuz. Giden gidiyor. Yapılması gereken önleyici kolluk görevidir. Biz bunu çok önemseriz. Suç işlenmeden önce önleyeceksin. İstihbarat, asker, polis hepsi çalışacak. İstanbul’da bomba patladıktan sonra bombacıyı 5 dakika sonra yakaladıkları için övünüyor yetkililer. Bu değildir, o bombayı patlatmayacaksın. Hani teröristlerin ayakkabı numaralarını biliyoruz ya başka numaraları da bileceğiz. Depremde iş makinalarını soktuk, AFAD’ı soktuk, devlet millet el ele değil, anlatılana göre ve bağımsız televizyonlardan izlediğimiz kadarıyla ilk 2 gün devlet bölgede yokmuş. 3. Gün girilmiş oraya.

DSC_0107-1

Günlerce girilmeyen bölgelerin olduğu söyleniyor.

Girilecek yerlerde devlet yok.

TSK neden ilk gün bölgede görevlendirilmedi?

Sosyal medyada görüyorsunuz, üniformalı polis orada insanları dövüyor. Altına da eline sağlık yazıyorlar. Duygusal olarak böyle düşünebilirsiniz, depremde hayatını kaybetmiş kişilerin eşyalarını çalıyorlar. Bu nasıl bir aşağılık harekettir. Biz bu durumu içimizden geçirebiliriz ama hukuk böyle olmasını emretmez. Bu durum yargısız infazdır.

Hayatını kaybeden bir insanın hiçbir yakını kalmadıysa miras hakkını kim kullanacak?

3. Dereceden bir yakını olmayan birisinin mirasçısı devlettir. Bu çok istisnai bir durum.

Bu durumda zaman aşımı süresi var mı?

Zaman aşımı süresi her olayda vardır. Bu önemli değil bunun ne zaman başladığı önemli. Zaman aşımı süresi iki yıl ama ne zaman başladı? Faili ve zarar miktarını öğrendiği tarihten sonra geçerli olur. Ceza yargılaması var ise yargılamanın süresi kadar uzuyor. Ceza davası açıldıysa 10-15 yıla kadar giden bir zaman aşımı vardır. Burada faili öğrenmesi lazım. Fail sadece müteahhit mi? Buna izin veren, imar planlarını yapan, ruhsat yapan vb. hukukta müterafik hukuk deriz. 8/1- 8/2 diye geçer örneğin. Müteahhidin kusuru yüzde 60 ise geri kalanlar diğer bölümlere ayrılmalıdır. Burada üzerinde durduğumuz belediyelerin konudan uzak tutulması. Kanunda imar kirliliği yaratmak gibi bir suç vardır. 1-6 yıl arası cezası vardır. Burada kim yargılanıyor, arsa sahibi ve müteahhit. İnşaat, ruhsatını veren kim? Pratikte gördüğümüz Veli Göçer gibi birisinin üstüne bırakılacak gibi görünüyor. Biz avukatlar bu konuda gerekli çalışmaları yapıyoruz. Bu durumun karşılığı yargı sisteminde baroların hakları vardır. İnsan hakları konusunda biz yetkiliyiz. Herhangi bir baro insan hakkı konusunda başvuru yaptığında sizin menfaatiniz zarar görmemişse diyemezler. Avukatlık kanunda biz tarafız. Bu kapsamı genişletebiliriz. Yargıda husumet ehliyeti olması lazım. Depremde bütün hukukçu arkadaşlarımızın aktif davranışını göreceksiniz. En aktif arkadaşlarımızı Soma’da gördük. Müebbet hapis ile cezalandırdılar. Hassasiyet taşıyan insanlar sindirilmek isteniyor. Bu insanların çabaları ile zülfiyare dokunuluyor. TCK 257’nci maddesinde eski Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı hatırına değiştirildi.

5371200

Seçimi ertelemek için deprem öne sürülürken, Anayasa açısından da değerlendirildiğinde sözde hukuki kimliği olan bir kişi ‘Ne olacak yani Anayasa’da yazıyorsa ayet mi?’ diyor.

Bülent Arınç, kafası çalışan bir meslektaşımızdır. Bu durum siyaset ile birleşince hukukçu kişiliği ile uyuşmayan laflar çıkabiliyor. Depremin acımasızca yıkımı olduğu dönemde seçim zor olabilir. Bir hukukçunun Anayasa’nın ‘Savaş dışında seçim ertelenmez’ maddesini göz önünde bulundurması gerek. Terör ile mücadele de bunun içine giremez. Şu an Ukrayna’nın yaşadığı durum örnektir. Ukrayna’da seçim yapılamaz. Devlet hukukuna göre bir ülkeye savaş ilan etmek de yetmiyor. Ülkede savaş koşullarının yaşanması gerekiyor. Daha enkaz kalkmadı. Kayıplarımız net değil. 3 ay sonra seçim yapılabilir mi? Psikolojik ve ekonomik anlamda? Partilere seçim yardımı ödenmesin diyor? Muhalefete verilen yardımın kesilmesi nedir? Seçimin adil, tarafsız, eşit, rekabete açık olması gerekir. Siz üç bakanın istifa etmesi gereken sistemi getirdiniz sulandırdınız hatta ortadan kaldırdınız. Bakan istifa ediyordu müsteşarı geliyordu şimdi bakan yardımcısı geliyor. Böyle bir kafayla muhalefetin maddi kaynağını keseceksiniz. Ülkenin bütün imkanları devletin parası, valisi kaymakamı, il, ilçe başkanları, devletin araçları, devletin uçakları, bütün kaynaklarını kullanacaksınız hatta yargıyı da baskı altında tutacaksınız. İstediğiniz kararları çıkartacaksınız bir de muhalefetin maddi kaynağını keseceksiniz. ‘Depremde bütün binalar yıkılsa da yine iktidara oy vereceğim’ diyen insanlar var. Ver ne yapalım ama milletin geneli bu yaşananlardan büyük bir ders çıkardı. Bir müsübat bin nasihattan iyidir. Dere yataklarına verilen inşaat ruhsatları nereye götürüyor görüyoruz.

Buradan bir uyarı yapalım. Yerel yönetimlerde, Büyükşehir Meclisi’nde görev aldınız. Büyükşehir Meclis Üyeliği döneminde de kent suçlarıyla ilgili ciddi itirazlarınız oldu. Aynı şekilde sizin devamlılığınızda görev aldığım il genel meclisi ve büyükşehir meclisi süresince çok sayıda kanuna aykırı meclis kararına ses yükselttik. Aslında burada siyasetçilerin, kanunlara mevzuatlara daha uygun karar alma noktasında da ellerinin her zaman vicdanlarında olması gerekiyor. Kent vicdanı korunacak.

Yaptığı evler yıkılmayan bir müteahhide ‘Ne yaptın da senin evler yıkılmadı?’ diye sormuşlar. Müteahhit de, “Sadece hukuken yapılması gerekenleri yaptım” diyor. Mevzu, bu vicdan. Hukuka uymak, hukukun üstünlüğüne inanmak bir kültürdür. Biz bunu çoğaltmalıyız. Kültür yoksa vicdan da yok.

Herkesin şapkayı önüne koyması gereken bir süreçten geçiyoruz. Ankara’nın da hatası var. Bakanlığın da hatası var. İmar affına evet diyenlerin de hatası var. Erzin’de bir belediye başkanı çıkarak, ‘Ben izin vermedim. Ben kaçağa izin vermediğim için binalarımız sağlam’ diyebiliyorsa sadece deprem öldürmüyor. Bunları gözden geçirmek gerekiyor.

Hukukun üstünlüğüne inanmıyorsanız veya o kültür yoksa, adil davranmıyorsanız, vicdani bir durumun yoksa aynı olaylar devam edecektir. Kentsel dönüşümü kendi kafamıza uygun bir hale getirdik. Kentsel dönüşüm değil şu an uygulanan binasal dönüşüm. Yıkılması gereken binaların yıkılarak yerine yenisinin yapılmasına ilişkin bir düzenleme vardı. Belediye veya ilgili kurum gelir inceler ve yıkılmalıdır der ve yıkılır. Şimdi karot örneği alınıyor bu kentsel dönüşüm mü oluyor. Çok övündükleri emekli maaşı ile geçiniyorsunuz. Birisi gidip ilgili kuruma şikayet etti ve eviniz yıkılacak. Tek emekli maaşı ile ev yapılana kadar o insan ne yapacak. Nereye gidecek? Müteahhit veya yüklenici para isteyecek. Adam zor geçiniyor, 1 milyon Lira daha istenecek. Bunları da çok iyi düşünmek lazım. Devletin organize etmesi lazım. Ada veya mahalle bazında yapılması gereken kentsel dönüşümü bir binaya indirgenmemesi gerek. Ben bu düşünceler ile Muratpaşa Belediye Başkanlığı’na aday oldum.

Deprem Master Planı’nın olması lazım. Sadece plan yapmak da yetmiyor. Meslek odaları ve uzmanlar bunu sürekli söylüyor. Daha 3-5 yıl önce yapılmış kamu hastaneleri çöküyorsa kentlerin envanterleri çıkartılmalı. Binaların hangileri güvenli, hangileri değil öğrenilmeli. Kentsel dönüşümde bölgesel olarak yapılmalı. Bunlar da birbirleri ile bağlantılı olarak yürümeli. Acıları peş peşe yaşadık. Cumhuriyet tarihini en büyük yangınlarını geçtiğimiz yıllarda yaşanan Türkiye bugün deprem afeti altında aynı acıları yaşıyor. Enkaz altında kaldık. Biz bilimi, hukuku konuşmaya devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti çok büyük bir devlet, milletimiz çok büyük bir millet. Hukukçularımız, bilim insanlarımız, aydınlarımız, gazetecilerimiz ile tekrar ayağa kalkacağız. Çok teşekkür ediyorum.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
“MESLEK ODALARI TBMM’DE OLMALI”

“MESLEK ODALARI TBMM’DE OLMALI”