Değerli Dostlar, Herkese Merhaba.
Yaşamım, hiç düşünmediğim halde
Bürokrasinin derin dehlizlerinde geçti. Zor ama emek, bilgi ve biraz da sabır
ile tüm engelleri olmasa da, elimden geldiğinin ötesinde bir şeyleri aştım.
Hani o şarkı "Yıkılmadım,
ayaktayım" diyordu ya, ben de öyleyim.
Hedeflerin vardı.
Yapmam gerekenler için verilmesi gereken
tüm emek ve zamanı vererek, araştırdım; takım olduk arkadaşlarım ile süreçler
ve projeler yürüttük. Yazdık, çizdik ve verilmesi/ sunulması gereken kişi ve
makamlara sunduk.
Bu bizim için bir ihtiyaç değil, bu bizler
için bir yurttaşlık görevi, vatan borcu idi. Çünkü bu devlet bize çok şey
verdi, öğretti.
Biz de bu borcumuzu, bilgimiz, deneyimimiz
ve öğrendiklerimiz ile emek vererek, projeler hazırlayarak, uygulayarak ödedik.
Daha ötesi, ülkemizin, yurttaşlarımızın,
gençlerimizin, ailelerin ve özellikle de KADINLARIMIZIN güzel ve güvenceli
yarınları için projeler hazırladık ve ilgililere sunduk.
Bilindiği üzere, devlette bu tür projeler
siyasiler aracılığı ile yapılır.
Dönem dönem siyasette siyasiler değişse de,
biz yılmadan, bıkmadan, usanmadan her birisine ayrı ayrı verdik.
Hatta Genel Başkanlar düzeyinde.
Ancak öyle bir noktaya geldik ki, bizim
devlet ve bürokrasi deneyimlerimiz ile altyapısını oluşturup, bilgi derleyerek
hazırladığımız projelere, bazı siyasiler "ÇÖKÜNCE", biz başa dönmek
zorunda kaldık.
Bürokrasinin en tepesinde yer almış bir
değerli büyüğümüz bu çalışmalarımızı görüp, bildiği için, benden projenin altyapısını,
bütçesini, gelir-gider kaynaklarını, toplumsal yararlarını ve siyasi sürecini
tanımlayan, sorulacak sorulara yanıt içerecek bir bilgi notu, rapor, fizibilite
dosyası hazırlamamızı istediler.
Yazın bu sıcak günlerinde, deniz, kum ve
gezip tozmak, tatil yapmak varken, kişisel olarak da, sizlere saçma sapan da
olsa iki satır bir şeyler yazacakken; hazırlanması gereken rapor/bilgi
notu/fizibiliteyi hazırlanıncaya kadar bir süre ortalıkta olmayacağım.
Beni, bağışlayın.
Son söz için, bir öykü.
Maliye Bakanlığı Müsteşarlığı da yapmış bir
İngiliz Müsteşarı, her akşam bir bara gider, bir kaç sterlin verir ve bir kaç
kadeh viskisini içer evine gidermiş.
Bir gün, yanına para almamış. Nasıl olsa
sürekli müşterileriyim, beni tanırlar diyerek bara girer ve barmenden bir kadeh
viski ister.
Barmen üç sterlin lütfen der. Müsteşar,
yanıma para almamışım, yarın öderim, der. Barmen "Hayır" der.
Müsteşar Israr edince de, badigartları
çağırır ve temiz bir dayak attırdıktan sonra arka sokaktaki çöp bidonlarının
yanına atarlar.
Gecenin ayazı ile bir sürer sonra kendine
gelen Müsteşar, geçmişte müsteşarlık ve diğer önemli görevlerini düşünür.
Kendisine teklif edilen rüşvetleri ve onurlu davranarak ret ettiklerini
düşünür.
Sonra da, iç çekerek:
"DEMEK Kİ BU ÜLKEDE ONUR, BİR KADEH
VİSKİ BİLE ETMİYORMUŞ", der.
Ben de artık diyorum ki, bu ülkede adamın yoksa
ağzınla kuş tutsan bile nafile.
Ama yılmak yok, pes etmek yok, meydanı
kifayetsiz muhterislere terk etmek yok. Bize inanan değerli Üst Düzey
Bürokratın inancı, bize umut ve enerji verdiği için, hazırlamamız gereken proje
dosyasını hazırlamak için bir süre aranızda olamayacağım.
O yüzden bir süre bana müsaade!..