Öncelikle, eğitim emekçisi ÖĞRETMENLERİN,
Öğretmenlerimin, ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLARIM
--İki satırlık bir kutlama yazabilecekken,
bana yarım sayfa bir kutlama yazısı yazma bilincini veren öğretmenlerime
teşekkürler.
--Okulumuz, yanında lojmanı olan, geniş
bahçeliydi. Bizler sahasında top oynar, bahçesinin önüne çiçek, arkasına da
öğretmenler yazlık sebzelerini dikerlerdi. Köyde, "çağdaş bir yaşam nasıl
olur"u, köylü ile iç içe yaşayarak öğretirlerdi.
--Genellikle iki öğretmen olurdu. Birisi
okulu lojmanında, diğeri de bizim "kiremitli ev" dediğimiz evimizde
kalırdı. Annemler, genellikle "yedek öğretmen " dedikleri bekar olan
öğretmenin çamaşırlarını yıkarlar, bizim sofrada pişenlerden de "komşu da
pişer, bize de düşer" cinsinden öğretmenlere de giderdi.
--Zamanını anımsamıyorum ama sanırım bahara
doğru 23 Nisan Bayramından önce, bizim ilk okulun önündeki bahçede bir telaş
vardı.
--Halil Hocam (Halil Lale, halen
Konyaltı’nda yaşar, elini öptürmese de, benim onun ile, onun da benim ile gurur
duyduğumuz bir duygusal ilişkimiz de olan) bir metal levha üzerine kendisinin
çizdiği, ilçede kestirip getirdiği o levhayı okulun önünde, köyün gençleri ile
bir yere dikmeye çalışıyorlardı.
--Bizler de yarı merak, yarı bir işe yarama
derdi ile bir şeylerin bir ucundan tutuyorduk.
--Köyün etrafından toplanan yıpranmış
kayalardan bir dağ ve onun da üstüne de bir kevha yerleştirilmişti. Çok
anımsayamayacağım ama sanırım o levhayı da öğretmen okulunda aldığı resim
dersleri bilgisi ile boyamış ve bize/köyümüze çok daha sonra ne anlamına
geldiğini anlayacağımız, KOCATEPE'de ATATÜRK silüetli bir anıt yapıp armağan
etmişti
--Daha sonra da yine köye geçici gelen,
ressam da olan Öğretmenimiz Mehmet Özkaya'da bu silüeti boyamıştı.
--Ben ilk olarak ATATÜRK'ün kitaplardan
nasıl fışkırıp, Anadolu insanın yaşına girdiğini Halil, Mehmet Öğretmenlerim
ile Köyümüzün delikanlıları olan dayılarımız, amcalarımdan öğrenmiştim.
--Bu güne kadar birçok yer gezdim, gördüm
ve çok şey okudum ama hiç bir yerde böyle anlamlı bir Atatürk silüetinden anıt
görmedim. Ta ki, onun da yerini değişen zamana ayak uyduran ülke gibi,
KOCATEPE'de ki ATATÜRK'ün yerine, ATATÜRK BÜSTÜ konulana denk.
--Ortada bir o silüetin yerine Koskaoca
Atatürk heykelini koyan köylülerimin bir art niyetinin olmadığını biliyorum
ama, Kocatepe'de ki Atatürk ile eli böğründe ki Atatürk heykelinin arasında ki
farkı nasıl anlatsam ki. Bu gün artık köyümde bunu anlatacak öğretmen de yok.
Bir minübüsü anca dolduran köyümüm çocukları, en yakın merkezi kasabaya
öğretmenlerinin çoğunun il ve ilçeden her gün gelip gittiği taşımalı eğitim
için gidiyorlar.
--Orta okul ve Lise'de de çok sevdiğim
öğretmenlerim oldu. Denk gelince paylaşırım, adlarını anmaktan da büyük onur
duyarım Hatta benim okumama sebep olanlar da öğretmenlerimin bana olan hoş
görüsüdür. Bu konu da onlara da sonsuz bir minnet duyarım.
--Bu minnet benim kişisel minnetim.
Teşekkürüm.
--Ama, özellikle Halil Öğretmenimin (çoğu
kişi anlamasa da) yaptığı o KOCATEPE'de ATATÜRK anıtı, bu gün yerinde olmasa da
benim için KÖY ÖĞRETMENLERİNİN, KÖY ÇOCUKLARINA EN GÜZEL ARMAĞANI sayar ve
anarım.
--Ceyhun Atıf Kansu’nun, Köy öğretmeni
Şetik Sınığ'a yazdığı şiir gelir aklıma böyle düşünce ve gözlerimden iki damla
yaş ile ve onlara sonsuz minnet ve teşekkürler ile buruk bir seninç yaşarım,
iyi ki bunları gördüm, yaşadım diye.
--"Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,.."
--Evet Sevgili Öğretmenlerim, bir köy
çocuğu işte geldi huzurunuza. Verdiğiniz o sonsuz ışık saçan dersleriniz ile.
--Öğretmenlerim, ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU
OLSUN.
NOT: Yazıma bu eki koymasan bir yanım eksik
olurdu.
"DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ
"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün
çiçeklerini buraya getirin!"
Köy öğretmeni Şefik Sınığ'ın son sözleri.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin getirin...ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,
Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün
beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de
unutmayın.
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak
istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini
istiyorum.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kopdağına göçen,
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen.
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse
bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık
örtecek.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum.
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarümar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Ceyhun Atuf KANSU