Günümüzde yaşanan bazı sorunlar ile ilgili bir yazı kaleme almıştım, öyle tepkiler, telefonlar aldım ki, inanılmaz; olumlu ya da olumsuz olması önemli değil, istihdam ve bazı partilerin geldiği noktayı göstermesi açısından son derece enteresan idi.
   Konu ve olay son derece basitti.
   Dahası, benimle çok yakından bir ilgisi de yoktu. Yıllardır partisine emek vermiş insanların yok sayılıp, görmezlikten gelinmelerine biraz sitem, belki de birilerine farkındalık olur diye düşünmüştüm. 
    Kişilerin yaşanan işsizlik, iş bulma süreci, çevrelerinin bunlar karşısında ki çaresizliği. Falan!..
    Dünyada yaşananların bir yüzü  yaşayanların yaşadıkları iyi ya da kötü şeyler iken, 
    Diğer yüzü ise sosyal, siyasal, ideolojik kamusal yönetim ve devletlerin tercihleri yönü, yüzüdür.
   Dünya ülkeleri ve yurttaşları ile ilgili olanlar bilirler ki, yaşayanların yaşam biçimleri, sorunları, konforları;  yaşanan ülkenin ideolojik yapılandırılması, yönetim sistemi ve seçmenlerinin siyasi tercihleri sonunda belirledikleri İktidar ile ilgilidir. 
    Sokakta, işsiz ve çaresiz dolaşan, hatta aç sefil yaşayan birileri var ise, sebebi ilk aşamada kendileri değildir. 
   Çünkü insanlar, yüzlerce yıllık tarihi süreçlerini, ilkel köleci toplumdan başlayarak,
   JJ Rouseou'nun dediği gibi: " ilk çitin çekilmesi ile" kendilerini,  önceleri mülkiyetçi Feodal, daha sonraları da sermayeci Kapitalist düzenin içinde bulmuşlardır.
   Özellikle Kapitalist Sanayi Toplumu ile birlikte, yurttaşların vergileri ve o toprakların kaynaklarından  oluşan bütçenin kimin önceliği için kullanılması sorunu ortaya çıkmıştır.
   Bunu da ya ülkenin kurucularının öngörüleri ya da Yurttaşlarının, Yurttaşlık bilinçleri ile belirlenir.
 ABD'de Kapitalizm, genel kurallarını belirleyip, REFAH DEVLETİ olarak kendini gösterirken,
    Özellikle 1917 Rus Bolşevik Devrimi ile birlikte bazı Avrupa Devletleri,
    İkinci Dünya Savaşından sonra da neredeyse bütün Avrupa Devletleri de, SOSYAL DEVLETİ hakim kılmaya başlamışlardır. 
   Bu arada Asya, Afrika ve Güney Amerika'da bazı ülkeler ise, askeri darbeler, devrimler ile Sosyalist Devleti inşa etmeye çalışsalar da, Kapitalizmin hakim gücü karşısında ya karşı darbeler ile ya da demokrasi adına, demokratik seçimler ile iş başından /iktidardan uzaklaştırılmışlardır. 
    Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, öngörüsü sayesinde, DEVLETÇİ, kamu ve özel sektörü de dengeleyen bir SOSYAL DEVLET kurmuştur.
   Kamunun açtığı ilk şeker ve diğer fabrikalarda bile kreş, sosyal tesis, lojmanlar, ilk açılan tesislerdir.
    Açılan fabrika ve işletmelerde sağlık ve emeklilik koşulları için; günümüz Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur olarak kurulan, bugün ise hepsi bir başlık altında Sosyal Güvenlik Kurumu olarak yapılandırılan, sağlık ve emeklilik SANDIKLARI ilk o zaman kurulmuştur.
  Türkiye Cumhuriyeti, 1980'lere kadar, bir sosyal devlettir.
    Ne yazık ki TC, 24 Ocak 1980, "Ekonomik İstikrar Kararları" olarak bilinen karaların uygulanmaya başlaması ve 12 Eylül Askeri Darbesi ile birlikte, Sosyal Devletten uzaklaşılarak,
    Globalleşme, Küreselleşme, herkesin çantasını alıp Dünyaya açılması adı altında, Dünya Kapitalist sisteminin kucağına itilmiştir.
     Bu süreç ise, Devleti sosyal devletten uzaklaştırmış, piyasacı bir devlet yapmıştır.
    Sosyal Devlet, yurttaşları için, eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten, geleceklerine kadar her bir ayrıntıyı yurttaşlar lehine planlayıp uygular.
    Refah Devletinde öncelik ise, iktidara sahip olan sermaye sınıfı ile, iktidarı paylaştıkları sınıf ve çıkar çevrelerinindir.
    Günümüz dünyasında bu kapitalist refah devletine ve iktidarına sahip olan gruba ise, OLİGARŞİ deniliyor.
    Sosyal Devlette öncelik ise, ülkenin yurttaşlarının, halkındır.
    Refah Devletinde öncelik ise, yönetime hakim sınıflarındır.
    Sosyal Devlet, ülkenin eğitiminden sağlığına, yurttaşlarının bugünkü iş ve yarınlardaki istihdam koşullarına kadar her şeyi planlar ve yapar.
     İşte o zaman, ne torpille ne de adam aramaya gerek vardır.
    Çünkü insanlar, bu koşullara göre eğitilir ve istihdam edilir. İşsizlik diye bir sorun da olmaz.
   Sosyal Güvenlik Kurumları bu zor günler için vardır. Eğitim kurumları da, bu geçiş dönemlerinde kişileri eğiterek, istihdam sağlar.
    Şimdi yakınları icin torpilden,  işsizlikten, kendileri için yeterince iyi sağlık ve ekonomik koşulları olmayıp bana yazıdan dolayı sitem edenlere, sorsam ayıp olur mu ki?
    Acaba bütün bu yaşananları başımıza saran sistemi getirmek için, SOSYAL DEVLETİ seçimler ile  ortadan kaldıran iktidarları seçenler kimler desem ve kulağımı sese versem, ne derler ki!..
    Duyamıyorum!.. Biraz ses!..