Yüce Atatürk'ün 'Ben sporcunun zeki çevik ve centilmen olanını severim' veczinde vurguladığı gibi futbol; aslında aynı nitelikleri taşıyan izleyici de istiyor. Yoksa  maç sonu  çıkan gereksiz tartışmalar ile küfür vb.  her statta olacaktır. Seyircinin görevi takımını desteklemek, istenmeyen hareketleri yaparak atmosferi germek

değil. Bu sorun ancak 'eğitim şart' parolasıyla çözülebilir. Bu konuyu ülkemizin değerli yöneticilerine bırakıp Konyaspor maçına geçiyorum.

 

     Uzun aradan sonra oynanan Konyaspor maçından beklentim net galibiyetti. Takımımızın kadrosu, bu galibiyetleri alacak güçte. Peki neden alınmıyor sorusunun cevabı, Konyaspor maçının son dakikasında saklı. Bu dakikada kalecimiz topu elinden kaçırdı ve beraberlik golü oldu. Maçlarımız irdelendiğinde görülecektir ki şahsi hatalarımız yenilgilerimizde ön plana çıkıyor. Örnek, Galatasaray maçında penaltı

kaçırmamız, Adanademirspor maçında iki tane gereksiz kırmızı kart görmemiz. Bunlar göze batanlar. Daha çok örnekleri var.  Nasıl yapacağız da bu şahsi hataların önüne geçeceğiz? Ha insan ha futbolcu. Bir şey değişmez. Şahsi hataların iki kaynağı vardır. Kaybetme korkusu ve beceriksizlik.

 

Kaybetme korkusu bir futbolcu tarafından hissedildiği zaman, anında bütün takım arkadaşlarına yayılır. Oysa bizim bu korkuyu taşıyan değil takımı ateşleyen futbolculara ihtiyacımız var. Kadromuzdaki tüm futbolcularımızda da tek, tek takımı ateşleme potansiyeli var. Beceriksizlik ise takımımızda yok. Çünkü oyuncularımız beceriksiz olsalar zaten Süper Lig oyuncusu olamazlar. Demek ki maç kaybetmenin tek nedeni 'Kaybetme Korkusu'. Bu korkuyu takımın üzerinden Nuri Şahin'in en kısa zamanda atacağına ve özgüvenli bir Antalyaspor yaratacağına yürekten inanıyorum. Çünkü

Hocamızın donanımı bu duyguları takımın ruhuna işleme oranının çok, çok üzerindedir. 

 

İyi haftalar. Hoşça kalın.