Ne zordur, içinde fırtınalar koparken dik
durmaya çalışmak. Kalbin param parçayken, yüreğin ağlarken, gözünden inen
yaşlara hakim olamamak. Zor ve acıdır, kaybettiğin eşine ya da babana
yanamamak. Ağlayamamak üzmemek için
geride kalanları…
Dün Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin yatırımcı
kuruluşu ASAT’ın Döşemealtı Kovanlık Mahallesi’nde yapılan çalışmaları
sırasında yaşanan göçükte şehit düşen
işçi kardeşimiz İbrahim Özcan’ın cenazesindeyim…
Cami avlusunda eşine yanan ama ayakta durmaya
çalışan Feriden Hanım’ı gördüm. Gördüğüm andan itibaren de kolunu bırakmadım. O
da elimi…
Nasıl bir
acı yaşadığını anlamamız mümkün değil. Ama yaşadığı acıyı paylaştığımızı, bizim
de üzüldüğümüzü hissettiğini umuyorum…
Çünkü cenaze namazında saf tutulurken elimi
sıkışından, sarılışımızdan hissetmiştim…
Ama her
şeyin farkında olsa da bu gidişi kabul edemeyen 9 yaşındaki Arda…
5 Ay sonra
askere babasının uğurlayacağını söyleyen Burak…
İşte belki de her şeyi zorlaştıran ama bir
anlamda da Feride’yi de Arda ve Burak’ı da güçlü kılmak zorunda olan durum…
Her biri için acı ama diğerlerinin acısını
katlamamak için belli edilmemesi gereken bir durum…
Herşey bitti…
Namaz kılındı, cenaze namazı kılındı, dualar
okundu, helallik verildi…
Ardından mezarlığa geçildi…
Feride
Hanım, Arda, Burak…
Biri eşini,
diğerleri babasını uğurladı ebedi yolculuğa…
Tüm uyarılara rağmen “Şu boru da bitsin” diyen
vefakar işçimiz İbrahim Özcan’a son görev için tüm ASAT akmıştı, mezarlığa…
Her biri görevini yaptı, baş sağlığı diledi ayrıldı…
Peki Feride ve çocuklar ne yaptı, biliyor
musunuz?
Aynı göçükte yaralı kurtulan ve yoğun bakıma
alınan Sinan Sağlam’a gitti…
Hastaneye gidip aileye geçmiş olsun demek
istediler…
Ne güzel bir yürek…
Ne anlamlı bir davranış…
Sabır, Feride, Burak, Arda…
Sabır tüm ASAT ailesine…
Antalya’ya…
Geçmiş olsun Sinan Sağlam…
Dayan,
kavuş sağlığına…
Ve daha çok
dikkat, emniyet, özen, iş güvenliği…
Kaybedilen
zaman olsun…
İnsan
olmasın…