Demokrasiyi Tanımak!..
Halk arasında konuşulan, benim de çok sevdiğim bir söz ile başlamak istiyorum tümcelerime.
"Konuşuyoruz konuşuyoruz ama anlaşamıyoruz!.."
Şaka gibi, aynı dili konuşup konuşup anlaşamamak. Bu olmuyor mu? Hem de ne çok. O halde neden?
En baştan başlarsak.
İletişim nedir?
Karşılıklı tarafların bir şekilde konuşmaları. Anlaşmaları değil. Çünkü iletişim içinde olunabilir ama anlaşılmaya bilinir de!.. Burada ortak bir dil kullanılsa bile, aynı sözcüklerden aynı şeyleri anlamamak gibi bir durum ortaya çıkar. Sorun da orada başlar.
Demokrasi muhteşem bir yönetim şeklidir.
Peki Demokrasi nedir?
Demokrasi, "siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi."
"Doğru söyleyeni, dokuz köyden kovarlar" da denilir, bilirsiniz.
"Zavallı", Aysun Kayacı, birkaç yıl önce ağlar vaziyette, yıllar önce kullandığı "Benim oyumla çobanın oyu bir mi?" sözü ile ilgili olarak, "Yeter artık, düşsünler yakamdan. O sözü söylediğimde 20 yaşındaydım. Söylediğim anda da pişman oldum" diyordu.
Olayın tarafı artınca sorunlarda çeşitleniyor.
Sorun eşitlik değil burada, sorun SORUMLULUK. Kişi yaptığı, seçtiği ile kendisinin olduğu kadar, başkalarının da bundan nasıl etkilendiğini de düşünmeli ve sorumluluk taşımalıdır.
İşte budur uygar, çağdaş insan, ülke yurttaşı olmak.
Mehmet Akif'ten, Hazreti Ömer'e kadar bir çok kişiye atıf yapılan şu sözü hep sever ve bir sorumluluk yükleriz kendimize:
"Kenar-ı Dicle'de bir kurt kapsa koyunu, gelir de Adl-i İlahi sorar Ömer'den onu" diyerek.
İyi de taaa Fırat kenarında bir kuzunun sorumluluğunu duyuyor ve taşıyoruz da, neden seçimlerde mağdur, yoksul, sefil olmasına sebep olunan onca insan için bir kaygı duymuyoruz?
"Komşusu açken tok yatan bizden değildir." başka bir anlatımla, "Yanı başında komşusu açken tok olarak geceleyen kişi (olgun) mü'min değildir". O halde, insanlar kendilerine duydukları sorumlulukları, komşularına, başkalarına da duymak durumundadır.
Bu kadar derin ve içten sorumluluk taşıyan söz ve tavırlar varken, günlük yaşamda bunları görüyor muyuz? Üzgünüm ki HAYIR!..
Herkesin felsefesi, "Her koyun kendi bacağından asılır!.." olmuş.
İyi de, madem "her koyun kendi bacağından asılacak", o zaman ortak bir tavır belirleme olan "DEMOKRASİ" için ne diyeceğiz.
İşte bu da "Demokrasi"nin bir bilinç gerektiriyor olması ile başlıyor. Demokrasi bilinci ise "DEMOKRAT" olmakla başlıyor.
Çağdaş batılı ülkeler ile feodal kültür ve yaşam biçiminin etkisinde olan ülkeler, toplumlar arasında ki fark da buradan başlıyor.
Her ne kadar bugün Kapitalizmin azgın saldırıları karşısında direnen Küba ve Güney Amerika Ülkeleri için varsıl, asil ve eğitimli bir ailenin Doktor oğlu olarak Ernesto Che Guevara,
Ya da 1969'da Filistin direnişine destek amacıyla Filistin'e giden Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bilinç ve sorumlulukları da böyle bir sorumluluk ve DEVRİMCİ TAVIRDIR.
İşte demokrat olmadan, DEMOKRASİ olmuyor.
Ülkede bir demokrasiden söz edecek olursak, önce yurttaşlarının ne kadar bilinçli ve ne kadar demokrat olmalarına bakmak gerek.
Ne dersiniz. Oralarda DEMOKRASİ görünüyor mu?