Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem zor zamanlarda milletimizin nasıl yek vücut olabildiğini bir kez daha gösterdi Sadece yurt içinde değil, yurt dışındaki insanlarımız da bu ulusal felaket karşısında büyük dayanışma gösterdi.

Millet olabilmek böyle bir şey işte. Normal zamanlarda birbirimizle tartışsak, kavga etsek de zor zamanlarda bir araya gelmek, birlik ve beraberlik sergilemek milletimizin özelliklerinden biri. Ülkemiz çok zor günlerden geçiyor. Her birimizin yüreği yanıyor depremzede kardeşlerimizi düşündükçe. Kaybettiğimiz insanlarımız yüreğimizi dağlıyor. Yaralananlar için dualar ediyoruz. Yıkım çok büyük. Kayıplar çok büyük. Yaraları sarmak için yapılacak çok iş var.

Geçen yazımda da belirttiğim gibi, ilgili kuruluşlarımız düzenli deprem tatbikatları düzenlemekte ve bu tatbikatların sonuçlarını, alınmasında yarar görülen önlemlerle birlikte Makama sunmakta. Geniş bir alana yayılan deprem bölgesindeki arama, kurtarma çalışmaları sırasında da bu tatbikatlar sırasında alınan derslerden istifade edilmesi gerekirdi. Organizasyon bozukluğu, ilgili kurumlar arasında koordinasyon eksikliği gibi dile getirilen eleştiriler, masada alınan tedbirler sahada pek işe yaramadığını göstermekte. Prof. Dr. Naci Görür gibi pek çok bilim insanımız, Kahramanmaraş bölgesinin büyük bir depreme gebe olduğunu çeşitli zamanlarda dile getirdiler ve yönetimi uyardılar. Yönetim bu uyarılar ne ölçüde dikkate aldı? Vatandaşlarımız bu konuda ne ölçüde bilinçlendirildi? Olası bir depremin tahribatını ve insan kaybını azaltmak veya alt düzeyde tutmak için ne gibi tedbirler alındı? Binaların dayanıklı olup olmadığı (yapı malzemesi, temelin sağlamlığı, bina yüksekliği vb.) ne ölçüde denetlendi? Deprem potansiyeli taşıyan bölgelerde nüfus yoğunluğunu önlemek için ne tür politikalar izlendi? Nüfusun depremin odak noktasına coğrafi yakınlığı hiç gözetildi mi? Bu tür uyarıları medyada ve konferanslarda dile getiren bilim adamlarımızdan kaçı davet edilerek görüş ve önerilerine başvuruldu.?

Depremin yaralarını sararken bu sorulara cevap aranması, gelecekte karşılaşacağımız benzer felaketleri daha hazırlıklı olmamıza yardımcı olacak. Uzmanlar, Kahramanmaraş merkezli depremlerde yapılanmaya yönelik önlemler alınsaydı  maddi zarar ve insani kaybın çok daha sınırlı olabileceğini belirtiyorlar. Bunun ihmal edildiği görüşündeler. Hatay ve Kahramanmaraş bölgesine yerleşen Suriyeli sığınmacıların insan kaybının daha büyük olmasına yol açtığı ifade ediliyor.

Uzmanlar keza, zamanı bilinmemekle beraber beklenen yeni Marmara depremine de dikkat çekiyorlar. Bu depreme hazırlıklı olmanın önemini vurguluyorlar. Bu zamana kadar alınan tedbirlerin yetersizliğine işaret ediyorlar. Son yıllarda İstanbul'da yapılan yüksek binaların 7.7 veya 7.8 büyüklüğündeki bir depreme dayanıklı olup olmadığını soruyorlar. Sığınmacılar nedeniyle İstanbul'da da büyük bir nüfus patlaması yaşandığına işaret ediyorlar. Kentleşme ve sığınmacıların İstanbul'da nüfus patlamasına kapıyı açtığını hatırlatıyorlar. Bu şekilde depremden doğabilecek risklerin arttığı hususunda uyarılarda bulunuyorlar. Deprem durumunda toplanma yerleri olarak belirlenen yerlerin yapılanmaya açılmasının da deprem riski açısından affedilmez buluyorlar. "Gelecek Marmara depreminde maddi  ve insan kayıplarının çok büyük bir felakete yol açacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Bilime saygı gösterilmez ve ranta ağırlık verilirse olacağı budur" demiş ABD'de yerleşik enerji uzmanı Dr. Ferruh Demirmen...

Hamaseti bırakıp uzmanlara kulak verelim, önerilerini dikkate alalım, yaşadığımız deprem felaketinden dersler çıkaralım..