Bazı şeyler önce küçük fısıltılar ile başlar. Sonra bir adım
daha ileri gidilir ve dedikodu imiş gibi kimin ne dediğine bakılır. Sonra,
muhataplar belirlenir ve beyin yıkaması yapılır.
--Artık son öldürücü darbe de muhataplıklar belirlenir, kim,
neye yarar karar verilir ve reklamlar biter, oyun başlar.
--Bu tiyatroda da böyledir, siyasette de böyledir, tesadüfü
yaşamıyor iseniz, yaşamda da böyledir. Yani roller bellidir. Ya
başoyuncusunuzdur ya yardımcı oyuncu, figüran ya da yönetmen.
--Her an sosyal medyada, bütün kanalların haber
bültenlerinde bazı haberler atık değişmiyor.
--Bilmem hangi dağın mermer-altın-maden aramak için
oyulmadık yeri kalmadı. Bilemem hangi ormanda, bilmem kaç yıllık ağaçlar
kesildi. Bilem hangi çaya-dereye bir HES yapılıyor, köylüler susuzluktan
kıvranıyor.
--Bu kısım, sorun kısmı.
--Bu işler neden böyle diyecek olur isek de!..
--Oturup konuşmaya başladık mı, Çanakkale'de, Balkan
Harbi'nde, Sarıkamışta, Yemen
Çölleri'nde, Kurtuluş Savaşı'nda dedesi, babası, bir yakını ölmeyen yok
gibidir.
--Peki neden?
--Memleketi düşmanlardan kurtarmak için.
--İyi de, düşman kim?
--Kim olacak elin İngiliz, Fransız, İtalyan Gavuru.
Amerikalılar taa o zamandan akıllılar, perdenin arkasına geçmişler, sahnede
İngiliz, Fransız, Yunan baş oyuncu olarak oynatıyorlar.
--Yüz yıllık hikaye. Ders kitaplarında yoksa da masal gibi
bir şey
--Eeee nerden öğrenilecek. Allah’tan Atatürk, 1919'dan Nutuk'un okunduğu yıl 1927'ye kadar olan
olayları ve kişileri tek tek 15-20 Ekim 1927 tarihlerinde anlatır da, bir parça
tarih bilgimiz olur.
--Ha bunları anlatsınlar diye, Türk Tarih Kurumu’nu, millet
adam gibi dilini öğrensin diye Türk Dil Kurumu’nu Kurar.
--Ülke adam gibi yönetilsin, halk müreffeh yaşasın diye de
fabrikasından kurumuna kadar her şey kurulur, sizlere teslim edilir.
--Sonra tiyatronun DEMOKRASİ OYUNU perdesi başlar.
--Hani ünlü bir özlü söz vardır, adama sorarlar,
"Kişiyi nasıl bilirsin, kendin gibi!.." İşte olay bu.
--Peki kişi kendisi gibi midir?
--Olmadığını her seçim macerasından sonra kırılan ellerden
bellidir. Anlamadan, dinlemeden gaza gelerek gider adam seçer, oy veririz.
Aradan bir süre geçer, "elim kırılsaydı da ..." Kardeşim elinin ne
günahı var. Bir şey kırılacak ise o da senin koca kafan.
--Zaten o da ha bire zamlara, yokluğa yoksulluğa çarpa çarpa
kırılıyor da, senin haberin yok.
--Yine Anadolu’nun özlü sözü, "Acı acıyı, su sancıyı
dindirir" diye.
--Bir olan, bir olacak olan tarafından umutulup gidiyor.
--Yıl sonu gelince, hemen defter kitap toplanıyor,
mahallenin tavuğu, ineği, horuzu sayılıyor ve herkese düşen sayı belirleniyor.
İyi de Hasan Ağa’nın darı ambarı dolu horozları diri de, Ayşe Teyze’nin ineği
açlıktan, samansızlık, yemsizlikten bir deri bir kemik kalıp hastalıktan
kırıldı ya.
--Olsun, komşu değil miyiz? Komşuda pişer sana da düşer.
Umut fakirin ekmeği imiş, kim farkında.
--Sorun yönetim sorunu. Hanede, mahallede, köyde, kasabada
ya da ülkede ne fark eder ki, kabak yurttaşın kafasında patlıyor.
--İyi de yurttaş bunun farkında mı? Dur bi dakika, TV kanallarında kim, kimin,
kimini, nerede, kaç kere becermiş, ondan sonra da sıraya kimler geçmiş, doğan
çocuklar neredeler, çok bilinmeyenli denklem….
--Komik değil mi! Hatta ayıp. Orasını bana sorma, yaşayan ve
yayınlayanlara sor. Elçiye zeval olmazmış.
--Peki yönetim sorunlu ise bize ne? Biz yurttaş olarak gözlerimizi
kapayıp vazifemizi yapıyor muyuz? Yapıyoruz da, küçücük bir soruncuk var?
--- O da ne ki? Gözleri kapamak.
--Ne der atasözü. "Veren el, alan elden üstündür".
Haydaa!..
--Oy verdik diye bir de havalara girdik mi? Girdik.
--İyi de kime verdik, niye verdik?
--Verdik verdik ne işe yaradı, sorduk, düşündük mü?.
--Ne düşüneceksin ya, sen cambaza bakmaya devam et.
--Her zaman cambazlara çok iş düşer.
--Bir cambaz haberi, "seçilmişler içinde en çok imzayı
kim atmış?" nerem ile güleyim şimdi. Gayet basit, kuliste en çok çay kahve
içen, lak lak eden kim ise o.
--Siz, bu yasaların, yönetmeliklerin nasıl çıktığını hiç
düşündünüz mü? Ya da soruyu tersten sorayım, neden sizin sorunlarını ile ilgili
yasa ve yönetmelik çıkmaz?
--Bu yasa ve yönetmeliği kimler hazırlar? Gayet basit. ADAMI
ve MADAMI olanlar. Hazırlanan bu
metinlerin altına imza gereklidir. Bu imzaları kimler atar?
--"Oooop Beyler, şu kağıtların altına birer imza atalım
da divana, başkanlığa verelim!.."
Neden olmasın.
--Nasıl olsa yurttaş sorma ver parasını verir iken,
seçtikleri de sorma imzalayı neden atmasınlar ki.
--Söyleyecek şey çok da, lafı uzattın diyorsun.
--Tamam ben de kısa keser, "Aydın havası yaparım"
--Berberler-kuaförler açıldı artık, gidin birer ense traşı
olun da meclis kapanıp, pandemi de "aralanacak" ya, sizin ense
traşınızı görmeye gelecek çok olur.
--Daha sonra nerenizi kızartacaklarını görmeleri gerek
de!...