"Demokrasi" gelecek diye devlet kurumlarını yıpratanlar, onun vatan savaşı verdiğini, antiemperyalist liderliğini övmüş, onu doğrudan eleştirmemişlerdi. Şimdi onun kendi örgütleri dışında hiçbir siyasal harekete izin vermeyeceğini anlıyorlardı; ama çok geç kalmışlardı.

O durmak bilmiyordu! Tüm yetkileri elinde toplamıştı. Ortada bir meclis vardı, ama onun fetvaları meclisin kararlarının üstündeydi.

Milli imana uygunluğunu ileri sürdüğü uygulamalarla düşünce-örgütlenme özgürlüğü isteyen öğrencileri, bilim insanlarını, aydınları, sanatçıları etkisizleştirdi.

Çok önceden aldığı kararla eğitim kurumlarının tümünü "Demokrasi Devrimi" diyerek kendisinin belirlediği kurallara uydurdu.

Yeni Osmanlıcı militanları, genel oylama öncesinde öğrencileri susturmak için saldırdılar. İçişleri Bakanı, rektörleri arayarak, Rehber İmam'a karşı çıkan öğrencilerin toplantılarını engellemelerini istedi.  Birkaç hafta geçmemişti ki Rehber İmam yeni fetvasıyla üniversiteleri hedef gösterdi:

Eski zihiniyetteki akademisyenler işten atılmalı, üniversitelerde demokrasi ve İslam ilminin öğretileceği milli bir ortam oluşturulmalı, ecdadımızın yolunda yürüyenler üniversitelere girmelidir.

Fetvanın ardından saldırılar üniversitelere yayıldı. Demokrasi Muhafızları ve Yeni Yeniçeriler öğrencileri önce dövmeye, direnmeyi inatla sürdürenleri  öldürmeye başladılar.

"Rehber İmamın Hattında İlerleyen Talebeler" grubu yönetime el koydu. Rehber İmam, Cuma namazından sonra toplanan semt-mahalle-köy imam-muhtarlarına "Talebelerin hareketini desteklediğini" açıkladı.

Demokrasi Muhafızlarının koruması altında üniversiteleri işgal eden talebeler, Rehber İmam'ın fetvasını yineleyerek saldırıyorlardı. "İslama-demokrasiye  bağlı olmayan profesörler, öğrenciler üniversiteden atılana dek işgali sürdüreceklerini" açıkladılar.

Demokrasi Muhafızları fakülteleri kuşatarak kapıları kilitlediler. Protestocu öğrencileri döverek üniversite dışına attılar, birçoğunu tutukladılar.

Üniversitelerde görevli yüzlerce profesör, asistan işten atıldı. Onları destekleyen yazarlar da tutuklandı; gazeteler, demokrasi-vatan komitelerine teslim edildi. Eski devrin polis kurumu artık Demokrasi Muhafızlarının imanı kuvvetli mücahidlerine teslim edilmiş ve sıra gelmişti artık silahlı kuvvetleri imana getirmeye! *

Bu olaylar, Türkiye'deki uygulamalarla ilişkisizdir!

Türkiye'de Rehber İmamet düzeni ve fetva kurumu yoktur; bazı akıllıların desteklediği gibi "Vatan savaşı, 2. İstiklal Harbi" vardır!

Bu arada Vatan-Pekin sever Doğu, "Bize yaklaştı" diyor da "neresine" yaklaşıldığını söyleyemiyor!

Türklüğü Arap hurmasıyla zehirleyen Devlet de öyle!

Dersim özerkliğinin büyük savaşçısı Seyyid Kemal de, eften püften sözlerle idare diyor; öfkelenen parti tabanını her keskin dönmeçte yaptığı gibi"Aman ha provokasyona dikkat" diyerek sakinleştiriyor!

Türklerin Anadolu topraklarında egemenliği yıkılıyor; Batılı-Doğulu, Kuzeyli-Güneyli devletler bayram ediyorlar!

Ediyorlar, çünkü "Türk devletinin yok edilmesine hayır!" diyemeyen muhalifler, kıvırtıyor ve Türklerin bilincini bulanıklaştırıyorlar!

Twit-mwit, panel-manel, fantastik şarkılarla idare edilecek sıra değil! Türklere yıkımın aslı anlatılsın yüz yüze görüşülerek.

Devamı bir sonraki yazıda...

10 Şubat 2017

*Zifiri Karanlıkta Cilt 1, İçten Çürüme Bölümünün 200-205'inci sayfaların esinlenerek özet!