Okyanuslar yeryüzünün %70’ni kaplamaktadır. Birçok canlı türüne ev sahipliği yapan okyanuslar; tür, genetik, ekosistem çeşitliliği açısından oldukça zengin alanlardandır.
Çok sayıda canlıya ev sahipliği yaptığı gibi, dünya oksijeninin %50’sini üretmektedir. Son yıllarda hem karada hem de okyanuslarda insan baskısı giderek artmıştır. İklim değişikliğiyle, okyanus ekosistemi ve onunla bağlantılı olan yeryüzündeki yaşam ciddi anlamda tehdit altında diyebiliriz. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) son verilerine göre, küresel anlamda okyanus ekosisteminde bulunan canlı türlerinin yaklaşık olarak yüzde 10’u yok olma riskiyle karşı karşıyadır.
Avustralya'daki İngiliz Ulusal Topluluğu Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Örgütüne (CSIRO) bağlı bilim insanları tarafından yapılan son araştırmada okyanus tabanında biriken plastiğin her geçen gün arttığı ve bu artışla birçok canlı türünün de yok olacağı bildirilmiştir.
Zamanla açık denizlerdeki tehlikenin farkına varan devletler tarafından, açık denizlerin korunmasına yönelik uluslararası anlamda protokoller hazırlanmıştır. 2004 yılında açık denizlerin Birleşmiş Milletlere (BM) üye devletler tarafından korunma altına alınması için müzakerelere başlanılmıştır. 20 yılı aşkın süredir devam eden ve en sonuncusu 4 Mart 2023 tarihinde New York da düzenlenen Açık Deniz Anlaşması 38 saat süren toplantının ardından imzalanmıştır. Anlaşma BM’nin Okyanuslar Büyükelçisi Rena Lee tarafından ilan edilmiştir.
Müzakereler uzun zamandır finansman, balıkçılık hakları gibi sorunlar nedeniyle ertelenmekteydi. En son 1982 yılında imzalanan antlaşmayla uluslararası sularda deniz biyolojik çeşitliliğinin korunmasını ve sürdürülebilir kullanımı amaçlanmıştır. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin (Unclos) mirasına dayanan metin, bir sonraki delegasyon toplantısında resmen kabul edilecek.
Bu anlaşmayla beraber korunacak yeni alanlar belirlenerek, balıkçılık faaliyetleri, nakliye güzergâhları ve derin deniz madenciliği gibi keşif faaliyetlerine sınırlar getirilmiştir.
Kabul edilen bu anlaşmayla beraber gelecek nesiller için büyük bir atılım yapılarak, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirlilikten oluşan üçlü gezegen sorunları için büyük anlamlar ifade etmektedir. Hedef 2030 yılına kadar denizlerin %30’nun koruma altına alınması olarak belirlenmiştir.