Toplumsal
yaşam içinde, öyle sözcükler vardır ki, herkesi mutlu eder, keyfini getirir.
Acayip bir durumdur ki, sormayın gitsin; ama ben yine de siz sormadan anlatayım
"Vehbi'nin Kerrakesini"!..
--İlim
irfan görmüş, kadılık, müderrislik yapmış "Sümbülzade Vehbi
Efendinin" kerrake öyküsünü anlatmadan, konuya girilmez.
--Padişah
III. Selimin, bir gece aklına bir şeye takılır, düşünür taşır ama işin içinde
çıkamaz. O da, Sümbülzade Vehbi Efendiyi sarayına gelmesini emir buyurur.
--Gecenin
geç vaktinde Sümbülzade Vehbi Efendinin Konağının kapısı çalınır ve padişah
hazretlerinin kendileri emrettikleri söylenir.
--Eeee
gecenin bu vakti çağrılma pek hayra alamet olmaz. Vehbi efendi, konak ahalisi
telaşlanır, Vehbi Efendi korku ve telaşla giyinir
--Dedim
ya "yönetim" sakat bir iştir. Ne başı bellidir, ne sonu. Neresinden
tutsanız elinizde kalır ya da vehbi gibi ferace giyersiniz.
--Bizde
genellikle, yönetim konuları hep "idare" ya da "idare
etmek" olarak tanımlanır.
--Bir
de hal hatır sorulunca, "eh işte, idare edip gidiyoruz" der geçeriz.
Pek de keyifli bir şey tanımlamaz bu durum.
--Yöneticilik,
ya seçimle ya da atanarak gelinen bir görevdir. Haaa darbe yaparsanız da,
orasına karışmam.
--Atanma,
tayin(yeterlilik koşullu) ya da seçim ile gelinmelerde, liyakat(yeterli, layık
olma) ile de, torpil(kayırlan, arka çıklan) ile de olabilir. Bu, sizin maharet
ve ilişkilerinize bağlıdır.
--Deneyimlenmiş
ya da kaşarlanmış olanlar için durum idare edilir de, bu durum ilk ve yeniler
için muhteşem bir duygudur.
--Bir
gece öncesi gözlerinize uyku girmez, yatakta bir o yana bir bu yana döner
durursunuz. Sabah olur, "Vehbinin Kerrakesi" olmaması için akşamdan
hazırladığınız giysileri giyer, hazırlanırsınız.
--Pencereden
yan gözle baktığınız ve beklediğiniz siyah araba evin önüne gelir, ahvalinize
(durum) bağlı olarak da ya araçtan tek şoför ya da ek olarak sağ ön koltuğun
olmazsa olmazı kurumanız araçtan iner ve sizi uygun güvenlikler bir yerde
bekler.
--Siz
ihtişamlı bir şekilde çıkarsınız konuttan ve açılan araç kapısından sağ arka
koltuğuna kurulursunuz. Tertemiz yıkanmış, parfümler sıkılmış araç sizi,
yöneticisi olduğunuz makama götürür.
--İlk
gidiyorsanız tüm üst, üst altı, altı üstü karışık herkes oradadır. Araç durur
durmaz kapınız açılır, ön koltuktaki korumanız azıcık yan gözle sitem eder ama,
ahali çoktan sizi almış ve makamınıza uçuruvermiştir.
--Uuu,
kimler kimler. Sekreterleriniz, hizmet elemanlarınız, herkes odanıza bir girer
bir çıkar. İlk gün gelen çiçek sepetleri, çikolata paketlerinden ve önceleri
tegraflar varken telgraftan, bu günler ise, eş-dost-tanıdık-tanımadık-tanımadık
tanıdık telefonundan geçilmez
--Toy
iseniz bu durum bir kaç gün sürer, kaşarlanmış iseniz de, bir kaç saat sonra
üst düzey yönetimden bir brifing (kurum hakkında bilgi) alırsınız.
--Tabi
herkes çoktan hazırlamıştır siz sunacağı dosyaları.
--Telefonlar,
talep yazıları, bakan, siyasilerin, ekabirlerin istekleri ile ilk şafak atar ve
gerçeklerle yüzleşmeye başlarsınız.
--Sonra,
uyanık personelin sizin "sazan" olup olmadığınızı test etmeleri.
Kakalayabiler ise, bir iki bekleyen imza.
--Adil
olacağım derken, bakan, siyasi, yerel yönetici derken kapınızdan giren ya da
gelen bir telefon ile adaletin pek de "matah"" bir şey
olmadığını öğrenmeniz çok sürmez.
--Atama
talepleri, iş ve ihaleler, işlem hızlandırma istekleri, çalışanların sorunları,
gazete ve televizyoncular, sivil toplum ve temsilcileri, yönetimde olan iktidar
partisi yönetici talepleri.
--Görevdeyken
vaya ayrılsanız bile yıllarca sürecek soruşturmalara ve mahkemelere konu olacak
attığınız imzalar.
--Bir
de bakarsınız ki, işleri ve işlemleri pek bilmiyorsanız boğazınıza kadar
batmışsınız.
--İlk
günler sabah yan gözle beklediğiniz aracınız, bekler de bekler; görevlilerin
"bir sorun mu var efendim" telefonları ile uyanırsınız ayaktaki
uykudan.
--Gelirken,
yanlışlıkla kerrake yerine ferace giymemek için onca çabanız, bir de bakarsınız
ki, başınıza ördüğünüz onca çorap ile uykularınız kaçmaya başlar.
--Ya
bu yöneticilik yok mu, bu yöneticilik çok muhteşem bir duygudur. Hani o
bakanın, "Şu okullar olmasa, ne güzel de yönetirdim bu marifi" dediği
gibi;
--Şu
talimatlar, seçmen istekleri, partili talepleri, bakanlar, milletvekilleri
derken herkes.
--Şafak
atar ama, artık çoktan kerrake yerine feraceyi giydirmişlerdir size.
Anladığınız da, şafağınız attığında ise, artık atı alan üsküdar'ı çoktan
geçmiştir. Yazıyı bu kez, Anderson masalı gibi bitireyim mi?
--Kaç kişi bilir ki "az tamah, çok zarar verir"i.