Yönetmek, iktidar olmak, gücü ele geçirmek ilk çağlardan bu yana insanoğlunun
hep istediği, uğruna savaştığı bir şey olmuştur. Bunu kişisel olarak ailesi,
sülale ve klanı için isteyenler olduğu gibi daha büyük soyu sopu, milleti ve
devleti için de isteyenler olmuştur. Ya da bazıları bu görevler zorlanmıştır.
Siyaset, bir amaç, ülkü, hedef uğruna toplumu yönetmenin, kitleleri, toplumu
inandırmanın, aydınlatmanın, bilgilendirmenin bir yöntemidir.
Toplumda üretim ilişikleri değiştikçe, siyasetin de yolu, yönü ve şekli
değişmiştir. Cengiz Han'ı, Orta Asya steplerinden Anadolu içlerine kadar
getiren şey, kendisinin sürülerinin otlayacağı otlaklar değil idi. Toplumunu
daha iyi yaşatmak, egemenliğini daha geniş alanlarda sürdürmek idi. Elbette ki
toplayacağı ganimetler de bu günkü gibi kuracağı şirketlere sermaye için değil
idi.
Feodal toplum ile kapitalist toplum düzenine geçişler, üretim ilişkilerini de
değiştirmiş; toplum kesimleri arasında eskiye oran ile daha farklı sosyal
kesimler yaratmıştır.
Daha ilk çağlarda bile toplum kesimlerine soylular, köleler, askerler gibi
statü ve sınıflar elbette ki vardır. Ama günümüz dünyasında toplumsal ilişkiler
o kadar karmaşık ve değişken hale gelmiştir ki, bir günde insanların, ailelerin
hayatları, hayalleri bile değişebilmektedir.
Bir gerçek vardır ki, tüm dünyada bu kadar kısa sürede olan tüm değişiklikler,
ancak siyaset ilişkileri ile olmaktadır.
Başlangıçta "her mahalle de bir zengin yaratacağız" sloganı, belki
bana da çıkar mantığı ile bir çok kişiye cazip gelmiştir. Belki de hayallerini
süslemiştir. Ki Demokrat Parti(DP) belki de bu ve benzeri umutlar ile iktidar
olmuştur.
Dünya, sıradan bir kişinin valizini alıp gideceği yer oluyor propagandası ile globalleştirilir
iken, ülkeler uluslararası emperyalist sermayeye peşkeş çekilecek alan
yapılmıştır.
Dolayı ile de siyaset ve siyasi ilişkilerin şekli ve boyutu değişmiştir. Artık
birçok ülkenin iç işlerine karışmak, yönetmek sıradan bir olay haline
gelmiştir. Askeri müdahale ve darbeler ise vaka-i adiyeden (sıradan) olaylar
haline gelmiştir.
Görüldüğü gibi, dünün dünyayı yönetme amaçları ile bu günün
dünyayı yönetme amaçları istek olarak aynı olsa da içerik olarak tamamen farklı
olmuştur. Önceleri sadece askeri güç, silah, barut ve asker belirleyici iken,
bu gün ise, iletişim kanallarında tutun, sermaye desteğine, bilgi paylaşımına
kadar varan derin ilişkileri içerir hale gelmiştir.
Peki bu kadar karmaşık ve uluslararası devlet, şirket, sermaye
ve kişilerin ülkelerin bağırsaklarına kadar ellerini profesyonelce soktukları
bir dönemde, amatörce siyaset yapılabilir mi?
Günümüzde siyaset yapmayı çelik çomak oynamak sanan ya da öyle
göstermek işlerine gelenlerce evet yapılabilir diyenler olabilir.
Yapılmadığını, 1945'ler de DP, 1980'lerde ANAP ve 2000'lerde ki Ak Parti gibi
partilerin kuruluş ilişki ve organizasyonlarına adam gibi bilimsel olarak bir
bakmalarını öneririm.
Recep Tayyip Erdoğan, artık kendisine bir hedef koymuş ve bu
hedefe ulaşmak için her türlü yasal, finansal ve insan kaynağı yığınağını
yapmaktadır. İlk hedef 2019, daha sonra da 2023.
Hedefin ne olduğunu böyle bir konu içinde tartışmak, konuyu dağıtmaktan, topu
taca atmaktan başka bir işe yaramayacağını bildiğimden şimdilik "es
geçiyorum".
Peki, karşısında ki güç odakları nelerdir. Günümüz toplum
kesimleri örgütlü oldukları kadar güç dengelerinde dikkate alınırlar. Ahkam
kesenleri dikkate almak ise.... olsa gerek.
O yüzden, en büyük örgütlü yapı olarak CHP bulunmaktadır.
Peki CHP'nin, devlet olanakları elinde, kendi sermayesini oluşturmuş, güvenlik
güçleri içerisinde güç dengelerini değiştirmiş, bürokrasiyi de kendine göre
yapılandırmış bir AKP karşında yapabilecekleri neler kalmıştır.
Kitleler her zaman güce tapar. Güçlüye korku ile saygı duyar. Ama kitleler de
her zaman inanacak yeni, idealler ve fikirlere de aç ve açıktır.
Ama bu konuda açık ve belirgin,
ideoloji, ilke ve hedefler ile bu hedeflere götürebilecek güvenilir
kişilerin olması gerekir.
CHP, yeni dönemde böyle bir sorgulama ve yapılanma yaptı mı
sizce.
Bugünlük, olumlu ya da
olumsuz bir şey demek istemiyorum. Hep birlikte düşünelim mi?
Ne dersiniz?