Yılar öncesidir. Eski Antalya'yı bilenler bilirler, hâlâ
da var olan bir "Vakıf İşhanı" vardır. Ve üç yönden de görünen
duvarında kocaman bir resim vardı. Saçlı, sakallı bir adam, bir elinde bir ateş
parçası ve zincirlenmiş bir kocaman cüsse.
Çocuk merakı
ile öğrendim ki, resim, dönemin Antalya Belediye Başkanı’nın Altın Portakal
etkinlikleri çerçevesinde bir ressama yaptırdığı efsane resmi.
Resmiden öte,
bir isyan gibi, herkesi etkiliyor ve herkes beğeniyor.
Sadece birileri
hariç. 12 Eylül döneminin yönetici ve paşalarının.
Bir de
"Pandora’nın Kutusu" öyküsü vardır.
Hani derler
ya, "Açtırma Pandora’nın kutusunu!.." diye bilinse de bu büyük
olasılıkla o dönem, bir "küp"tür. Belki de doğrusu, "Açtırma
Pandora’nın küpünü"dür. Neyse.
Mitolojide,
ZEUS en büyük tanrıdır.
Ateşi bulmuş ve
insanlar kendisine hep muhtaç olsun diye de insanlardan saklamıştır.
Prometheus,
Zeus'tan ateşi çalıp, insanlara, insanlığın kullanımına veren bir Titandır
(altın çağda tanrı soyundan gelenler için kullanılır).
Zeus,
Prometheus'a ateşini çalmasından dolayı kızdığından, onu cezalandırmak için
kardeşi Epimetheus'a, balçıktan yaptığı, tanrısal bir zeka ve güzellik verdiği
PANDORA'YI eş olarak gönderir.
Pandora'nın
eline de, açmaması gerektiğin söylediği; ancak Pandora'nın meraktan açacağını
bildiği için de, insanlara kötülük yayacak bir kutu/küp verir.
Prometheus,
Pandora'ya aşık olan kardeşi Epimetheus'u uyarır ama o hiç kimseyi dinlemez ve
Pandora ile evlenir.
Ateşten artık
insanlık yararlanmaktadır. Bu kez de,
insanlığın başına bir bela vermek ister.
Bunu da,
Pandora'ya verdiği kutunun içine gizler.
İnsanlardan
intikamını almanın zamanının geldiğini düşünen Zeus, Pandora’nın kulağına,
kutunun kapağını açmasını fısıldar.
Zeus'u dinleyen
Pandora, kutuyu (Pandora’nın kutusunu) açar.
Pandora,
insanlar arasına, insanlığa mutsuzluğu salıvereceğinin farkında değildir. Kutuyu açar ve böylece kötülükler dünyaya ve
insanlığa yayılır.
Gerisi mi,
gerisini de siz yazın!..
Ben sadece,
birisi çıksa da şu Pandora'nın kutusunu bir kapatsa,
Ne iyi olacak diye düşünüyorum!..
Yoksa bir
kutuya tav olan o kadar çok ki.
Üstelik,
herkesi "tav edecek", o kadar da çok "kutu" var ki!..
Ortalık,
kötüler ve kötülükten geçilmiyor.
Her bir
kötülüğe de o kadar çok ve kolay bir bahane bulunuluyor ki!.. İnanılmaz.
Prometheus mu?
O, bizim gibi
kıt akıllılara vermiş elini. İnsanlık için düşünsünler diye, ne bilsin ki bizlere
mutsuzluk dağıtacağını.
Prometheus'un,
kimsenin yaşamadığı Kafkas/Olimpos Dağlarında zincire vurulup, yanına bırakılan
kartal tarafından, her gün ciğerinin bir parçası yenilip, o kadar da acıları neden çektiği bugün kimin
umurunda ki.
Her gün kartal
tarafından ciğeri yeniden ve yeniden oluşun, böylelikle her gün işkence edilen
Prometheus'u, Herkül kurtarılır.
Ayağına bağlanan
zincirlerin kırılıp, kurtarılmasına ses çıkarmasa da Zeus, zincir halkalarının
birinin Prometheus'un ayağında kalmasını sağlar. Böylece Prometheus sonsuza
kadar cezalandırılmış olacak ve Tanrı Zeus insanlardan, böylece intikamını
alacak, insanlara da gücünü gösterecektir.
Tarih, masal,
efsane, öykü olsa da ne garip, ne çok yaşadıklarımıza benziyor değil mi?
Dün Pandora'nın
kutusu/küpü.
Günümüzde de,
Demokrasiyi seçim sandığı yapıp, önümüze koymaları. Mehmet Akif Ersoy, çok haklısınız. Tarihten
ders alınmıyor.
Çünkü, tarih
bir masal gibi sunuluyor. O yüzden de bazıları kendini "sultan",
bazıları da "hanım sultan" sanıyor.
Elli yıldır
Antalya'da bir duvara sığacak devrimci Prometheus'un Vakıf İş Hanındaki resmi
yapılamadığını fark edecek belki bir başkan çıkar da;
Özgürlük de,
özgürlük savaşçıları da, devrimciler de bir "Ohh” der, ne dersiniz?