Ülkemizde ve dünya genelinde en çok gözlemlenen cinsiyetçilik ayrımcılığı içerisinde olan kurumsal cinsiyetçilik normal bir olguymuş gibi bakış açılarımız manipüle edilerek kanıksatılmaya çalışılmaktadır.
‘Kadın işi ayrı, erkek işi ayrı’ bakış açısına sahip olmak bize hangi alt kültürümüzden geliyor? İlk Türk kültürlerinde kadının ülke yönetimindeki söz hakkı temsil gücü çok daha yüksek iken tarihler gelişmeye doğru giderken neden kadın değeri, yönetimsel alanlardaki söz hakkı azalmıştır? Medya, siyaset, finans alanında uygulanan politikalar, tutumlar, prosedürler cinsiyetçiliği güçlendirmektedir. Yaptığım araştırmada özellikle özel okullarda öğretmenlerin çoğu kadın iken yönetici kadrosu neredeyse hepsi erkek. Bu durum erkek öğretmenler için de bir cinsiyetçilik zorbalığıdır. Çünkü onlar da özel okullarda kendilerine iş bulmakta zorlanıyorlar. Diğer taraftan siyasi alanlarda neredeyse tüm koltuklar erkeklere ait iken kadınlara sadece sekreterlik, özel kalem işleri bırakılmaktadır.
Parlamentolar Arası Birlik ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin hazırlamış olduğu ‘ Siyasette Kadın 2021’ verilerine göre Türkiye kadın temsilinde 188 ülkeden 129. sıradadır.
Türkiye’de kadınların sosyal ve siyasal hayat içerisinde hak ettikleri yere yeniden gelme süreci 29 Ekim 1923’te büyük bir ivme kazanmıştır ve dünyada birçok ülkenin önüne geçmiştir. Ama bu durumun aksine 1 asır sonra Türkiye 129. sırada yer alarak kadın milletvekili, kadın belediye başkanı, kadın başbakan, kadın cumhurbaşkanı, kadın vali, kadın kaymakam oranında, temsilde eşitlikte küme düşmüştür.
Türkiye, geleneklerine bağlı bir ülkedir. Buna istinaden, ilk Türk uygarlıklarındaki gibi kadının adının yeniden yüceltileceğine ve birçok alanda zaten sahip olduğu yerlere tekrar geleceğine, 2023 seçimlerinde kadın ve erkek temsilinin eşitleneceğine olan inancım yüksek.