Son
zamanlarda durup durup düşünüyorum, insanlığın ya da insanların rüya gibi
olduğu, rüya gibi yaşadığı çağlar, devirler, dönemler olmuş mudur ki diye.
Hele hele bugünlere bakıp, oldu ise de,
neden bizlere rastlamadı ki diye de, hayıflanıyorum.
Bilim insanları olaylar üzerinde deney
yaparken ya laboratuvarlarda oluşturdukları deney ortamlarda, ya da sosyal,
siyasal olaylarda günlük yaşamda araştırma yaparlar.
Su, günlük yaşamda da buharlaşıp uçar ama
bunu çok somut veriler ile ölçmek zordur. Oysa oluşturulan laboratuvar
ortamında ise hem daha kolay, hem de daha somut ortaya çıkar.
Sosyal ve siyasal olaylara gelince ise,
durum tam tersi olur. Ne kadar ortamı ayarlarsanız ayarlayın, düzenlemeniz
düzenleyin gerçekçi sonuçları alamazsınız.
Burada da sahaya, olayın gerçekleştiği
ortama girmeniz, gitmeniz gerekir
Yaz ayları gelince tatil, gezintiler derken
bir çok farklı ortamda olabiliyor insan.
Tabi benim gibi kendini "huzur
tepen" birisi olunca da, olanlara bir başka bakıyor insan.
Biraz da ,"gereksiz işlerim"
gereği kırsal kesimde bir köyde konakladım.
Yazlıkçılar gelmişler, bir başka yerde
yaşayıp "tarlası tokatı" olanlar gelmişler. İşlerinin dışında da, ver
elini köy kahvesi. "Okey taş oyunu"nun binbir çeşiti.
Köy kahvesinde, çayına, kahvesine, malûm
çeşit çeşit soğuk içeceklerine oynanan eller
Her yörenin bir oyun sitili olmuş. Toptan
düşmeli, açılan taşın rengine göre katlamalı cezalar, falan filan. İnsanlar
stres atıyor, zaman harcıyorlar.
Tabi, köye dışarıdan gelince her ne kadar
duruma uysa da, "Ankara'dan abem gelmiş" modunda, bira da gırgır,
şamata olsun diye patlatılan espriler arasında bir kaç gün oyun oynadım.
Her ne kadar köyde doğmuş olsak da, artık
bu kültür bize baya uzak olmuş. Olanlara, yaşadıklarına sosyal ortamda gözlem
bakış açısı ile bakıyor insan
Eller ne der bilemem ama "2022
yılı" ülke tarihine de, kişilerin yaşamlarına da çok farklı ve kalıcı
damgalar vuracak gibi.
Mermer çıkaracağız diye talan edilen
dağlar, ormanlar; patlatılan dinamitler kırılan, çatlayan yeraltı su
kaynaklarının yok olduğu yıllar sonra susuz kalınca anlaşılacak ama iş işten
çoktan geçmiş olduğu anlaşılacak.
Köylü, bağını, bahçesini, tarlasını
dağından, ovasından çıkan su ile sulamak zorunda. Gel gör ki, sahil köylerinin
tarlaları, arsa olsun diye çıkartılan yasa ile bin yıllık köyler, şehir
mahallesi sayılınca, bedava tarla sulama suları, paralı "şehir suyu"
olup çıkmış.
Döviz ile fırlayan elektrik ve mazot
fiyatları ürettikleri ürün fiyatlarına nasıl yansıyacak belli değil.
Anlayacağınız Anadolu köylüsü stres altında.
Demiştim ya, Okey taş oyunu oynadım diye,
ben gönüllü oyun yenilcisi olup çay kahve parası ödeme stresi kalmayınca,
oyunlara bir tat geldi ki sormayın.
"Gün görmedik" espriler ile
masalar, kahvenin içi dışı kahkahadan yıkılıyordu.
Bir gün sonra kahveye oyun oynamaya ne
zaman geleceğim sorulur olmuştu.
Oyunda yenilip, hesap ödeme stresi ortadan
kalkınca hem oyun oynama tarzına bir rahatlık geldi, hem de espriler kahkahalar
arasında gün yüzüne çıktı.
Gırgır şamata gibi anlasam da, köylünün
köyünde yaşadığı, şehirlinin şehrinde yaşadığı dert, tasa ve stres bir başka.
Devlet gerek artık.
Bu ahalinin de aklını başını alıp,
seçimlerde "adamının adamını, madamının madamını" sevmekten baz
geçip, Devleti, Milleti ve sorunlarını bilen temsilciler seçerek, sorunlarına
çözüm aramalıdır.
Bu stres ve sorunlar altında ne
görecekleri güzel günler olur, ne de huzur.
O yüzden artık seçilecek siyasi iktidar
ülkeyi yönetmekten öte, ülke için DEVLET ve DEVLET KURUMLARINI yeniden kurmak
zorundadır.
Yoksa dağı, taşı takan edilmiş, nehir ve
denizleri kirletilmiş, özellikle Avrupa'nın kimyasal atık deposu olmuş bir
cehennemde yaşamak zorunda kalacaklardır.
Biliyorum kendilerinin böyle bir dertleri
yok da, bari kendilerinden sonra geleceklere de gerekli bu topraklar kalanı ve
olanı kadar güzel bıraksınlar.
Bunu da, Devlet düzenler, devlet yapar
Devlet.
O yüzden, geçin artık siyasetçi ve siyasi
iktidarı seçmeyi, DEVLETİN FARKINA VARIN.
Taklit ve sitelerinden salınarak.
Devlet, "DEVLET, DEVLET, DEVLET"
deyip duruyor. Duyun artık.