Antalya Gazeteciler Cemiyetinin (AGC) düzenlediği "Basın Sohbetleri" toplantısının konuğu, Antalya Ticaret Borsası(ATB) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır oldu. AGC Başkanı İdris Taş, ATB ile bir çok ortak projeye imza attıklarını belirterek, katılımlarından dolayı teşekkür etti.
Çandır, AGC'nin sosyal tesisindeki toplantıda, ATB’nin 105 yaşında olduğunu ve Türkiye’nin 3’üncü borsası olduğunu kaydetti.
YÖREX ALMANYA’DA YAPILACAK
ATB denilince YÖREX’in akla geldiğini aktaran Çandır, “109 coğrafi işaretli ürünlerin yaygınlaştırılması için seferberlik başlattık. Bugün 1116 coğrafi işaretli ürün var. Antalya’da Döşemealtı halısı ve Finike Portakalı coğrafi işaretliydi, şimdi 19 ürün işaret aldı,30 ürün için başvuru sonuçları bekleniyor. Bütün ülkeler küreselleşmeden yerelleşmeye, kendi ürünlerini genişletmeye yönelik çaba sarfediyorlar. Eskiden, ‘Yerli malı yurdun malı’ derdik. Kırsalın ayakta kalması için çalışmamız önemli. Bu yıl YÖREX’i yurt dışında yapmak istiyoruz. Netlik kazanınca açıklayacağız. Bir yıl dışarda bir yıl içeride yapacağız. Sonbahar ayında coğrafi işaretli yöresel ürünlerin olduğu Almaya Düseldorf’ta düşünüyoruz.” diye konuştu.
VAKIF ZEYTİNLİĞİ
Çandır, Antalya’nın akciğeri konumundaki Vakıf Zeytinliği’ni 2009 yılından beri Türkiye’nin şehir içindeki en büyük yeşil alanını korumak için mücadele ettiklerini belirtti. Vakıf Zeytinliği’ni klasik bir bakışla yönetmediklerine değinen Çandır, “Orası SİT alanı. Oraya peyzaj bitkisi bile dikmiyoruz, doğal yapısı korunsun diye. İnsanların konfor aradığı yerde doğal bir alanı yaşatmak kolay değil. Oraya herkesi bir bardak çay içmeye bekliyoruz.”dedi.
ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR
ATB olarak bir çok proje hayata geçirdiklerini aktaran Çandır, “ Antalya buğdayını arıyor diye bir projede, Koç buğdayını çeşitlendirdik. Orta Doğu ülkelerine tohum ihraç ediyoruz. 4 yıldır iklim değişikliği ve karbon izi ile ilgili çalışma yapıyoruz. Türkiye’de ilk defa tarımsal üretimde karbon ayak izini hesaplayan yazılımı yaptık. Defne, kekik, adaçayı hasat sonrası işlemleriyle ilgili çalışmalar yaptık. Sektöre katkılar verdik. Kampüsten işe programıyla, üniversite öğrencileriyle iş dünyasını bir araya getirdik. URGEP projeleri ile üyelerimizin gelişmesi ve trendleri takip etmeleri için çalışmalar yapıyoruz, 12 ülkeye, 15 heyet gezisi yaptık. Ne zaman enflasyon gündeme gelse birinci konu tarım oluyor. Özellikle 1980 yılından beri tarımın itibar kaybının önüne geçmek için bizde 2020 yılından beri her ayın ikisinde Antalya Hal endeksini yayınlamaya başladık.”ifadelerine yer verdi. Çandır, Antalya Tarım Konseyi’ni kurduklarını belirterek, 7 yıl ara vermiş olan Hasyurt Tarım Fuarını harekete geçirdiklerini ve 9 Mayıs’ta yine açılacağını duyurdu.
KOMPLİKE BİR ET TESİSİ KURUYORUZ
Geçen aylarda Antalya Valiliği ve İl Tarım ve orman Müdürlüğüyle imzalanan ortak protokolün ardından Antalya Organize Tarım Bölgesi’nin kurulması için çalışmalara başladıklarını dile getiren Çandır, “Yer araştırmalarımızda sone gelindi. Çiftçinin daha sağlıklı üretim yapacağı, yenilikçi yaklaşımla üretime yapacağı yeri yapacağız. Antalya’nın en önemli sorunlarından biri canlı hayvan borsası mezbaha ve et borsasıdır. Antalya Büyükşehir Belediye ile birlikte Kömürcüler’deki yeri hayvan borsası olarak tasarlamıştık ama şimdi hayvan et ve mezbaha şeklinde ünite olarak yapılmasına karar verildi. Şuanda hazırlık çalışmalarına başladık. Kısa sürede bitecek. Böylelikle kente gelen eti kontrol altına almış olacağız. Afyon, Burdur, Denizli,Isparta gibi yerlerdeki üreticilerinin ürünleri buradaki turizm sektörüne ulaştırmasına katkı sağlayacağız.”dedi.
LİSANSLI DEPO
Kasım ayında Antalya bir tarım teknolojileri zirvesi yapacaklarını kaydeden Ali Çandır, “Eskiden Antalya’da daha çok hububat üretimi vardı. Turizm ve kentleşeme ile alan daraldı. Üyelerimizin lisanslı depoculuk talebi var. Fizibilite çalışmalarına başladık. Antalya’nın kuzeyindeki ilçelerden birine lisanslı depo yapacağız. Üreticinin ürettiği ürünleri depolayacağı ve hakkını alması şeklinde çaba sarfediyoruz.”diye konuştu.
Çandır, Antalya’nın yakın zamanda su fakiri olabileceğini ifade ederek, bu noktada daha uygun tarım politikasına dikkat edilmesi gerektiğini bildirdi. Ankara’da dikilen ürün bazen Antalya’ya uymayabildiğini dile getiren Çandır, yerelden bu işlerin başlamasının daha uygun olacağını aktardı.
İKLİM VE KUR DOMATESİ VURDU
Son dönemde gündemden düşmeye domates konusuna da değinen Çandır, “Arz talep dengesiyle doğru orantılı.Burada bizim yanlışımız şu, enflasyona olumsuz etki edecek diye bazı ürünlerin ihracatını kısıtlayabiliyoruz. O kısıtlanan ihracatta sonraki dönemde normal koşullarda pazara ulaşma şansını kaybediyor. Limonla ilgili sıkıntı vardı. Hangi ürünü kaça ürettiğinizden ziyade, ürünün talep görmesi dikkat çekiyor. Sebeplerden biride iklim değişikliğidir. Biz şubat ayında 30 dereceleri ardından -10 dereceleri gördük. Mart ayında 10 birim gelmesi gerekirken 20 birim gelince arz fazlasından kaynaklı pazarda sorun oluyor. Domateste özellikle son dönemde yaşanan kur yaklaşımı ihracatçının, ihracat yapmasına engel hale geldi. Bizdeki maliyetler arttı, rakiplerimizle rekabet edemez hale geldi, ürünlerimiz pahalı hale geldi, kur farkından kaynaklı ihracatımızda olması gereken gelişimi gösteremedik.” açıklamasını yaptı.
TARIMI KIRSALDA TUTMALIYIZ
1980 yılından beri tarımın itibarının yerle bir olmaya başladığını kaydeden Çandır, “ Bir politika meselesi ülkeler mutlaka ekonomik makas değişikliği yaptılar. Aşırı şehirleşme oldu kırsaldaki kaynaklar kente geldi. Üretime katkı veremedik. Kırsaldaki yaşam kalitesi düştü. Kırsaldaki okul, sağlık ocağı kapandı. Kırsalda yaşamak için bir neden kalmadı. Herkesi üniversiteli yapalım diye bir algı var. Pandemi biraz hissettirdi, insanları kırsala önem vermeye başladım. Tarım stratejik bir sektör olarak görülmeye başlandı. Tarımdaki insanların kırsaldan göç etmesinin temel sebebi yaşam koşulları ve gelecek kaygısıdır. Tarıma sosyal güvenlik güvencesi getirilmelidir. Önce biz tarımın içinde olan kişileri tarımın içinde tutmalıyız. Üreticinin tüm kayıpları karşılanmalıdır. Tarımdan kopan bir insan tekrar tarıma dönmüyor. Biz kar gördüğümüz sürece devam ederiz. Karlılık yoksa bir iki yıl bekler 3. yıl bırakır. Bütün odaklanmamızı geleneksel tarım yapanların üzerinde olması gerekir.”diye konuştu.
Tarımda örgütlenmenin önemine değinen Çansdır, komşuyla rekabet yerine başka ülkelerle rekabet edebilmenin yollarının ortaya konmasının önemli olduğunu belirtti.
DAĞLARIMIZDA OYUKLAR OLMAMALI
ATB olarak öncelikle kentin taşına, toprağına, suyuna sahip çıkma üzerine hizmet verdiklerinin altını çizen Çandır, “ Taş ocaklarına maden ocaklarına karşı değiliz. Türkiye’de ilk defa taş ocaklarını raporunu ortaya koyan borsayız. Hala çabalarımız devam ediyor.Biz taş ocaklarına maden ocaklarına karşı değiliz. Sadece burada önemli bir ürün var ise Bucak’tan çıkıyorsa aynı ürünü oradan çıkarmaya gerek yok. Nitelikli bir ürün varsa bunu yapabiliriz. Maden ve taş ocağına giden müteşebbisi hiç eleştirmiyorum. Buna izin verildikten sonra müteşebbis ticari faaliyetini yapar. Doğasıyla para kazanan turist çeken kentin dağlarına bakıldığında oyuklar değil, yeşil kuşaklar olması gerekir. Biz daha çok ormanları genişletmemiz gereken dönemde böyle yapıyoruz. Antalya her ne kadar geçmişten tarımsal havza olarak gündemde olsa da, kentin yüzölçümünün yaklaşık yüzde 21’i tarım alanıdır. 40 yılda yüzde 21 alanı yüzde 16’ya düşürdük. Halada düşmeye devam ediyor. Şehrin büyümesiyle ilgili Kırcami’yi kaybettik. İyi kullanırsak Kırcami Antalya’nın referansı olabilir. Antalya’nın önümüzdeki sorunlardan biride batı ve doğusundaki otoyol ve otobanların ne getireceğinin bilimsel araştırmayla ortaya konması gerekiyor. Yol açıldıktan sonra etrafında yerleşim alanı ve rant alanı ortaya çıkıyor.”dedi.
SÜT İNEĞİ KESİME GİTTİ
Çandır, et konusunun hem muamma olduğunu belirterek, “Günü birlik tedbirlerle geçiştirilmeye çalışılıyor. Hemen ithalat geliyor. Bu ay süt üretiminde yüzde 5.4 düşüş var. Bu düşüş öneli sayıda süt ineği kesime gitti. Bir günde olacak bir şey değil. Yeni yaklaşımlara ihtiyaç var.”ifadelerine yer verdi.
EXPO’YA ORTAK KARAR VERMELİYİZ
Antalya’nın tarım ve turizmin yanında Expo ile de yarım başarısının olduğunu ifade eden Çandır, “ Expo’nun bağı Antalya’dan kesilip, Ankara’ya bağlandı, botanik park yerine, beton park haline geldi. Yerel yönetime devredilmesi gerekirdi. Expo şimdi Özelleştirme İdaresi’nde müşteri bekleniyor. Herkesin bir önerisi var. Expo atıl bir alan gibi duruyor, bizde bundan dolayı mahcubiyet duyuyoruz. Her kesimin bir önerisi var. Valilik, yerel yönetimler bir araya gelip Expo’nun kaderine karar vermeliyiz. Detaylı bir analiz yapılması gerekir. Şuan bakıldığında turizmle desteklenen bir alan olabilir. Sağlık ve turizm merkezi olabilir. Havalimanına öncesi kentten ayrılacak turistlere yönelik bir eğlence merkezi olabilir. Bir çok öneri var. Analizle doğru uygulamanın bulunması gerekir.” diye konuştu.
YABANCI İŞÇİ GÜNDEMİMİZDE
Antalya’nın bir çok tarımsal üründe Türkiye’de birinci sırada olduğunu işaret eden Çandır, “22 üründe ülkenin birincisiyiz, 14 üründe ikinci, 17 üründe üçüncüsüyüz. En büyük sorunumuz biri işçilik, diğeri arazidir. Bu ikisi içinde çalışıyoruz. İşçi bulmakta sorun var, artık gündemimizde yabancı işçi çalıştırmak var. Tarımda çalışanlara sosyal güvenlik sistemi getirilmesi için çalışıyoruz. Tarımda işçi bulmakta zorlanıyoruz. Bir çok karar vericimizde 1960’lı yıllarda Almanya’da işçisini yurt dışından getirmişti. Artık bu işlerin yapmak için bizimde yurt dışında işçi getirmemizde bir sakınca yok, sadece şartlarının oluşturulması gerekiyor. Geçici ikamet eden insanlarla ilgili Antalya’nın kapalı olma durumu var. Ama bütün dünyada görüyoruz ki yurt dışından gelişen işçiler çalışıyor. Yasal mevzuatta önemli gelişmeler var güncelleyerek yabancı işçi gündemimizde olacak, yoksa üretimde geri kalacağız”dedi.