İçinde bulunduğumuz ülke koşulları, yönetenlerin aymazlıkları, sistem kavgaları eyvallah…
Turizm deyince aklınıza gelen modelin inanın bir başka şekli mutlaka var. Tıpkı “yemek”te olduğu gibi, “müzik”te olduğu gibi.
Geçmişi yazıp tekrara dalmayalım.
“İki fuara gitti uzman oldu” diyeni de döverim.
En önemli turizm pazarımız Almanya idi. Benim çocukluğumda turist deyince aklımıza Hans ile Helga gelirdi.
Ardından Nataşa ile Alexi’yi öğrendik ama en çok Nataşa. Yeni nesil turist modeliydi. Hem kazanıyor, hem kazandırıyordu. Bilemedik bunların değerini. Onların ilerde gönüllü elçi olacağını, anlata anlata bitiremedikleri ülkemize yağmur gibi Rus yağacağını düşünmedik. Düşünseydik onları dağ başındaki alabalık çiftliklerinde üç-beş kuruşa harcamazdık. Kamyoncuyu da küçümsemeyin.
İzmir ve İstanbul’daki turizm fuarlarına “ziyaretçi” değil, “katılımcı” olarak gidip yerinde izledim. Teşekkürler Kadir Kaya.
Özellikle kamu kurumlarının “tanıtım fuarı” deyince ne anladığını, onlarca adamı oralara neden yolladığını, bu işin 2-5 kişi ile oynaya oynaya yapılabileceğini bilmeyen var mıdır?
İzmir Fuarı’nın yeni yeri muhteşemdi. Gezerken kaybolma hissi vermiyordu.
Olympos’u var eden, Türkiye’de alternatif turizmin önünü açıp dünya genelinde adını duyuran Kadir kaya’nın bitmek tükenmek bilmeyen “tanıtım aşkı” ile sürekli dağıtmaktan yorulmadığı pozitif enerjisi, standı çekim merkezi haline getiriyor mu? Evet.
İzmir’de açtığı mütevazi standını en tantanalı “bölge” stantları ile yarıştıran da bu iki faktördü zaten.
İstanbul EMİT daha enteresan. Daha enerjik.
Kadir kaya’nın rengarenk püsküllü nazar boncuklu kitap ayracından torunu için alan yaşlı abimiz “30 yıl oldu, balayımızda ordaydık” dediğinde o kadar apışmışım ki, adama “o fotoları bizimle paylaşır mısınız?” demeyi unuttum.
Yaşlıca bir çift standın önünden geçerken “Aaa bak, bizim çocukların sürekli gidip anlattıkları yer.” Deyişleri de hoştu.
Ama iki fuarın da, hele EMİT’in ardından en önemli ayrıntılardan birisi şuydu:
Hemen her ulusal kanal, gazetenin yanı sıra sektör dergileri de fuardaydı. Hiçbiri Kadir Kaya’ya uğramadan geçmedi. Zaten İstanbul’da bunalınca da soluğu Olympos’ta alıyorlar ya. Hepsinin kaygısı turizmin geleceğiydi, satışa çıkan tesisler, düşük konaklama ücret talepleriydi.
35 yıllık bir tecrübe. Bir modeli alıp yürüten değil, model yaratan Kadir Kaya her seferinde mesajını net verdi:
“Hep söylerim, acenteler işletme kapattırır. Acenteler krizi fırsata çevirip fiyat kırmaya çalışıyor, bu oyuna gelmeyin. Hiç bişey yapamıyorsanız internet üzerinden pazarlamanızı kendiniz yapın.
Dünya üzerindeki karmaşa tabii ki turizmi etkiler. Ama turizm bitmez. Önemli olan kime nasıl hizmet etmek istediğinizi bilmektir. Kocaman bir ülkede yaşıyoruz. Biz bize yeteriz. Yani iç pazara yönelmek gerek.”
Evet, biz bize yeteriz.
Baksanıza EXPO da böyle düşünmüş olacak ki İzmir ve İstanbul’da göremedik.
Geçmişte İspanya’da stajyer öğrencilere Türkçe broşür dağıtanlar İstanbul’daki uluslar arası pazarı görememiş. Her şeyi sahiplenen, dağ başlarına “iyi gelecek” tabelaları asan Büyükşehir bile EXPO’yu EMİT’e taşımamış.
EXPO ayrıntıları bi sonraki yazı da. Merak edin anacım.